Ziyaret başlangıçta kiliseler arası bir projeydi. Papa seçildikten sonra Fener Rum Patriği Bartholomeos'tan davet almıştı. Daha sonra Ankara devreye girdi ve Cumhurbaşkanı Papa'yı davet etti. Dış politikamız açısından iplerin elimizde olması daha doğru. Vatikan devlet midir tartışabiliriz ama uluslararası alanda tıpkı bir devlet gibi hareket eder. Papa'nın gelişinin siyasi boyutu ziyaretin aynı zamanda kiliseler arası birlik arayışı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Lanet mektupları gönderdiler
Prof. Halil İnalcık da Papa'nın birliği sağlama (şizma) misyonuna dikkat çekiyor. Bin yıllık ayrılığı ortadan kaldırma çabası...
Roma ve İstanbul kiliseleri arasındaki köprüler, Kutsal Üçlü etrafındaki ilahiyat tartışmalar sonucu atılıyor. 1054'te birbirlerine 'lanet mektupları' gönderirler.
Kutsal Üçlü derken...
Hıristiyanlıkta 'Baba oğul ve kutsal ruh'tan oluşan ve Tanrı'yı oluşturan üç kişinin varlığına inanılıyor. "İsa Tanrı'nın oğludur" ifadesi bir sembolizm olarak alınır. Aynı zamanda bir gerçekliği ifade eder: "İsa tanrıdır." Çok marjinal mezhepler dışında Hıristiyan inancında İsa tanrıdır. Hıristiyan inancına göre İsa 2 defa yeryüzüne gelir ya da gelecektir. Armageddon senaryonun bir parçası, önce iyilik - kötülük güçleri arasında çok şiddetli bir savaş olacak. Bunlar kutsal kitabın (İncil) vahiy bölümünde veya Apokalips bölümünde anlatılır.
Hollywood sık sık başvuruyor
ABD Başkanı Bush'un Irak işgaliyle Ortadoğu'yu kıyamet yerine çevirmesindeki etken de Hz. İsa'yı yeryüzüne döndürme inancı olabilir mi? Hayli muhafazakâr inançlara sahip bir Amerikan yönetimi iş başında.
Kıyametin anlatıldığı İncil'deki Apokalips, sembollerin en fazla kullanıldığı bölüm. En ürperticisi. Hollywood'un korku filmi senaryolarının da en sık başvurduğu malzemelerinden biridir. İstenildiği gibi yorumlanmış. Kimileri diyorlar ki İsrail'de Megiddo Vadisi denen bir yer var. Harmegiddo, megiddo dağı tepesi demekmiş. 'Acaba Armageddon'dan kastedilen bu olabilir mi?' , 'Savaş orada mı olacak?' diye tartışılıyor. Siyasi manipülasyonlara son derece müsait bir belge.
İncil metinleri de birden fazla ve İznik Konsili Hıristiyanlığın birliği ve gelişmesinde tarihi bir işlev görüyor.
İznik Konsili'nde İncil metinleri kabul ediliyor ama "İsa Tanrı mıdır, insan mıdır?" gibi tartışmalarda son noktayı koyamıyorlar. MS 431 Efes Konsili'nde değişik bir mantık yürütülüyor. "İsa tanrıysa Meryem, İsa'nın annesidir o zaman Meryem tanrının annesidir" dogması kabul ediliyor.
Bunları bir Müslüman gözüyle anlamak çok zor. Hıristiyanlık tarihi bu tartışmalarla geçmiş. Kutsal ruh nereden çıkar, tartışması da hayatidir. Kimi ilahiyatçılar diyorlar ki sadece babadan çıkar ve oğula yönelir. Kimisine göre de babayla oğul arasında karşılıklı bir ilişkidir. Roma Kilisesi baba ve oğul arasında bir ilişki olduğunu kabul etmeye başlıyor. Doğu Kilisesi ise sadece babadan çıktığını ifade etmeye başlıyor.
Anlaşamayan Roma ve İstanbul kiliseleri 1054'te birbirlerine lanet mektubu yolluyorlar. Bu düşmanlık dini olmaktan çok siyasidir. İktidar kavgasıdır. Bu mektuplar İstanbul'da Vatikan'ı temsil etmiş ve Türk dostu olarak bilinen Kardinal Roncalli ( 23. İoannes) döneminde 1962'de karşılıklı geri alınmış.
Bu süreçte Vatikan'da reform çalışmaları başlatılıyor. Kilise dışa açılıyor ve çağdaşlaşıyor. Ondan sonra arada, Baba 3 filmine konu olan bir aylık Papa dönemi var, şaibeli biçimde ölüyor Papa. Ardından II. Jean Paul dönemi başlıyor. Dinler arası diyaloğu çok desteklemişti.
16. Benedictus, Almanya ziyaretinde Hz. Muhammed'i eleştirerek diyalog sürecini niye bozdu? Türkiye'ye gelişiyle İslam dünyasına barışçı mesaj vermek istiyor olabilir mi?
Vatikan diplomasisi dünyanın en eski ve titiz diplomasilerinden biridir ne söylemek isterlerse onu söylerler. Papa iyi bir entelektüel, güçlü bir ilahiyatçı ama hiç siyasetle uğraşmamış. Söyleminin siyasette doğurabileceği korkunç sonuçların farkında olmayabilir.
Osmanlı gemilerinin komutanı
Danimarka'daki karikatür krizinin üzerinden birkaç ay geçmeden Papa'nın ağzından Hz. Muhammed'i hedef almak kazayla açıklanamaz herhalde. Kaldı ki, bilgili bir ilahiyatçı Müslümanlıkla ilgili bir yorum yaparken dini kaynakları referans almak yerine Bizans İmparatoru'nun siyasi yanı ağır basan 'Ortaçağa ait' sözlerini niye kullanır?
Papa'nın alıntı yaptığı II. Manuel Paleologos ilahiyat üzerine birtakım metinler yazmış. Fakat Paleologos imparator olmadan önce paralı bir asker. Veliahtlığı sırasında Osmanlı ordusunda görev yapmak durumunda kalmış. Tahta geçmeden Alaşehir'in fethine katılmış. Düşünün Osmanlı ordusunun başında bir Bizans şehrini fethediyor. Osmanlı donanması Sinop'a saldırdığında Osmanlı gemilerine II. Manuel Paleologos komuta ediyor. Bir paralı asker, bir maceraperest yani. Rüzgâr ne taraftan eserse oraya göre hareket eden bir kişilik. Roma İmparatoru olunca Avrupa'nın Haçlı Seferi düzenlemesi için çağrıda bulunuyor.
Yıldırım Niğbolu'da ezdi
1396'da Yıldırım Beyazıt tarafından Niğbolu'da eziliyor. Paleologos bu yaşadıklarından dolayı siyasi bir 'looser'dir. Anadolu ahalisinin kitleler halinde İslama geçtiğine tanıklık etmektedir. Manuel'in kullandığı ifadeleri 'İslamiyetin kılıçla yayıldığı' tezini teolojik bir tahlilden çok başarısız siyasi kariyerine, çöken imparatorluğuna yaktığı bir ağıt şeklinde okumamız daha yerinde olur. Ayrıca 'savaşla din yayma' işini bütün dinler yapmışlardır. Hıristiyanlık Amerika'da nasıl yayılmış, aksini savunmak tarihi çarpıtmak olur.
Prof. Meyda Yeğenoğlu, Doğu - Batı dergisindeki makalesinde "Avrupa'yı bir şemsiye altında birleştiren şeylerden biri sömürgecilikse, Avrupa kimliğinin hayali birliğini kuran söylem de Hıristiyanlık olmuştur" diyor. Papa'nın konuşması aynı zamanda Avrupa'da İslam kimliğine karşı yükselen tepkinin de ifadesi değil mi? AB projesi de sonuçta Hıristiyan demokratların birliği.
Başlangıçta öyle ama Avrupa toplumlarında din sosyal hayattan çekiliyor. İnsanlar kiliselere gitmiyorlar. İman giderek azalıyor ve din sadece bir kültürel kimliğe dönüşmeye başlıyor. Avrupa'da dindarlık giderek düşüyor. O yüzden "Avrupa bir Hıristiyan birliğidir" dersek bu biraz aldatıcı olur. Avrupa'nın İslama karşı birleştiği görüşüne katılamıyorum. Tarihte de Avrupa Osmanlı'ya karşı birleşemedi. Ayrıca Avrupa'nın kendi içinde yaptığı zulmü din savaşlarındaki vahşeti Osmanlı Avrupa'ya karşı yapmamıştır. Müşterek Avrupa fikri çok sonra doğuyor. 1856 Paris Anlaşması'nda Osmanlı açıkça bir Avrupa gücü sayılıyor.
Ağca suikastı mafya işi
O dönemde Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı vurması Bulgar Gizli Servisi ve KGB faktörü nedeniyle hayli tartışılmıştı, Doğu Bloku'ndaki çözülmeyi Papa II. Jean Paul'u ortadan kaldırarak önleme senaryoları gerçek olabilir mi? Ağca'nın Papa'yı neden vurduğu hâlâ karanlıkta.
Rahmetli Uğur Mumcu'nun tezlerine katılıyorum. Papa suikastında mafya var. İplerin kimin elinde olduğunu kimse bilmiyor. Uyuşturucudan silah ticaretine çok karmaşık bir suç ilişkisi gözleniyor.
Roma'nın yeniden kurulması diyorduk... Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümeniklik (evrensel sayılma) iddiasını kabullenme bu yolu açar mı?
İstanbul'daki Rum Ortodoks cemaati yaklaşık 1800 kişi civarında. Son derece yaşlı kendi kendini yenileme kabiliyetini bir süre sonra kaybedecek bir cemaat. Çoğunluğu 60 - 70 yaşın üzerindeki bu insanlarla yeni Roma'yı ihya etmek bana çok inandırıcı bir proje gibi görünmüyor! Türkiye'yi yok edeceğiz yerine bir Bizans İmparatorluğu kuracağız hayali kimilerinin aklından geçiyorsa ciddiye alınacak bir tarafı yok. 70 milyon Türkü ne yapacaksınız? Elimiz armut toplamıyor. Bu kadar korku, telaş neden bilemiyorum. Papa'nın Türkiye ziyareti problemli geçecek gibi gözüküyor ama geçmişte Atina'ya giden Papa'ya da kıyamet koparılmıştı.
Papa, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı görüşleriyle de biliniyor. Bir dostluk göstergesi olarak AB sürecine destek mesajı verebilir mi?
İnşallah verir!
Papa, Fener Rum Patrikhanesi'ni ziyaretinde dini ayine de katılacak. Birliğin yeniden sağlanması Vatikan ve Fener'e 'Üçüncü Roma'nın canlandırılması yolunu açar mı?
Papa'nın ve Patriğin arkasında bir bütün olarak Katolik ve Ortodoks kiliselerinin iman konularında ne kadar buluşabileceğini bilmiyorum. Bunlar 1450'lerde denenmiş ama mesafe kat edilememiş. Zirvede belli uzlaşmalar sağlansa bile Katolik ve Ortodoks toplumları tarafından sindirilebileceğine pek inanmıyorum. Din, bir iman, ilahiyat meselesi olduğu kadar bir siyaset ve sosyoloji meselesidir. Katolikler ile Ortodoksları ayıran hem sosyal duvarlar var hem de bin yıllık bir ayrılık, tarihi bir duvar var. Onları aşmak kolay değil.
Fener Rum Patrikhanesi'nin Türkiye içindeki konumunu genellikle Atina ile Ankara arasında bir sorun olarak düşündük. Oysa iki güçlü aktör daha var: Washington ve Moskova. Rus Patrikhanesi Büyük Petro zamanında da Stalin zamanında da iktidarla siyasi ilişki içinde olmuştur. İstanbul Patriği ölüyor 1950'lerde; Amerikan Ortodoks başpiskoposu alelacele Türkiye'ye getiriliyor ve kendisine Türk pasaportu veriliyor, Patrik olarak takdis edilip tahta oturtuluyor. Soğuk Savaş yeni başlamış, Stalin Ortodoks kilisesinin çok iyi bir stratejik araca dönüşebileceğini fark ediyor ve Moskova Patrikhanesi'ni kullanarak Ortadoğu'ya sızmaya başlıyor. Kudüs'te, Filistin'de manastırlar var, KGB ajanlarına cüppe giydirir Ortodoks cemaati üzerinden o toplumlar üzerinde etkili oluruz diye düşünüyor.
Stalin'in ünlü sözü var, İkinci Dünya Savaşı sonunda "Papa'nın kaç tümeni var?" diye tepki gösteriyor.
Yalta Konferansı'na kimin katılacağı tartışılırken "Vatikan'da temsil edilsin" diyorlar, savaş bitmiş ama dünya paylaşılacak masada. Stalin sinirleniyor: "Papa'nın kaç tümeni varmış" diyor. Tarihin cilvesi, bu sözü Sovyetler dağılırken Ruslarla dalga geçmek için kullandılar sonradan. Polonyalı Papa II. Jean Paul seçildikten sonra Doğu Avrupa'da demokrasi ve özgürlük hareketlerinin önü açıldı. 1975'te AGİK Konferansı kurucu belgesi olan Helsinki Nihai Senedi'ne inanç özgürlüğünün de konulması için Vatikan delegasyonu muazzam çaba göstermiş. Bunlar belgeli; komplo teorisi falan değil, gerçek olaylar.
Bizans düşerken kilisenin "Melekler erkek mi dişi mi?" tartışması yaptığı doğru mudur?
Hayır öyle bir şey tartışılmamış. Bizans düşerken tartışılan konu, "Ayinde kullanılacak olan ekmek hamurlu mu olmalıdır, hamursuz mu olmalıdır?" Tartışma konusu budur. İsa'nın son yemeği... Havariler Yahudi ve son emek Paskalya zamanında cereyan ediyor. O dönemde hamursuz ekmek yenmesi lazım. Hıristiyanlar bunu tartışıyorlar.
Katolik ayin ve ibadetinin merkezinde ekmek- şarap ayini yer alır. İsa'nın son yemekteki eyleminin tekrar ve taklidi olan bu ayinde ekmek ve şarabın gerçek olarak İsa'nın, yani Tanrı'nın vücuduna dönüştüğüne ve İsa'nın kurban edilme işleminin vuku bulduğuna inanılır. Katolik inancına göre ekmek bir gida maddesi olarak varlığını yitirir ve sadece İsa'nın vücudu olur.
Kimdir?
Akif Emre Öktem İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Doktorasını Galatasaray Üniversitesi'nde 'Uluslararası Hukukta İnanç Özgürlüğü' üzerine yaptı (2001).
Doktora tezi Liberte Yayınları tarafından kitap olarak basıldı. Yard. Doç. Öktem, 10 yıldır 'dinlerarası diyalog' toplantılarına katılıyor. Uluslararası hukukun tarihinde din olgusundan hareketle Ortaçağ, Rönesans ve Reform dönemleri ile Hıristiyanlık ilahiyatını inceleyen Öktem'in 'inanç özgürlüğü' konusunda yazdığı ve Fransızcaya çevrilen makaleleri bulunuyor. Vatikan ve papalık konusunda uzman. İngilizce, Fransızca, İtalyanca biliyor.(DS/EÜ)
* Derya Sazak'ın röportajı 27 Kasım 2006 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlandı.