Araştırmaya göre: İHL'lerdeki kız öğrenciler okumak ve çalışmak istiyor; köy kökenli erkek öğrenciler genellikle çok daha muhafazakar; İHL mezunları sanıldığı gibi üniversite sınavlarında başarılı olamıyor.
İmam Hatip liselerinde (İHL) okuyan kızlar kendilerine biçilen geleneksel rolleri reddediyor; kadının çalışmasını, meslek sahibi olmasını savunuyor, "kadının yeri evidir" tezini çoğunlukla kabul etmiyor.
Oğlanlarla kızlar sadece "başörtüsü" konusunda buluşuyor.
Öncelikle 1990'da yüzde 23.63 olan kız öğrenci oranının 2000'de yüzde 50'yi geçtiği, 2004'te de yüzde 41.89'a indiği görülüyor.
Çünkü; "muhafazakar aileler kız çocuklarını bu okullara göndermeye devam ediyor. Özellikle Anadolu'da başörtüsü yasağına karşın baş örtmeye göz yumulması kız öğrencilerin bu okulları tercih etmesine yol açıyor.
Kızlar; "normal" bir eğitimle birlikte din eğitimi de alabilmek, iyi arkadaşlık ve öğretmen ilişkileri, "kötü" alışkanlıklardan uzak olmak gerekçeleriyle okullarından genelde memnunlar.
İHL'de erkek öğrenciler kızlara göre daha muhafazakar bir tutum benimsiyor , kız öğrenciler, söz gelimi endüstri meslek liselerindeki kızlara göre de daha modernist bir tutum benimsiyor ki, bu da kızlarını daha muhafazakar ve gelenekçi bir yapıda yetişmeleri için İHL'lere gönderen ailelerin bu beklentilerinin gerçekleşmediğini gösteriyor.
Çakır, Bozan ve Talu altı ay süren araştırmalarında konuyla ilgili çalışmaları taramanın yanı sıra Adana, Erzurum, Diyarbakır, Samsun ve İstanbul'da altı İHL'de 59 öğrenci, 13 öğretmen, 8 idareci, 38 mezun ve 24 veliyle derinlemesine mülakatlar yapmışlar.
Ayrıca; sivil toplum kuruluşları, sendikalar, Diyanet İşleri Başkanlığı, Meclis ilgili komisyonları, milletvekilleri, eğitimciler, ilahiyatçılar, sosyal bilimciler, gazetecilerle görüşülmüş ve 7 Mart-25 nisan tarihlerinde gazetelerde yer alan konuyla ilgili yazılardaki görüşlerden de yararlanılmış.
Çalışmada, kimi görüşmeleri de gazeteciler Müjgan Halis, Hıdır Göktaş, Levent Cinemre'nin gerçekleştirmiş.
İlk İmam Hatip 1924'te
Raporda yer aldığı üzere, ilk imam hatipler 28 merkezde olmak üzere 1925'te açılıyor. Öğrenci yetersizliği nedeniyle 1930'da kapatılan okulları 1949'da Cumhuriyet Halk Partisi hükümeti on ay süren "İmam hatip kursları"yla ikame etmeye çalışıyor.
Bugünkü İHL'lere en yakın okullar ise 1951'de yedi merkezde açılıyor, 1964'te de ilk kez parasız yatılı öğrenci kabulüne başlanılıyor.
Tarihe özetle bakılırsa; kız öğrenciler, bir velinin hukuk mücadelesi sonucu Danıştay kararıyla 1976'da İHL'lere kabul ediliyor. Okullar İHL adını 1973'te aldı. Süleyman Demirel liderliğindeki üç yıl dokuz ay süren Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde230 yeni İHL açıldı.
25 yılda sürekli artan ilgi
İHL mezunları 12 Mart askeri darbesi sonrasında, fark dersleri vermeden üniversitelerin edebiyat bölümlerine, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında da üniversitelerin tüm bölümlerine girme hakkı kazandı.
8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim ve üniversiteye girişte kat sayı uygulaması İHL'lerdeki öğrenci sayısının 2002'de 65 bin 534'e inmesine yol açtı.
1973'ten 28 Şubat 1997'ye kadar İHL öğrencilerinin sayısı hep arttı; halkın okullara, bizzat arsaları vererek, binaları yaparak sahiplenmesi, pansiyon ve burs olanakları ve din eğitimi alma ihtiyacı talebi canlı tuttu.
Çöken efsaneler
Belki de, İHL'lerle ilgili çöken en büyük efsane, bu okullardaki "eğitim kalitesindeki ve üniversite sınavlarını kazanma oranındaki yükseklik"ti.
Oysa, TESEV araştırması, diğer meslek liseleriyle karşılaştırıldığında İHL'lerin ciddi bir başarısından söz etmek mümkün görünmüyor, hatta ticaret lisesi mezunlarının üniversiteye girmede İHL mezunlarından çok daha başarılı olduğunu gösteriyor. 1998 sonrasında ise, İHL başarısından söz etmenin artık hiç mümkün olmadığı görülüyor.
Araştırma; başarılı öğrencilerin düz liseye, başarısızların İHL'ye gönderildiğini söylüyor. Öğrenciler de "nasıl olsa üniversiteye giremeyeceğiz," gerekçesiyle derslere ilgisizler.
Halen Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Suat Cebeci'nin 1993'te yaptığı bir çalışmada ilahiyat fakültelerinin İHL mezunlarının en çok yerleştiği fakülte olarak görülüyor. Bununla birlikte, eğitim yüksek okulları ve eğitim fakültelerine yerleşen İHL mezunları toplamı ilahiyat fakültelerine yerleşenlerden daha fazla.
İHL mezunlarının en çok siyasal ve hukuk fakültelerinde okudukları efsanesine yanıt ise Zekai Baloğlu'nun TÜSİAD için yaptığı araştırmadan geliyor: "Örneğin Siyasal Bilgiler Fakülteleri için en yüksek oran tüm İHL mezunları içinde 1986'da yüzde 2.4."
"Statü netleşsin"
90 sayfalık araştırmanın öneriler bölümünde toplumu İHL statüsünün netleşmesi, kuran kursları ve ilahiyat fakülteleriyle birlikte İHL'lerin yeniden yapılandırılması, "din dersi"nin tartışılması, devletin dinden elini çekmesi, dolayısıyla anayasanın buna göre düzenlenmesi gibi başlıkları tartışmaya davet ediyor ve şu sonucu varıyor: "İHL sorununun çözümü için üç olguyu göz önünde bulundurmak gerekiyor:
* Toplumun din eğitimi talebinin karşılanması,
* Din görevlilerinin eğitilmesi,
* Türkiye'nin asla vazgeçemeyeceği laiklik ilkesi.
Araştırma bir dilekle bitiyor: "Önümüzdeki bir yılda, toplumun farklı kesimleri İHL olgusunu bir sorun olarak görür, bu sorun hakkındaki efsanelere sırtını dönüp gerçeklerden hareket eder ve en önemlisi bunun çözümü için toplumsal mutabakat arar ve bu uğurda bir takım tavizler vermeyi de kabullenirse Türkiye bu sorunu kolaylıkla çözebilir." (NM/EK)