Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un sosyal medya hesabından duyurduğu proje kapsamında 8'inci, 9'uncu ve 10'uncu sınıf öğrencileri istemeleri durumunda yaz tatilinde çıraklık yapabilecek.
Ticaret ve Sanayi Odası ile Esnaf ve Sanatkârlar Odası'na bağlı işletmelerde yapılacak çıraklığın pilot uygulaması ise bu yaz Kırşehir'de başlayacak.
"Mesleği Ustasından Emeği Hayattan Öğrenen Çocuklar" projesiyle ilgili kimi görüşler çocuk işçiliğini meşrulaştırdığı yönünde. Öte yandan etkili bir denetim sistemiyle bu uygulama ile çocuk işçiliğinin engellenmesi için de bir fayda olabileceği görüşünde.
ERG: Öncelik, ekonomik çıktılar değil, çocuğun iyi olma hali olmalı
Eğitim Reformu Girişimi'nden (ERG) Özgenur Korlu pek çok ülkede öğrencilerin yaz aylarında staj yapmasını, çalışmasını destekleyen uygulamalar olduğunu aktarırken, "Burada öncelik, ekonomik çıktılar değil, çocuğun iyi olma hali olmalı" diyor. Korlu şu görüşleri aktarıyor:
"Pek çok ülkede, öğrencilerin yaz aylarında staj yapmasını, çalışmasını destekleyen uygulamalar var. Yapılan araştırmalar, bu uygulamaların öğrencilerin, sosyal ve ekonomik açıdan kendilerine yeten bir yetişkin olmalarında, kariyer hedeflerini belirlemelerinde, iş ve sosyal hayatları için önemli becerileri kazanmalarında etkili olduğunu gösteriyor. Diğer yandan, bu staj ve çalışma imkanlarının niteliği çok önemli. Burada öncelik, ekonomik çıktılar değil, çocuğun iyi olma hali olmalı.
"Geleneksel usta-çırak ilişkilerinin ötesinde öğrenciyi ve öğrencinin deneyimini merkeze alınmalı. Bu noktada, uygulamaya ilişkin daha fazla detayı bilmeye ihtiyacımız var. Örneğin, nasıl bir program uygulanacak? Uygulama ile öğrencilerin okulda öğrendiklerini pekiştirmeleri de sağlanabilecek mi? Öğrencilere çalışmaları karşılığında bir ücret ödenecek mi? Kaç gün ve günde kaç saat çalışacaklar? Çalışma hakları nasıl güvence altına alınacak? Çalışma koşulları nasıl denetlenecek? İş yeri sahiplerine ve/veya çalışanlarına çocuklarla çalışacakları için bir eğitim verilecek mi? MEB'in uygulamaya ilişkin kamuoyuyla henüz paylaşılmayan düzenlemeleri ve dile getireceğim konularda önlemleri olabileceğini tahmin ediyoruz. Bu açıdan da uygulamanın detaylarının kamuoyunu tarafından bilinmesine ihtiyaç var."
"18 yaşından küçük çocukların mevzuatta belirtilen güvencelere aykırı olarak çalıştırıldığını biliyoruz. Bu uygulamada, öncelikli olarak iş yerlerinin, çocuğun güvendiği, iş yerindeki deneyimine ilişkin danışabileceği, yardım isteyebileceği ve iş yeriyle bağlantısı bulunmayan bir yetişkin, tarafından gözlemlenmesi ve denetlenmesine ihtiyaç var. Bu uygulama ile etkili bir denetim sistemi kurulabilirse, bu çocuk işçiliğinin engellenmesi için de fayda sağlayabilir. Diğer yandan, uygulamaya katılmanın isteğe bağlı olmasının, öğrenciler arasında sosyoekonomik duruma göre bir ayrışmaya sebep olmasının önüne geçilmeli. Uygulamanın sadece Ticaret ve Sanayi Odası ve Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na bağlı işletmelerle sınırlı kalmaması, öğrencilerin 21. yy becerilerini geliştirebilecekleri başka çalışma ortamlarını da deneyimlemeleri önemli olacaktır."
Avukat Akço: Çocukluk ve yetişkinlik ilişkisinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor
Çocuk hakları alanında çalışan avukat Seda Akço ise oluşabilecek bazı risklere bakarak, bu uygulamaya karşı çıkmayı doğru bulmadığını söylüyor. "Çünkü çocukların toplumda sorumluluk üstlenecekleri alanlar açmayı çok acil bir ihtiyaç olarak görüyorum. O nedenle de bu riskleri dikkate alarak bir düzenleme yapılmasını öneriyorum" diyen Akço şöyle devam ediyor:
"Çocukların toplumsal yaşama katılımı açısından sorumluluk alacakları alanlar olmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Şu anda iki grup çocuk var. Üniversiteyi bitirinceye kadar hiç bir sorumluluk almayan çocuk ve gençler ile hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda kalanlar. Her iki gruptaki çocukların da haklarının ihlal edildiğini görmek gerekir. Çocukluk ve yetişkinlik ilişkisinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bir grup çocuğu, gençliklerinde bile anne babalarına bağımlı olacak biçimde yetiştiriyoruz. Diğer bir grup ise gelişimlerine zarar verici işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar.
"Biz, bu konuları daha çok ikincisi yani çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri üzerinden konuşuyoruz. Üstelik konuşmalarımızın, önleme anlamında çok da işlevsel olduğunu söyleyemiyoruz. Diğer alanı göz ardı ediyoruz. Bu konuları yeniden konuşmak gerekiyor. Öncelikle her çocuğun her tür ihmal ve istismardan ve ekonomik sömürüden korunması gerekir. Aynı zamanda eşitlik ilkesi gereği her çocuğun gelişim hakkını güvence altına almak, aynı zamanda da her çocuğa toplumsal yaşama katılım, bağımsız birey olma olanağı da sunmak zorundayız. Çocukların ekonomik bağımsızlık kazanmaları, bazı becerileri edinmeleri için gelişimlerine uygun işlerde çalışabilmeleri bu açıdan ele alınması gereken konulardır.
"Dolayısıyla, ben iki önemli risk görüyorum. Birincisi, çocukların uygun olmayan iş kollarında ve/veya çok düşük ücret ile çalışmasına neden olmak. Bu kapsamda, hali hazırda bu biçimde yürütülen çocuk çalıştırma biçimlerini meşrulaştırması riskini de görmek gerekir. İkincisi de bu projenin sadece ekonomik ihtiyaca dayalı olarak, yoksul ailelerin çocuklarının çalışması biçiminde uygulanması.
"Önerilerimi iki başlıkta toplayabilirim.İlk olarak, ihmal ve istismar riskini ortadan kaldıracak her tür önlem alınmalı. İkincisi de bu bütün çocukların yapması gereken ve amacı çocuğun gelişimini desteklemek olan bir çalışma olarak tasarlanmalı.
"Bu aşamada daha fazla değerlendirme yapmadan önce, detaylarının kamuoyu ile paylaşılmasını beklemek ve onun üzerine tartışmak daha doğru olacaktır. Bu tür bir proje yaparken çocukların zorla çalıştırılması, kötü koşullarda çalıştırılması, ucuz iş gücü olarak kullanılması gibi risklere dikkat edilmesi, bunlara sebebiyet vermemek için gerekli önlemlerin alınması kadar, bu alanda yapılacak açıklamaların çocuk işçiliğini meşrulaştırmaya hizmet etmemesine dikkat etmek gerekir."
Veli - Der: Ekonomik koşulları uygun velilerin sağlayabileceği bir ayrıcalık
Veli-Der Ankara Şubesi ise MEB'in bu projesini şimdiye kadar uygulanan politikaların bir devamı niteliğinde olduğu görüşünde. Derneğin görüşleri şöyle:
"Milli Eğitim Bakanlığının başlattığı "Mesleği Ustasından Emeği Hayattan Öğrenen Çocuklar" projesi şimdiye kadar uygulanan politikaların bir devamı niteliğinde. Ortaöğretim okulları içerisinde meslek liselerinin ve imam hatip liselerinin sayısının istikrarlı biçimde artırıldığını izliyoruz. Bu politikanın temel yaklaşımı ise iktidarın ve özel sektörün ihtiyaçlarına dönük nesiller yetiştirmektir.
"Tatil döneminde çocuklarımızın iş ve çalışma ortamlarına değil, dinlenebileceği, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını giderebileceği, sanat, spor, bilim vb. becerilerini geliştirebileceği ortamlara ihtiyacı vardır. Ne yazık ki bu tür etkinlikler ancak ekonomik koşulları uygun velilerimizin sağlayabileceği bir ayrıcalığa dönüşmüş durumda. Dolayısıyla bu "proje"nin muhatabanın hangi toplumsal kesimlerden gelen çocuklar olacağı gayet açıktır. Yoksul çocuklarımız bir kez daha MEB eliyle sermayenin insafına terk edilmekte, en doğal hakları olan tatil döneminde bile ucuz emek gücü olarak kullanılmak istenmektedir.
"Veliler olarak Milli Eğitim Bakanlığından öncelikli beklentimiz laik, bilimsel, parasız ve çağdaş eğitim ortamlarının yaratılmasına yoğunlaşmalarıdır. Çocuklarımızın tatillerine bile göz diken bir anlayışı değil, sosyal, sanatsal, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlayacak, ücretsiz etkinliklerin yoksul çocuklarımızın da erişebileceği bir hale getirilmesini talep ediyoruz. Çocuklarımızın yeri organize sanayi bölgeleri değil, onların gönencini hedeflemesi gereken okullarıdır."(AÖ)