Dünya liderleri, tarihte ilk defa Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin özel çağrısı üzerine iklim değişikliği ile ilgili 23 Eylül 2014 tarihinde New York'ta bir araya geliyor.
Bu zirve öncesinde 20- 21 Eylül tarihlerinde insanın ve doğanın sömürülmediği bir dünyada iklim adaleti için Amerika'dan Hindistan'a, Filipinler'den İngiltere'ye milyonlarca insan iklim adaleti için sokağa çıkıyor.
İstanbul’da 20-21 Eylül’de nasıl bir dünya istendiğinin konuşulacağı "Karşı İklim Zirvesi" ve "İklim Adaleti Yürüyüşü" gerçekleşecek.
Bu zirvenin detaylarının konuşulduğu Cazayir Toplantı Salonu'ndaki toplantıya Ömer Madra (Açık Radyo), Mahir Ilgaz (350.org), Nuran Yüce (Küresel Eylem Grubu) ve moderatör olarak Pelin Cengiz katıldı.
Madra: İklim değişikliği sınıfsal bir mesele
Ömer Madra, iklim değişikliğinden en çok yine yoksulların etkileneceğini belirterek şöyle devam etti:
"Aslında iklim değişikliği aynı zamanda sınıfsal bir mesele bu yüzden de bu eylemleri tarihin gördüğü en büyük adalet arayışı olarak nitelendirebiliriz. Söylem değil eylem istediğimizi herkese duyurmalıyız.”
Ilgaz: İşleyen ekolojik sisteme ihtiyaç var
Mahir Ilgaz konuşmasına “Çocuklarımızın ne yapacağını bilemeyiz ama bizim de çok iyi durumda olduğumuz söylenemez” diyerek başladı.
“İklim değişikliği konusunda klişeleşmiş bir söz var: ‘Çocuklarımız ve torunlarımız için bunun önüne geçmeliyiz.’ Oysa bu sınırı çoktan geçtik. Doluluk oranı yüzde 15’in altına düşen barajlar, İstanbul’un artık çevre şehirlerinin suyunu çalması, seller, hortumlar ve daha nicesi bizim artık bencil olmamız gerektiğini gösteriyor. İnsanlık ve gezegenin iyiliği için işleyen bir ekonomik sisteme ihtiyacımız var.”
Yüce: AKP'nin politikası diğerlerini suçlamak
Nuran Yüce’ye göre iklim değişikliği durdurulmazsa bugün yaşadıklarımız ileride yaşayacaklarımızın fragmanı bile olamaz.
“Dünya’nın her yerinde son yılların en büyük kuraklığı yaşanıyor. Türkiye ise son 50 yılın en kurak dönemini yaşıyor, ancak Türkiye’de iklim değişikliği için yaprak kımıldamıyor. Türkiye’nin iklim değişikliği politikasını şöyle özetleyebiliriz: Uluslararası iklim zirvelerinde görünmez olmak, sera gazı emisyonunu gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak, iklim felaketlerine uyum ve yeşil ekonomiye geçiş maliyetleri adı altında iklim fonlarından faydalanmak.
“AKP hükümetinin sözcüleri iklim sorunlarının sorumlularının gelişmiş ülkeler olduğunu söyleyerek adalet talep ettiklerini, Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin zenginliklerine ve sera gazı emisyonu seviyesine erişme hakkına sahip olduğunu söylüyorlar.
“Türkiye 1990-2012 yılları arasında toplam sera gazı emisyonunu yüzde 33 arttırdı ve bu artışla dünyada 1. sırada. Bu oran AKP’nin iktidarda olduğu yıllar arasında ise yüzde 58’i buldu. AKP hız kesmeden fosil yakıtları kullanmaya devam ediyor ve kuzey ormanlarını yok ederek, 3. köprü, 3. havalimanı, HES’ler, Kanal İstanbul, termik santraller, nükleer santraller gibi projelerle, betona boğulan şehirlerle bunu farklı alanlarda da destekliyor.” (NV)