Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi kapsamında 24 Eylül 2025’te New York’ta konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yakında resmen açıklanması beklenen yeni iklim taahhütlerini duyurdu.
Erdoğan, Ulusal Katkı Beyanı’nda tüm sektörlerin ve sera gazlarının dikkate alındığını belirterek, 2035 yılına kadar 466 milyon ton emisyon azaltımı hedeflendiğini söyledi.
Ancak Türkiye’nin yeni hedefi, mutlak azaltım yerine ‘‘artıştan azaltım’’ anlamına geldiği gerekçesiyle iklim uzmanları ve sivil toplum kuruluşları tarafından eleştirildi.
İklim değişikliğinin etkilerine uyum konusundaki eksikliklere dikkat çeken Dr. Nuran Talu’ya göre iklim taahhütlerindeki en önemli eksiklik, etkilere uyum eylemlerinin yetersizliği ve vizyonsuzluğu.
İklim krizinden en çok etkilenenler
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının büyük ölçüde ekonomik performansa odaklandığını belirten Talu, iklim krizine iş dünyası ve ticaret odaklı bakmanın bedelini, toplumun ve doğanın ödediğini söylüyor: ‘‘Halk, sokaktaki insan, iklim krizinin olumsuz etkilerine maruz kalınca ne olacak? Oluyor da zaten. Bu mesele, kocaman bir soru işaret olarak bırakıldı.’’
Talu’ya göre Türkiye’nin öncelikle iklim değişikliğinden en çok etkilenen toplum kesimlerini belirlemesi ve risk profillerini çıkarması gerekiyor.
Uyum konusunun yalnızca halk sağlığı ile ilişkilendirilmesinin de yetersiz olduğunu vurgulayan Talu; yoksulluk, geçim sıkıntısı, engellilik ve zorunlu göç gibi sosyal eşitsizlikleri artıran diğer faktörlerin de ihmal edilmemesi gerektiğini belirtiyor. Süregelen piyasa odaklı politikaların, sel, kuraklık, orman yangını gibi afetlere karşı yoksul kesimleri daha savunmasız bıraktığını ifade eden Talu, ‘‘Karbonsuzlaşma ve yoksullaşmayı beraber ele alamazsak, hiçbir yere varamayız,’’ diyor.
“Samimi uygulamalara ihtiyaç var”
Dr. Nuran Talu’nun iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye’nin taahhütleri hakkındaki değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
‘‘Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede hangi konuları önemsediğini ortaya koyuyordu. Dolayısıyla, iklim kanunun da bu yapıda çıkacağı daha o zamandan belliydi diyebiliriz. 2015’te de Türkiye, uluslararası piyasa mekanizmalarından faydalanmak istediğini vurguluyordu. Bu, aynı zamanda devlet organlarının daha çok özel sektörler çalışması demektir. Bunun tohumları o yıllarda atılıyordu.
“Bu belge, 2023 yılında verilen Güncellenmiş Birinci Ulusal Katkı Beyanı ile yenilendi. New York’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dillendirilen, bu alandaki üçüncü belge olacak. Ancak henüz resmen beyan edilmedi ve bakanlık tarafından paylaşılmadı. 2015’teki belgede, emisyonların referans senaryoya göre yüzde 21 azaltılması hedefleniyordu. 2023 belgesinde ise referans senaryoya göre yüzde 41 azaltım yapılacağı taahhüt edildi. Ancak gerçekçi bir perspektiften bakıldığında, ‘yüzde 21 başarılabildi mi ki %41’den söz ediliyor?’ diye sorulabilir.’ Mutlak rakam beyanlarından daha çok, samimi uygulamalara ihtiyaç var bu ülkede.
“Deri kanseri olan inşaat işçileri hakkında veri topluyor muyuz?”
“Bu belgeler güncellenirken, uyum konusunda ise inandırıcı hiçbir gelişme yok. Örneğin biz dayanıklılığımızı artırmak için doğayı korumayı hedefliyorsak, bu maden yasasını niçin çıkarıyoruz? İnsanları korumak için yapıyorsak, örneğin açık havada çalışan ve aşırı sıcaklara maruz kalarak deri kanseri olan inşaat işçileri hakkında veri topluyor muyuz?
“Sera gazı azaltım politikalarına baktığımızda enerji, sanayi, ulaştırma gibi sektörlere odaklanıldığını görüyoruz. Uyum politikalarında ise oldukça önemli olan tarım sektörü var, sigorta sektörü var, ama bu sektörlere girilmiyor. Yeni Ulusal Katkı Beyanı’nda da ne kadar girildiğini göreceğiz. Şuna dikkat etmek lazım: Etkilere uyum her zaman olumsuz değildir. Önceden gardını alırsan, fırsatlara dönüşür. Ama Türkiye gecikiyor, karar vericiler gecikiyor.”
Türkiye’de sivil toplum hareketini iklim değişikliği ile mücadele alanında güçlendirmek ve başta kadınlar olmak üzere toplumun her kesiminin bu alanda aktif yer almaları için çalışmalarını sürdüren Dr. Nuran Talu’nun değerlendirmelerine yer veren bu haber, kısaltılarak İklim Masası ve bianet işbirliği ile yayımlanmıştır.
İklim Masası, iklim kriziyle ilgili güvenilir bilgileri kamuoyunda yaygınlaştırmayı hedefleyen bir haber servisidir. Yazarları, haberleştirdikleri konularda uzmanlığı bulunan bilim insanlarından oluşur. (TY)







