* Fotoğraf: TİHV
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 11. Dönem 32. Olağan Kurucular Kurulu Toplantısı, 25 Haziran günü Ankara’da, “26 Haziran Birleşmiş Milletler İşkence Görenler ile Dayanışma Günü” arifesinde gerçekleştirildi.
Koronavirüs nedeniyle hem fiziki olarak hem de online olarak gerçekleşen Kurul Toplantısının divan başkanlığına İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, divan üyeliklerine ise Günseli Kaya ile Mustafa Cinkılıç seçildi.
Toplantıda 2021-2024 döneminde üç yıllığına görev yapmak üzere TİHV yönetim ve denetim kurullarının başkan ve üyeleri de seçildi.
Buna göre, başkanlığa Metin Bakkalcı, genel sekreterliğe Coşkun Üsterci, saymanlığa Nihat Bulut, üyeliklere de Şebnem Korur Fincancı, Nilgün Toker, Ümit Efe, Hüseyin Küçükbalaban, Ümit Biçer ve Barış Yavuz görevlendirildi.
Toplantının sonuç bildirgesinde, Covid-19 salgınının Türkiye’de ve dünyada iktidarlar tarafından otoriterleşmenin bir aracı olarak kullanılmak istendiğine dikkat çekilerek, hak ihlallerinin olağan, hak kullanımının istisna haline getirildiği vurgulandı. Bildirge şöyle:
“Otoriterleşme ve militaristleşme”
“Covid-19 pandemisi, sadece virüs gibi bir biyolojik etkenin değil aynı zaman insanın doğa ile ilişkisinde görülen derin tahribatın bir sonucudur. Kurucular Kurulumuz, sağlık, eğitim ve temiz bir çevre başta olmak üzere tüm kamusal olanak ve alanların sermayenin çıkar ve insafına terkedilmesinin, her düzeyde derinleşen eşitsizlik, adaletsizlik ve ayrımcılıkların insanın doğaya yönelik vahşi müdahalesi ile birleşmesinin kaçınılmaz olarak bir ‘Pandemiler Çağı’na kapı araladığı uyarısında bulunmayı bir görev bilir.
“Diğer yandan sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde siyasal iktidarlar, pandemi ile mücadeleyi bir önleme ve halkın sağlığını koruma sorunu olarak değil de militarist bir zihniyetle güvenlik sorunu olarak ele almaktadırlar. Bunun sonucunda da otoriterleşme ve militaristleşme hız kazanırken insan hakları ihlalleri de sıradanlaştırılmaktadır.
“Eşitsizlik, adaletsizlik ve ayrımcılık”
“Kurucular Kurulumuz, canlı ve cansız tüm bileşenleriyle birlikte doğa ile barışık, sürdürülebilir bir yaşam mücadelesini, insan hakları mücadelesinin ayrılmaz bir parçası, bugünün ertelenemez bir görevi olarak kabul etmektedir.
“Bugün dünyanın her yerinde eşitsizlik, adaletsizlik ve ayrımcılığa uğrayan emekçiler, yoksullar, kadınlar, çocuklar, engelliler, LGBTİ+’lar, mülteci ve sığınmacılar pandeminin sonuçlarını en ağır biçimde yaşayan kesimlerdir. Bu nedenle salgın sonrası dönemin en önemli ihtiyaçlarından birinin pandemi ile daha da derinleşen tüm eşitsizlik, adaletsizlik ve ayrımcılıkları ortadan kaldıracak bütünlüklü onarım programları olduğunu özellikle belirtmek isteriz.
“Çatışma ve şiddet ortamı”
"Kurucular Kurulumuz, Türkiye’de son yıllarda insan hakları ortamında giderek daha da derinleşen tahribata da özellikle dikkat çekerek duyduğu endişeyi dile getirir. Her ne kadar kaldırıldığı iddia edilse de bir yandan Anayasaya ve Türkiye’nin uluslararası yükümlüklerine aykırı yasal düzenlemelerin yapılması, diğer yandan her türlü norm ve hukuk denetiminin devre dışı bırakılarak keyfiyetin ve belirsizliğin hakim kılınması ile ülkemizde kalıcı bir OHAL rejimi yaşanmaktadır. İhlaller olağanlaşırken hakların kullanımı tümüyle istisna haline gelmiştir.
“7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yeniden başlayan çatışma ve şiddet ortamının da kalıcı hale gelmesi, Kürt sorununun barışçıl, demokratik ve adil çözümünden her geçen gün daha da uzaklaşılması ayrıca endişe kaynağıdır.
“İnsan hakları savunucularına yargı tacizi”
“Son genel seçimlerde 6 milyonu aşkın yurttaşın oyunu almış olan HDP’ ye yönelik artan baskıların yanı sıra açılan kapatma davası bir yandan demokratik katılım ve temsil mekanizmalarının diğer yandan toplumsal barış ve bir arada yaşama iradesinin onarılmaz bir şekilde tahrip edilmesine yol açacaktır.
“Kurucular Kurulumuz, siyasal ve sivil alanın tümüyle yurttaşlara kapatıldığı bu süreçte Devlet ile insan hakları örgütleri arasındaki ara ortamların ortadan kaldırılmasının yarattığı tehlikeye de dikkat çeker.
“Özellikle de insan hakları savunucusu kişi ve kurumlara yönelik baskı ve tehditlerin yoğunlaşmasını, aralarında Kurucular Kurulu üyelerimizin de bulunduğu çok sayıda insan hakları savunucusunun araçsallaştırılan yargı eliyle taciz edilmesini en güçlü şekilde kınar.
“Adil ve barış içinde bir dünya”
“Kurucular Kurulumuz, kısaca dile getirilen bu karanlık tabloya rağmen başta işkence olmak üzere her türlü hak ihlalinin son bulduğu, insanca yaşanabilecek adil ve barış içinde bir dünyaya ulaşabilmenin mümkün olduğu inancını kararlılıkla korumaktadır.
“Bu inancımız gerçeklik kazanasıya kadar da TİHV olarak, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm örtbas etme, korkutma, susturma çabalarına karşın, başlarına geleni kader olarak kabul etmeyip, yüksek sesle haykırabilmeleri için işkence görenlerin her koşulda yanında olmaya; maruz kaldıkları işkenceyi belgeleyip raporlamaya; fiziksel ve ruhsal onarım süreçlerine destek vermeye; adalete erişimlerine yardımcı olmaya; yaşadıkları acıların bir daha asla tekrarlanmaması için cezasızlıkla mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha ifade ederiz.
“Kurucular Kurulumuz, yukarıda sözü edilen inancın yaşam bulması için canla başla çalışan ve mücadele eden önceki dönem yönetim ve denetim kurulunda görev üstlenen arkadaşlarımıza teşekkür eder, yeni seçilenlere de başarılar diler.”
(TP)