Avrupa Komisyonu Türkiye için 1998 yılından bu yana hazırladığı 10. İlerleme Raporunu açıkladı. İlerleme Raporu'nda işçi hakları ve sendikal haklara ilişkin yeni bir şey yok. İlerleme Raporlarında yıllardır yer alan eleştiriler 2007 raporunda da tekrarlanmış. Rapor sendikal hakların tam olarak kullanımı üzerindeki kısıtlamaların devam ettiğini; Türkiye'nin özellikle sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev hakkına ilişkin ILO sözleşmelerinin tam olarak uygulanması konusunda yetersiz kaldığını ve Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı'nın sendikalaşma ve toplu pazarlık haklarıyla ilgili 5 ve 6. Maddelerine koyduğu çekinceleri sürdürdüğünü vurguluyor.
Rapor son bir yılda işçi hakları ve sendikal haklara ilişkin çok az ilerleme kaydedildiğinin ve Türkiye'nin AB standartları ve ILO sözleşmelerine paralel olarak sendikal hakları tam olarak güvence altına alan bir mevzuatı kabul etmesi gerektiğinin altını çiziyor. Rapor ayrıca toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısının düşük olduğunu ve düşmeye devam ettiğini de not ediyor. Rapor Komisyonun yıllardır sürdürdüğü bir tutumu tekrarlıyor; Sendikal hakları siyasi kriter olarak kabul ediyor ve ILO sözleşmeleri ile Avrupa Sosyal Şartı'nı AB müktesebatının bir parçası olarak görüyor.
Rapor AB'nin yıllardır tekrar ettiği hükümetin ise ısrarla göz ardı ettiği eleştirilere bir kez daha yer veriyor. Ancak hükümetin ILO'dan ve AB'den gelen sendikal ve sosyal haklara ilişkin eleştirilere kulak tıkadığı ve bu konuda "başarılı" oyalama taktikleri ile yıllardır treni salladığı biliniyor. Bu yüzden yeni raporda yer alan sendikal hak eleştirilerinin de hükümetin pek umurunda olmayacağını söylemek kehanet değil. Çünkü bu konuda hükümet üzerinde baskı gücü oluşturacak bir sendikal hareket yok.
2007 İlerleme Raporu sendikal haklara ilişkin temel sorunları vurgulamakla birlikte geçmiş yıllara göre sendikal haklara ilişkin hacmin ve ayrıntının azaldığını söylemek mümkün. Diğer bir ifadeyle rapor temel sendikal haklara ilişkin kısıtlamalara yer vermekle birlikte 2007 boyunca yaşanan sendikal hak ihlallerini yeterince yansıtmıyor. Rapor, AB Türkiye delegasyonunun sendikalarla yaptığı görüşmelerde aktarılan görüş ve eleştirileri de yeterince içermiyor. Diğer hak kategorilerine ayrılan hacim ve örneklerle karşılaştırıldığında sendikal haklara ilişkin bölüm son derece zayıf kalıyor ve sendikal hak ihlali örneklerine yer verilmiyor.
Örneğin Anayasadan yıllar önce kaldırılan ama yasada yer alan ancak neredeyse kadük olmuş on yıllık işçilik koşulunun kaldırılması bir iyileştirme olarak sunulurken hükümetin girişimi ile Emekli-Sen'in kapatılması raporda yer almıyor. Yine bazı işveren örgütlerinin sosyal diyaloga ilişkin bazı protokolleri (bunlar her neyse!) sonuçlandırdığı vurgulanırken, sendikal nedenle işten çıkarmaların bütün hızıyla sürdüğü, Novamed işçilerinin, işveren sendikayı tanımadığı için bir yıldır grevde olduğu unutulmuş. Öte yandan raporda yer alan özelleştirmeye ilişkin çok sayıda vurgu ve övgü, iktisat politikalarında neoliberal hakimiyetin önemli bir göstergesi.
Sendikal haklarda ILO standartlarını savunan rapor ekonomik politikalarda ise hala IMF standartlarına yer veriyor. Bu çelişki AB müzakere sürecinin aslında bir mücadele süreci olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. 2007 İlerleme Raporu bir kez daha şu gerçeği ortaya koyuyor: Eğer memleket dahilinde güçlü bir sendikal ve toplumsal hareket oluşmazsa AB sürecinde sendikal hakların genişletilmesi bir yana bu süreç pür bir neoliberal bütünleşmeyle sonuçlanabilir.
"Pabuççu muştası" Tanzimat döneminde dış dinamiklere dayalı demokratikleşme beklentisi için kullanılan ve Doğan Avcıoğlu'nun hicvederek aktardığı bir benzetme: Aşağıdan bir kuvvet yok, yukarıdan baskı var o halde yandan bir kuvvete ihtiyaç var! Şimdi de, altta sessiz ve inisiyatifsiz bir sendikal hareket, üstte piyasaperver bir iktidar; ama yandan, Brüksel'den emekçiler için "pabuççu muştası" yok! Tersine küresel sermayenin muştası her yönden emekçileri ezdikçe eziyor. Emekçiler için, sendikalar için asıl pabuççu muştası, yani emeğin uluslararası dayanışması ise hayali cihan değer. (AÇ/TK)
* Aziz Çelik'in yazısı, 8 Kasım 2007'de Birgün gazetesinde yayınlandı.