Gazeteci Nail Güreli, Nisan 2006'da Ozan Yayıncılık tarafından gerçekleştirilen kitabın ikinci basısına önsöz yazmış. Şubat 1979'da kitabın ilk baskısına yazdığı "Sunuş"u 26 yıl sonra yeniden okuyunca, "bugün için eklenmesi gerekli pek fazla bir şey olmadığını gördük" diyor.
Güreli, kitabın başındaki ilk cümlesiyle; günümüzde hala bilinmeyen "gerçeklerin" var olduğu gerçeğinin altını çiziyor. Basit, ama üzerinde çok düşünülmesi gereken bu cümlenin "saklı gerçekleri" ise geçmişin olaylarını okumaktan geçiyor.
Güreli'ye göre "Dikkat çeken nokta şu: Dünyada İşçi bayramı olarak kutlanagelen 1 Mayıs, Türkiye'de yığınsal ölçekte ilk kez 1976'da kutlanmış, ama hemen bir yıl sonra "derin devlet"in el koymasıyla 1 Mayıs 1977 kutlaması kana bulanmış, Taksim Alanı'ndaki gösteride 34 kişi gizemli biçimde yaşamını yitirmişti."
Kitap, adını "1 Mayıs 1977" ve "1 Mayıs 1979" olmak üzere "iki tarihsel" olgudan almış. Gazeteci Nail Güreli'ye göre; "Bizce gerekli olan, kitabın yeni basımının (tıpkıbasım biçiminde) yapılmasıydı.
"Nasıl okumalıyız? Amaç altı çizilen yaşanmış gerçekleri bu gün yeniden ve nasıl görüyoruz? Ya da yaşanmış bu tarihsel gerçeklere "eklenmesi" gereken veya değişen pek fazla şeyin olmadığı gerçeğini nasıl değerlendirmeliyiz?
Yıllar sonra Mayısların birinci günlerini yeniden anımsatmak. Türkiye devrimcilerinin iki belgeseli...
Türkiye'de 1 Mayısların eskiden nasıl kutlandığını Kemal Sülker anlatıyor:
"Nisanın 28'i, 29'u, hele 30'u en korkulu günlerdi. Zira siyasi polis, 1 Mayıs nedeniyle duvarlara yapıştırılacak beyannamelerin hazırlanmasında çalışacakları tahmin ettiği kişileri Sirkeci'deki eski Sansaryan Hanına, Emniyet Müdürlüğüne davet eder, 2 Mayıs sabahı salıverirdi. Ciddi bir sorgu ya da suçlama olmazdı."
Sirkeci'deki eski Sansaryan Han'daki Emniyet Müdürlüğü'nün yerinde artık İstanbul Adliyesi kurulu. Günümüzde işçi-işveren davalarındaki adalet, Sansaryan Han'daki eski Emniyet Müdürlüğü binasında dağıtılıyor.
1 Mayıs 1976 Taksim'de 200 binden çok kişinin katılımıyla kutlanmıştı. 1 Mayıs gününün gecesi Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Spor ve Sergi Sarayında bir kutlama gecesi düzenlemişti.
Yürüyüş Dergisi 11 Mayıs 1976 tarihli sayısının kapağında 1 Mayıs'ı "büyük gün aydınlık gece" olarak vermişti. TİP'in Merkez yayın organı "Çark Başak" ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nin "Kitle" gazetesine göre 1 Mayıs'ın işçi bayramı olduğu dosta düşmana gösterilmişti.
Artık İstanbul Spor ve Sergi Sarayı yok... Türkiye İşçi Partisi veya Türkiye Sosyalist İşçi Partisi de..."Çark Başak" ya da "Kitle" adlı parti merkez yayın organları da yayınlanmıyor. 1 Mayıs gibi "büyük gün aydınlık gece"ye katılanlardan bazı tanıdıklarımız da aramızda yoklar. Zaten artık bazılarımız da 1 Mayıs'lara katılmıyor.
Güreli "belgelendirdiği" kitabında 1977 yılının 1 Mayıs'ını ise şöyle anlatıyor:
"O gün 1 Mayıs'tı ve günlerden pazardı. İstanbul'un Taksim Alanı hıncahınç dolmuştu. Taksim Alanında o gün iki 1 Mayıs yaşandı. Biri bayram havasında kutlanan barışçıl 1 Mayıs, öteki "faili" ortaya çıkarılamayan olaylarda 34 kişinin öldüğü kanlı 1 Mayıs..."
İstanbul Barosu raporu var kitapta. Baro, giderek ağırlaşan "can güvenliği" konusunda araştırma yapmak üzere eski başkanlardan Mehmet Ali İkizer başkanlığında avukatlar İlhan Baykent, Gülçin Çaylıgil, Merih Sezen, Ekrem Özkunt ve Orhan Barlas'tan oluşan bir kurulu görevlendirir.
Rapor, Baro Yönetim Kurulunda tartışmalara neden olur ve karara bağlanmaz. Ancak 18 Mayıs 1977 tarihinde düzenlenen basın toplantısı ile açıklanır.
Rapora göre; "1 Mayıs 1977 günü İstanbul'un Taksim alanında toplu kırıma yol açan saldırı, özünde işçi sınıfının örgütlenme hakkı ile demokratik düzenin temel taşını oluşturan genel oy ilkesini hedef almıştır. (...) sorun bir "hukuksal - adli" sorun değil, bir "yürütme" sorunudur. Süregiden tekil olaylarda veya 1 Mayıs olayında sorumluluk tartışmasını teker teker kişiler üzerine kaydırmak hem sağlıklı bir sonuç vermez hem de sorunu kargaşaya, açmaza sürükler. Suçları önlemek için gerekli önlemleri almayan ve suçlar işlendikten sonra gerçek suçluların ele geçmesi için yeterli çalışmayı göstermeyen bir yürütme, salt kendi takdiri ile başkalarını itham ederek yasal ve siyasal sorumluluktan kurtulamaz. Bu tedirgin edici halin demokratik hukuk devleti ölçüleri içindeki en etkin çözümü parlamento denetimidir. Ülkenin bu günkü koşulları içinde bu mekanizma işlememektedir".
1 Mayıs belgesellerini Türkiye devrimcileri nasıl okumalı? Toplu kıyımın failleri gerçekten bulundu mu? 1 Mayıs 1977 olayları için 98 kişi hakkında düzenlenen İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Toplum Suçları Bürosunun 30.05.1977 tarihli iddianamesinde yazılanları bu gün nasıl değerlendirmeliyiz? İstanbul 2 Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava ne oldu? Kitapta bütün bunlar yazılı.
Yıllardır "demokrasiyi" açılan davalarda tartışmaya alıştık. Dava açılırsa veya bu davalarda "hukuk devletini" aramaya alıştırıldık. Beraat ya da mahkumiyet kararlarını bazen alkışladık, bazen yerdik. Gerekçelerini tartışmadık. Bazı davaları neden unuttuk? Açılmayanları da...
Sayın Güreli'nin kitabında faili meçhul 1 Mayıs "gerçeklerinin" aydınlatılamadığı bir ülkede yaşadığımız gerçeği saklıdır.
Dahası bu kitap;"ikibinli yılları yaşarken, siyasetçisiyle sendikacısıyla gençlik önderleriyle ve 'medyası' ile Türkiye'nin çeyrek yüzyıl öncesi ile bugününü karşılaştırarak" yalnız bu günlere değil, yarınlara da bir kaynak oluşturuyor.
Kitapta 1 Mayıslar, Türkiye işçi sınıfı savaşımının 1 Mayıslar üzerindeki izdüşümü anlatılıyor. Tarihin yargılanması için kaynaklar ve demokratikleşme sürecinin sancıları yer alıyor.
Türkiye'nin önceki 1 Mayıslarını yeniden okumak, yeniden öğrenmek ve dersler çıkararak ülkenin aydınlık geleceğini kurabilmek adına; "Türkiye Devrimcilerinin İki 1 Mayıs Belgeseli" için geçmişten geleceğe, çok teşekkürler sayın Nail Güreli...(Fİ/BA)