'Kıbrıs'ın Turuncusu' dördü Rum, dördü Türk sekiz akademisyen-yazarın sorunun siyasal, sosyolojik, (antropolojik) arkaplanına dair zihin açıcı değerlendirmelerini içeriyor.
İki tarafın aydınları buluştu
İki halkın yaşadığı, altı bayrağın dalgalandığı bir küçük adada yıllardır yaşanan gerilimin ortaya koyduklarına akademik bir perspektifle yaklaşan kitap, klişeleri içermemesi bakımından önemli.
Bir küçük adanın ne kadar büyük, çetrefilli bir hadisenin merkezi yapılabileceğinin en iyi (en kötü mü demeli?) örneklerinden olan Kıbrıs sorununa akademik bir perspektifle yaklaşan çalışmada Rum akademisyenler Nicos Trimikliniotis, Caesar V. Mavratsas, Yiannis Papadakis, Andreas Panayiotou ile Türk akademiseyenler Prof. Dr. Bakır Çağlar, Mehmet Hasgüler, Ümit İnatçı ve Muhittin Tolga Özsağlam meselenin farklı yönlerini tartışıyor...
(!)
Benimle yaşıt (1983) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) 'kurarak' ayrı istikamette mutluluk aramanın en azından Türklere verdiği 'yararların' ne olduğunu anlayabilmek için iyi bir kılavuz, Mehmet Hasgüler'in bütün cümlelerinin sonuna ısrarla (!) işareti koyarak aktardığı 'bilançosu' olsa gerek:
Hasgüler, sözüne 'KKTC'nin bağımsız bir devlet olarak ilanı Kıbrıs Türklerine ve Türkiye'ye çok büyük faydalar sağlamıştır(!)' diye başlıyor:
* Kıbrıs Türklerinin milletvekili sayısı 40'tan 50'ye çıktı. Böylece on insana daha istihdam imkanı sağlandı. (!)
* Ankara'da Gaziosmanpaşa'nın çok önemli bir semtinde üç buçuk trilyon değerinde bir elçilik binamız oldu ve 25 kişiye daha iş imkanı sağlandı. İstanbul, İzmir ve Mersin'de açılan konsolosluklar da cabası(!)
* Kıbrıslı Türklere KKTC pasaportları verildi. Bunların Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) pasaportlarına göre yaprak sayısı daha kabarıktı. (!)
* Kıbrıslı Türklerin zararlarını telafi etmek için Türkiye'den futbolculara bireysel olarak günübirlik Kıbrıs'a giderek kumar oynamaları ve alem yapma imkanı sağladı. (!) (s.34)
Lağım üstü bir birliktelik için
'Kıbrıs'ın Turuncusu' içinde Rum akademisyenlerin makalelerini de içermesi bakımından Türkiyeli bir okur için 'değişik' olabiliyor. İki tarafın akademisyenleri soruna 'içerden' bir yaklaşım geliştiriyorlar. Örneğin Yiannis Papadakis'in iki tarafta semboller üzerine kurulu mücadeleleri hakkındaki makalesi meselenin ironikliğini daha iyi anlamamıza yardımcı nitelikte.
Papadakis, Kıbrıs tarihinin aynı zamanda 'Atina Caddesine' dönüşen İstanbul Caddesi, 'İstanbul Caddesine' dönüşen Atina Caddesi'nin tarihi de olduğunu hatırlatıyor.
Sorun yıllar içinde iki tarafı ne kadar birbirinden yalıtmışsa da birbirlerine bağlanmak zorunda kaldıklarına çok ironik bir örnek veriyor Papadakis:
"En geniş katılımlı ve en başarılı ortak çalışma 1974'ten sonra Lefkoşa'da gerçekleşti. Bu, şehrin tümüne bir lağım sisteminin döşenmesi ile ilgili bir çalışmadır. Lefkoşa'nın yer üzerindeki bir haritasında anlaşamayan iki taraf Lefkoşa'nın yer altındaki lağım haritası üzerinde anlaşabildiler."(s.214)
Çözüm arayışlarının daha sıklaştığı ve kimilerinin dediği gibi belki de çözüme en fazla yaklaşılan bir dönemde Rum akademisyen Caesar V. Mavratsas, ise önemli bir çekincesini ortaya koyuyor: Milliyetçilik.
Mavratsas, ada üzerinde iki taraf arasında hala bir güvenin mevcut olmadığı tespitinden hareketle çözümü de bu güvenin yaratılması koşuluna bağlıyor.
Çoğumuza karmaşık gelen meselenin ne olduğunu Yazar Ümit İnatçı kanımca bir tümcede özetliyor, çözümü de tümcesinin içinde: 'Çıkmazlarımızın asıl kaynağı aynı küçük coğrafyada ayrı istikametlerde mutluluk aramaktır. Ve bugüne kadar yaratılan mesafenin yüzölçümüne genişlik katmaktan başka bir işe yaramadık.'(s.112)
Maalesef "esas soru" hala boşlukta: İki halk, iktidarlarının soğuk anayasal kalıplarının dışına çıkabilmek için lağım sisteminin üzerinde bir birlikteliği acaba ne zaman mümkün kılabilecek?(HA)
* Kıbrısın Turuncusu
Editörler: Mehmet Hasgüler-Ümit İnatçı
Anka Yayınları