Toplumların yaşamında belirli dönemler vardır ki unutulmaz. O dönemler geçse bile izleri bireylerin ve toplumun genelinin zihninde yaşamaya devam eder. Artık "öncesi" ve "sonrası" ile o dönemler hatırlanır ve kuşaktan kuşağa aktarılır.
1938 yılı bugünkü Tunceli (Dersim) bölgesinde yaşayan on binlerce insan için işte böyle bir dönemdir. Bu tarih, Dersimliler açısından gerçek bir "milat" durumundadır. Bu yıl halkın yaşadığı katliam ve jenosidi daha sonra "zorunlu göç" ve ağır bir ruhsal yıkım izler. On binlerce insanın 1938-1947 arasında Türkiye'nin her yanına serpilerek yaşadığı "zorunlu göç" hâlâ -bugünün genç-yeni kuşaklarında bile-unutulmamıştır.
1994'te yeni "zorunlu göç"
1938 felaketinin yaralarını saramayan Dersimliler 1994'te yeni bir "zorunlu göç" dalgasıyla karşılaştılar. Köyleri yakılan; ev, tarla, bahçe, ağaç, hayvan, mera, yayla ve orman gibi yaşama araçlarını (mülkiyetlerini) yitiren on binler bir kez daha ve yeniden Türkiye'nin "garp yollarına" düşmek zorunda kaldılar.
Kişisel ve doğal tüm kaynaklarını yitirdikleri bu "zorunlu" yolculuk sürüyor; köylerine hala dönemediler. Terk ettikleri yerleşim yerlerine (köy ve mezra) dönmeleri artık neredeyse mümkünsüz hale geldi. Zira, yakılan-yıkılan ve 14 yıllık sürede tahrip olan köylerinde eski yaşamlarını canlandırma olanakları -hele devlet desteği olmaksızın- büsbütün ortadan kalkmış durumda.
Zorunlu göçün ürkütücü fotoğrafı
1994 yılı, Kürt sorunu ve PKK kaynaklı genel bir "zorunlu göç"e tanıklık etmiştir. PKK eylemlerini bahane eden devlet ve hükümet, "bölgeyi insansızlaştırma" politikasına sarılmıştır.
Türkiye genelinde 905 köy, 2 bin 923 mezra olmak üzere 3 bin 428 yerleşim yeri boşaltılmıştır. 54 bin 201 haneden toplam 378 bin 335 kişi yerlerinden çıkmak zorunda kalmıştır. (Bkz. 10/25 sayılı TBMM Raporu) Resmi olmayan rakamlar ise daha da can sıkıcı: 1 milyon kişi zorunlu göçe maruz kalmış (zorlanmış) durumda.
Göç nedeniyle "en hızlı nüfus kaybı"ysa bilindiği gibi Dersim'de yaşanmıştır. Sadece 1994 senesinde 8 bin 439 haneden 41 bin 939 kişi yerini terk etmiştir.
Dersim' de 1994'te toplam 183 köy, 823 mezra olmak üzere bin 6 yerleşim birimi boşaltılmıştır. Dersim, devletin 1994 politikalarından -tıpkı 1938'deki gibi- en büyük zararı gören bölgedir.
Raporda, Dersim'de -diğer yerlerde de umumiyetle olduğu gibi- göç sebepleri; "çatışma" ve "can güvenliği endişeleri" olarak tespit edilmiştir. 1994 yılı ekim ayı, Dersim için en yoğun göçertme uygulamasının gerçekleştiği tarihtir. Pek çok köyde, bu ay içerisinde evler –içerisindeki eşyalarla beraber- yakılmıştır.
Ovacık ilçesinde toplam 41 köy, 102 mezra, Hozat ilçesinde ise toplam 19 köy ve 47 mezra boşaltılmıştır. Her iki ilçede 1994 öncesinde yüzlerce kişinin yaşadığı toplam 104 köyden bugün 56'sı artık boştur.
Dersim'in Ovacık ilçesinde köylerinden sürülen yoksullar içerisinde birkaç yıldan beri "kalkınma eksenli" çalışmalar yürüten Ulaşılabilir Yaşam Derneği (UYD) "vatandaşlık duygusunun güçlenmesi", "aidiyet duygusunun oluşması" ve "yaşanan toplumsal sorunların, travmaların saptanması" amaçlarıyla "Ovacık ve Hozat İlçelerinde Geriye Göç Sürecine İlişkin Araştırma" adlı raporu yayınladı.
6 bölüm ve 38 sayfalık rapor, Sabancı, Kocaeli ve Ankara Üniversitelerinden Ayşe Betül Çelik, Ahmet Taner Aker ve Bülent Gülçubuk yönetiminde hazırlanmış.
Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nde (KDRP) rakamlar
Rapordaki en önemli yanlardan biri bazı olguların devletin resmi verilerinden hareketle kaleme alınmış olması. Ankete dayalı sivil araştırma ise, raporun şekillenmesinde belirleyici durumda.
Ovacık ve Hozat ilçelerinden toplam 66 haneden 266 göçmenle çok geniş sorular içeren bir anket yapılması belki de raporun en önemli yanı.
Rapora göre, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP) temelinde bugüne kadar Dersim'e sadece 3.5 trilyon lira (3.5 milyon YTL) aktarılmıştır.
Geyiksuyu (Deşt), Dedeağaç (Pilvank), Dilek (Sıliç), Meşeyolu (Kortu), Güneybaşı, Akdüven, Yenidoğdu, Karaçavuş, Büyükyurt (Hakis) ve Sağman köylerine 291 konut yapılmaya başlanmıştır.
Bu konutlardan 185'i teslim edilmiş; diğerlerinin yapımı ise hala sürmektedir. KDRP'den yararlanan kişi sayısı bin 455 olarak değerlendirilmektedir.
Dersim'den zorunlu göç eden kişi sayısının -üstelik resmi rakamlara göre- 42 bine yakın olduğu düşünüldüğünde KDRP'nin çok yetersiz kaldığı ortaya çıkmaktadır. Zira; göç eden kişilerin ancak yüzde 3.7'si söz konusu proje temelinde yerine dönebilmiştir.
Zarar Tazmin Yasası'nda rakamlar
Raporda, zorunlu göçle bağlantılı en önemli yasama uygulaması olan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun ayrıntılı biçimde ele alınıyor.
Rapora göre yasanın uygulamasından sorumlu Komisyonlara bugüne kadar 16 bin 822 adet başvuru yapılmıştır. 6 bin 285 başvuru sonuçlanmış; bunların 3 bin 130'i olumlu; 3 bin 155'i ise olumsuz.
Rapor, hayvancılık zararlarının ödenmemesini; mera ve orman alanlarından yararlanma olanaklarının kaybedilmesini; manevi tazminatın eksikliğini ve özellikle göç mağdurlarının "yasa hakkında bilgisizliğini" altını çizerek not etmiştir. Raporun önemli vurgularından birisi de göç sürecinde sivil toplum örgütlerinin köylülere yardımının hiç olmadığı tespitidir. Rapor bu durumu "dikkat çekici" buluyor.
Raporda kabul edilen başvuru sayısının reddedilen başvuru sayısının gerisinde kalmış olması dikkat çekicidir. Söz konusu rakamlara bakıldığında Dersimli göç mağduru köylülerin zararlarının karşılandığını söylemek son derece zordur.
Zira; ilk sonuçlanan dosyalar arasında yakılmış köylere öncelik verildiği, ölüm, sakatlanma ve yaralanma gibi zararları içeren dosyaların ağırlıkta olduğu bilinmektedir. Bundan sonra ele alınacak dosyalar arasında ret oranının yüksek olabileceğini söylemek -işte bu sayılan nedenlerle- olasıdır.
Zorunlu Göç mağdurlarının somut sorunları
Rapora göre kendileriyle anket yapılan denek durumunda ve "zorunlu göç mağduru" 100 ailenin hepsi "açlık sınırı altında" yaşamaktadır.
57 aile yeşil kart sahibi, 18 aile SSK, Bağ-Kur veya Emekli Sandığı mensubudur. 43 hane akraba yanına sığınmıştır. Göç eden ailelerin yüzde yüzü "güvenlik" nedeniyle ayrıldığını belirtmiştir. 70 aile hala 1994'te yerleştiği evde yaşamını sürdürmektedir. Ailelerin yüzde 61,8'i "uyum sorunu" yaşamaktadır.
Göç sürecinde yaşanan en önemli sorunlar olan "barınma" ve "işsizlik"i, "uyumsuzluk", "geriye özlem", psikolojik bunalım", "açlık", "eğitim", sosyal güvenlik", "gıda" gibi sorunlar izlemektedir.
Rapor, 5. bölümdeki "çözüm yaklaşımları" başlığı altında ruhsal, hayvansal ve bitkisel sorun ve çözümleri saymakta; geri dönüşte temel gereksinimleri ortaya koymaktadır. Devlet ve birey arasındaki diyalogun geliştirilmesi konusu bu bölümde işlenmiştir.
Son bölümdeyse yörenin kalkınmasına yönelik katılımcı bir halk kurulu oluşturulması uzun şekilde anlatılmış. İşbirliği ve eşgüdüm içerisinde çalışacak bu kurulun çalışma yöntemleri, tarzı ve şeması da açıklanmış durumda.
Zorunlu göç felakettir
Raporda UYD, Dersim açısından söz konusu uygulamaların bugünkü sonuçlarını her ortamda dile getirdiğini, 1994 uygulamalarının her ilde özel sonuçlarının ortaya çıktığını vurgulamakla birlikte özellikle 1938'de bu bölgede yaşananların yaşayan kuşağın belleğinde halen canlılığını koruması nedeniyle bu bölgedeki yerinden edilmelerin sonuçları ve etkilerinin Doğu ve Güneydoğu'daki uygulamalara kıyasla özel bir ayırt edici durum oluşturduğunu raporda birkaç kere ortaya koymuştur.
Anket çalışmasında pek çok soruya yanıt veren mağdur köylüler şunu özellikle sormuşlardır: "1938'de sürüldük, 1947'de geri döndük, bir daha topraklarımızdan çıkarılmayacağımıza inandık, 1994'te yine sürüldük, şimdi yeniden dön diyorlar, yine dönersek ve bir kere daha çıkın derlerse ne olacak?"
Göç mağduru köylülerin bu sorusu raporda, halkta "devlet birimlerinin bir daha benzer olaylar yaşanmayacağına dair somut teminat beklentisi olduğu" şeklinde yorumlanmaktadır.
Zorunlu göç, gerçek bir felakettir. Dersimliler hiç unutamadıkları 1938 ve 1994 göçlerini artık unutmak istiyorlar. Kuşkusuz ki devletin atması gereken pek çok adım var. UYD'nin yayınladığı raporda ortaya çıkan en önemli gerçeklerden biri de budur. (HA/TK)
* Hüseyin Aygün, avukat.