İklim krizi alanında faaliyet gösteren 15 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu İklim Ağı, 10-21 Kasım tarihleri arasında Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenecek BM İklim Değişikliği 30. Taraflar Konferansı’na (COP30) ilişkin bir açıklama yaptı.
Ağ, açıklamasında Türkiye’nin emisyonlarını azaltmadan ve doğal alanlarını koruma altına almadan iklim kriziyle etkin bir şekilde mücadele edemeyeceğini belirtti.
‘Adil Geçiş Mekanizması’
İklim Ağı’nın açıklaması şöyle:
“Türkiye’nin eylül ayında açıkladığı 2035 İklim Hedefi ile sera gazı emisyonlarının 2023’e kıyasla 2035’te yüzde 16 artacağı öngörülüyor. Yani Türkiye emisyonlarını azaltmak yerine artırmayı planlıyor. Oysa Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerini her gün daha şiddetli biçimde hissediyor; orman yangınları, sıcak dalgaları, seller, kuraklık ve tarımsal üretimdeki kayıplar giderek artıyor. Bu nedenle iklim krizine karşı bizi daha dirençli hale getirecek etkili bir iklim hedefine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyoruz.
“Türkiye’nin iklim kriziyle mücadele için emisyonlarını bugünden başlayarak azaltması gerekiyor. Bunun için de öncelikle elektrik üretiminde kömür kullanımına son verilmeli. Nükleer enerji, gaz ve nükleerden hidrojen üretimi, karbon yakalama ve depolama gibi yanıltıcı çözümlerden uzak durulmalı. Temiz ve yenilenebilir enerji projeleri, doğa koruma ilkeleri gözetilerek, toplulukların yaşam hakkına saygılı, yerel ekonomilere katkı sağlayan, şeffaf ve katılımcı süreçlerle hayata geçirilmeli.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, #COP30 öncesi uyardı
“Son açıklanan yerli kömürlü termik santral şirketlerine yönelik fiyat garantili alım anlaşmaları dahil fosil yakıt sektörünü ayakta tutmaya çalışan teşviklere acilen son verilmeli; bu teşvikler hem kamu kaynaklarını israf ediyor, hem de halkı ve doğayı tehlikeye atıyor. Kamu kaynakları bu teşvikler yerine, dönüşümün gerçekleşeceği sektör ve bölgelerdeki işçilerin ve yöre halkının korunması ve enerji yoksulluğuyla mücadeleye yönelik bir ‘Adil Geçiş Mekanizmasının’ kurulmasına harcanmalı.
“Öte yandan iklim kriziyle mücadelede en önemli müttefikimiz olan doğayla birlikte çalışılmalı, bu doğrultuda ormanlar, denizler ve sulak alanlar da dahil olmak üzere karasal ve denizel ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması sağlanmalı; 7554 sayılı Torba Yasa gibi doğal alanları maden ve enerji üretimine açan yasal düzenlemeler kaldırılmalı. Ancak bu adımlar atıldığı takdirde Türkiye iklim krizi ile gerçek anlamda mücadele edebilir. Gelecek sene COP 31’e ev sahipliği yapmak ve iklim müzakerelerinde iklim değişikliğinde sorumluluğu yüksek olan ülkelere karşı söz sahibi olmak istiyorsak güçlü bir iklim politikasına ihtiyacımız var.”
İklim Ağı üyeleri
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, CAN Europe (Avrupa İklim Eylem Ağı), ClientEarth, Doğa Derneği, Greenpeace Türkiye, Hukuk Doğa ve Toplum Vakfı (HUDOTO), İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İDPAD), İklim için 350 Derneği (350 Türkiye), Mekanda Adalet Derneği (MAD), Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), Temiz Hava Hakkı Derneği (THHD), Türetim Ekonomisi Derneği, TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı), WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Yeşil Düşünce Derneği (YDD).
(TY)






