Bu başlıkların özet çevirisi ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın (ZMO) Rapora ilişkin görüşleri 9 Kasım 2006 tarihinde Genel Başkan Dr. Gökhan Günaydın tarafından açıklandı.
Türkiye'nin tarım destekleme sistemi üretimle bağlantılı (mı?)
Rapor'un "Tarım" başlığı altında, yeni yürürlüğe giren Tarım Yasası'nın verimlilik ve gıda güvencesi konularına ağırlık vermesine karşılık, gıda güvenliği ve tüketicilere ilişkin konulara yeterince öncelik vermediği belirtiliyor. Ayrıca Yasanın üretimle bağlantılı destekleme sistemini tarım politikasının temel unsuru haline getirerek, Türkiye'yi reforme edilmiş AB Ortak Tarım Politikası (OTP) ilkelerinden uzaklaştırdığı ifade ediliyor ve eleştiriliyor.
Öncelikle belirtmek gerekir ki AB, 2003 tarihli OTP Reformu öncesi dönemde tarım desteklerini ürüne, bölgeye ve verime göre farklılaştırmış, başka bir deyişle üretimle bağlantılı olarak düzenlemiştir. Türkiye ise, 2000'li yılların başından beri IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmasıyla uyguladığı Tarım Reformu Projesi kapsamında tüm destekleri kaldırarak yerine üretimle hiçbir bağlantısı bulunmayan Doğrudan Gelir Desteği (DGD) sistemini uygulamış; bu sistem Türkiye tarımının çöküşünde önemli rol oynamıştır. 2003 OTP Reformu ile AB, DGD'sini üretimle bağlantısız bir yapıya dönüştürürken, iç piyasasında bozulma oluşacağını düşünen üye ülkelere uygulamayı geciktirme hakkı tanımıştır.
AB'nin tavsiyesine uy, yağ bitkileri açığın artsın
Adaylık sürecindeki Türkiye üretimle bağlantısız DGD sistemi içinde tarım bütçesinin yarısına yakın tutarları amaçsız bir şekilde kullanırken, üretim açığı bulunan yağ bitkilerine, düşük düzeyde prim ödeme yoluna gitmektedir. Bu, İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin tarım destekleme sisteminin üretimle bağlantılı olduğu iddiasının önemli nedenlerinden birisidir. AB'nin tavsiyesine uyularak prim ödemeden vazgeçilmesi halinde, yılda 1 milyar dolardan daha fazla dışalım parası ödenen yağ bitkileri açığının artacağı beklenmelidir.
Tarım Bakanlığı'nın yeniden yapılandırılması gecikiyor
Raporda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın idari kapasitesinin güçlendirilmemiş olmasının AB tarafından finanse edilen birçok projenin uygulamasını geciktirdiği vurgulanıyor. Ayrıca, Bakanlığın yeniden yapılandırılmasının geciktiği, Bakanlık bölümleri arasında görev ve yetki çatışmasının bulunduğu, Çiftçi Kayıt Sistemi'nin AB tüzükleri ile uyumlu olmadığı, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı'nda bir ilerlemenin kaydedilmediği, Entegre İdari Kontrol Sistemi'nin uygulanmasında başlangıç adımlarının atıldığı ifade ediliyor.
Sığır eti ve canlı hayvan ithalatında engeller var
Raporda, ikili ilişkilerinden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak Türkiye'nin sığır eti ve canlı büyükbaş hayvan ithalatına teknik engeller getirdiği belirtiliyor.
Ancak, Türkiye'nin mevcut rekabet koşullarında tarım sektöründe en çok yara almış hayvansal üretimde ithalata izin verilmesinin, ülkemiz hayvancılığı açısından geri dönüşü olanaksız çöküşlere yol açacağı iyi bilinmeli.
TMO uygulamaları yasak ihracat desteği
Raporda, un ihracatına yönelik TMO uygulamaları, yasak ihracat desteği olarak nitelenmekte; TMO'nun iç piyasadaki buğday fiyatına göre daha ucuz bedellerle un ihracatı yapacak kişilere buğday vermesine yönelik uygulamaların, Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) verdiği taahhütlere aykırı olduğu belirtilmektedir.
AB'den gelecek kırsal kalkınma kaynağı 150 milyon avro
Rapora göre Ulusal Strateji belirlenmiş olmakla birlikte, Eylem Planı ve Kırsal Kalkınma İçin Katılım Öncesi Mali Yardım (IPARD) çalışmalarının tamamlanması gerekmektedir. Rapor, IPARD Ajansı'nın kurulmasına yönelik mevzuatın henüz tamamlanamamış olmasının, akreditasyon sürecini ve Türkiye'nin AB fonlarından yararlanmasını ciddi olarak geciktirebileceğini ifade ediyor.
Ziraat Mühendisleri Odası'nın açıklamasında da belirtildiği gibi Türkiye, IPARD kapsamında AB'den yılda 150 milyon euro dolayında bir kırsal kalkınma kaynağı kullanabilmek için, 1963 yılından bu yana geliştirdiği kendi gereksinimlerine uyarlı kırsal kalkınma politikalarını terk etmekte ve tümü ile AB'nin belirlediği bir yönetim yapısı içinde, AB politikalarını tercih etmeye, onlar içinden seçim yapmaya zorlanıyor.
Kalite politikalarında bir gelişme kaydedilmediği belirtilen Raporda, organik tarım konusunda bazı ilerlemelerin olduğu ifade ediliyor.
Veterinerlik denetim hizmetleri AB'yle uyumlu değil
"Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı" alanında; veterinerlik politikasına uyum konusunda ilerleme sağlanamadığı; Türkiye'nin kuş gribi gibi salgın hastalıklarla mücadeleye odaklandığı, salgınların Tarım ve Köyişleri ile Sağlık Bakanlıkları arasındaki eşgüdüm eksikliğini ortaya koyduğu belirtiliyor.
Raporda, sığırlarda kayıt sisteminin geliştiği, koyun ve keçi kayıt sisteminde ise bir ilerlemenin gözlenmediği ifade ediliyor. Rapor'a göre, Türkiye'nin veterinerlik denetim hizmetleri AB ile uyumlu değildir; süt, süt ürünleri ve kanatlı sektörü kalıntı planı AB tarafından onaylanmıştır. Ancak hayvan refahı alanında bir gelişme bildirilmemiştir.
Gıdada bakanlık ve belediyeler arasında yetki karmaşası var
Rapor, hijyen ve gıda kontrol hizmetlerindeki bütünlüğün ve AB müktesebatına uyumun sağlanması amacıyla Gıda Yasası'nda düzeltme yapılarak, merkezi yönetim ve belediyeler arasındaki yetki karmaşasına son verilmesi gereğine işaret ediyor.
Rapora göre, bitki sağlığı alanında sınırlı bir ilerleme sağlanmış; tohum kalitesi, bitki sağlığı, bitki koruma ve zirai karantina alanında mevzuat AB ile uyumlu hale getirilmemiştir. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO'lar) konusunda AB müktesebatı dikkate alınmamıştır.
Balıkçılık alanında da gelişme yok
Rapor'un "Balıkçılık" başlığı altında, mevzuat uyumlaştırılması konusunda önemli bir ilerleme sağlanamadığı, Su Ürünleri Yasası'nın değiştirilmesine yönelik çalışmaların gecikmesinin, mevzuat ve yönetim uyumunu da etkilediği ifade edilmektedir. Rapor'a göre, AB ile uyumlu bir balıkçılık pazar müdahalesi sistemi yoktur. Devlet yardımları alanında da herhangi bir gelişme söz konusu değildir.
AB, hayvancılıktaki uyumu yakından izliyor
Sonuç olarak belirtmek gerekirse; 2006 İlerleme Raporu'nun, kendisinden önceki sekiz İlerleme Raporu'ndan farklı bir içeriği bulunmuyor. ZMO açıklamasında vurgulandığı gibi AB, ortak piyasa düzenleri gibi Türkiye'nin ivedi gereksinimi olan alanlarda "aceleci" bir tavır sergilemezken, açık rekabet üstünlüğüne sahip olduğu "hayvancılık" alanında her türlü "uyum" çalışmasını yakından izlemekte ve desteklemektedir.
Müzakerelerin teslimiyetçi bir anlayışla yürütülmesi, sektörün rekabet düzeyini yükseltmek üzere yeterli kaynakla desteklenen üretim odaklı tarım politikaları uygulanmaması halinde, AB süreci ülkemiz tarımı için yıkıcı sonuçlar getirecektir. (NO/TK)
* Yazıdaki vurgular yazara aittir.