Kadınların iktisadi teşekkülleri ve üretimleri görünmez alanlarda değerlendiriliyor. Bu alanlara da kayıt dışı alanlar deniyor. Hatta görünmezlik formları arasında bir hiyerarşi var. Kadınlar hıyar yetiştirdiklerinde, görünmez iktisadın içinde görünüyorlar, ama çocuk yetiştirdiklerinde görünmez iktisatta bile görünmez oluyorlar. Ama durum değişmeye başladı.
Kayıt dışı nedir?
Kayıt dışı ya da gölge ekonomiler denilen alanların "esas" ekonomiyle ilişkisi üç şekilde anlaşılıyor.
1) Bu görünmez alanların görünen alanları iktisaden desteklediğini düşünenler,
2) Marksizme yakın durup kayıt dışı alanların kapitalist merkez tarafından nasıl sömürüldüğünü araştıranlar,
3) Devletin kayıt dışı sektörü nasıl kontrol ettiğine ve edemediğine, düzenlediğine ve koruduğuna odaklananlar.
Bu üç yönelimin kendilerine has güçlü yanları var. Ancak her üçünde ortak olan bir de zayıf yan var: Kadının iktisadi üretimini tali, çevresel ve türev olarak görmeleri.
Sömürgecilik ve kadın emeği
Marksizmin en zayıf olduğu yer, Marx'ın "kapitalist ilişkilerin güneşi sömürgede doğmuştur" dediği yer. Yani modern tahakküm rejimlerinin kurulduğu, mükemmeştirildiği ve daha sonra Batı'ya ithal edildiği sömürgecilik sürecini anlayacak kuramsal araçları olmaması. Sömürgeciliği kapitalin bir türevi olarak görmesi, tali bulması, çevresel bir etki olarak tanımlaması.
Oysa biliyoruz ki Marx eşini kaybettikten sonra iyice bozulan sağlığını geri kazanmak için doktorunun tavsiyesiyle hayatında ilk kez Avrupa'dan ayrılmış ve Cezayir'e gitmiş, bütün hayatı değişmişti. Yalnızca o meşhur sakalını kesmekle kalmamış, "hayatımın en önemli eseri" dediği Kapital'i bitirememişti. O evrenselci, erkek ve Batı-merkezli tarih anlayışının içine Cezayir'i bir türlü oturtamamıştı.
Sömürgecilik ve kadın
Sömürgeciliğin kapitalist ilişkileri doğuran bir süreç olduğu artık açık. Ancak sermaye merkezli iktisadi ilişki analizlerinde bu durum hala bir tali etken olarak görülüyor. Kadın emeğinin durumu da benzer. Bütün iktisadi ilişkileri kuran sarmaşığın en kalın ve güçlü kollarından biri olduğu halde, kadınlar tali bir role sahip gibi görülüyor.
Çünkü kuramsal bir merkezi belirleyici takıntımız var. Kadın iktisadi etkinliğini mi konuşacağız, hemen Kapitalizmin (Marksistsek) hikayesine dahil ediyoruz. Eğer ana-akım iktisatçıysak, kayıtlı iktisadi etkinlikleri nasıl desteklediği meselesine bağlıyoruz kadın emeğini. Bunların arasında bir yerlerdeysek, yine belirlenen bir alan olarak kadın emeğinin kayıt dışı alanlarda nasıl belirlendiğine bakıyoruz.
Bu yaklaşımlar mutlaka yanlıştır, bunlardan bir şey öğrenilmez demek istemiyorum. Ancak siyasal ve bilimsel olarak daha güçlü bir pozisyondan kadın emeğini yeniden düşünmek gerekiyor. Ataerkil duruşlar farklı isimlerle ortaya çıkar; iktisat, Marksizm, hatta yer yer Feminizm'in içinde dahi erkil pozisyonlar üretilir.
Kadınların iktisadi üretiminin kapitalizmin ya da formel alanların tamamlayıcısı olarak görülmesinin, aydınlatıcı değil, gölge yapıcı bir etkisi olduğunu görmemiz gerekiyor. Gölge iktisatlar aslında tam da böyle kuruluyor. Onları gölgelediğimiz sürece yeniden üretiyoruz.
Mağdurlar kendilerini tali kılan kuramları kendilerini anlamak için kullandıkları ölçüde mağduriyetlerini yeniden üretirler. Kadınların kuramlarını kapitalizm kuramlarının gölgesinden kurtarması gerekiyor. Zaten uzak tutuluyorlar, biraz daha uzaklaşsınlar. Yoksa iktisadın kör kuyularında merdivensiz kalıyorlar. (KÇ/GG)