" Demokratik rejimle yönetilen ve İletişim (basın) Özgürlüğü şampiyonu geçinen ülkeler kamuoyunun bile, resmi makamlar ile medyanın işbirliği sonucu, 'tek yönlü' ve 'tek doğru'lu şekilde oluşturduklarının ortaya çıkmasıdır. Orta-Doğu olaylarına ilişkin yayınlar bunun açık göstergesidir."
Oktay Ekşi açıklamasında şu noktalara dikkat çekti:
* Tüm bireylere ait olduğunu bildiğimiz halde gazetecilere mal edercesine 'Basın Özgürlüğü' diye adlandırılan 'İletişim Özgürlüğü', 2002 yılında genel olarak vahim durumdadır. Bunun nedeni sadece:
* 2001 yılı içinde eskisine göre daha çok gazetecinin öldürülmüş olması;
* Birçok gazetecinin sadece resmi görüşe karşı çıktığı için hapsedilmesi;
* Gazetelere, sesli ve görüntülü yayın organlarına saldırılar yapılması değildir.
* Bunlar dikta rejimleri tarafından yönetilen ülkelerde yıllardan beri gördüğümüz manzaralardır. Kaldı ki, dikta rejimlerinin İletişim (basın) Özgürlüğünü kısan uygulamalarına karşı mücadele etmek hepimizin başta gelen görevidir.
* Dünya Basın Konseyleri Birliği, bu yönde tüm gücüyle çalışmaktadır.
* Ancak 2002 yılında karşımıza çıkan asıl vahim gerçek, demokratik rejimle yönetilen ve İletişim (basın) Özgürlüğü şampiyonu geçinen ülkeler kamuoyunun bile, resmi makamlar ile medyanın işbirliği sonucu, 'tek yönlü' ve 'tek doğru'lu şekilde oluşturduklarının ortaya çıkmasıdır.
* Orta-Doğu olaylarına ilişkin yayınlar bunun açık göstergesidir.
* Dünya Basın Konseyleri Birliği Başkanı olarak, herkesi 'tek doğru'ya koşullandırmayı amaçlayan bu durumun, insanlık için ötekinden çok daha tehlikeli olduğunu dünya kamuoyuna ve özellikle medya dünyasına duyurmayı görev sayıyorum. Bu gelişmenin Orta-Doğu olayları bağlamında açıkça görüldüğünü de belirtmek istiyorum. (NU)