İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, hapishanelerde tek tip kıyafet uygulamasının gündeme gelmesiyle ilgili, uygulamanın simgeleştiği Metris Cezaevi önünde açıklama yaptı.
Açıklamada tek tip kıyafet uygulamasının “mahpuslara yönelik işkence aracı olduğu” ifade edildi.
Hükümetin önceliğinin tek tip kıyafet değil, hapishanelere ilişkin cevap bekleyen işkence iddiaları olması gerektiği belirtildi.
Zeybel, Metris deneyimini anlattı: “İrademizi teslim almak istiyorlardı”
1981’de Metris Cezaevi’ne tutuklu olarak nakledilmiş ve tek tip kıyafet uygulamasını bizzat yaşamış Hulusi Zeybel de açıklamada söz aldı.
12 Eylül darbesi döneminde 11 yıl hapishanede kalan Zeybel tek tip kıyafeti hiçbir dönem kabul etmeyeceklerini söyledi:
“12 Eylül 1980 darbesinden sonra yaşadıklarımız aklımızda canlandı. Biz insan hakları savunucuları olarak dünyanın her yerinde hak mağdurlarının yanındayız. Bu nedenle iktidarın bu uygulamasına tepki vermek durumundayız.
“O dönem bize yapılan hiçbir işkence bizim bu elbiseleri giymemizi sağlayamadı. Çünkü özellikle siyasi tutukluların iradesi teslim alınmak isteniyordu. Biz bunun bilinciyle direniyorduk ve bu güce hala sahibiz."
"Hero" tişörtüyle başladı |
“Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)” adı verilen davalardan birindeki sanığın, duruşmaya, üzerinde “Hero” (Kahraman) yazılı tişörtle gitmesinin ardından yükselen tepkilere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuz konuşmasında cevap verdi: “Geçenlerde Sayın Başbakanımızla da konuştum artık bunlar mahkemeye çıkarken Guantanamo'da olduğu gibi bunları da tek tip elbiseyle çıkaralım.” Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da 18 Temmuz'daki açıklamasında, “konuyla ilgili çalışma yapılacağını” ifade etti: “FETÖ örgütü başta olmak üzere terör örgütü üyelerinin, muhtemelen bu çalışmadan sonra daha teferruatlı olarak sizlerle paylaşacağız, mahkemelere tek tip elbiseyle gelmesi sağlanacak. Henüz çalışma yapılmadığı için detayları paylaşamıyorum ama Adalet Bakanlığımız bu konuyu gündemine alıp çalışmaları çok hızlı bir şekilde sonlandıracak.” “Bunların [sanıklar] tek tip elbiseyle mahkemelere getirilmesi daha doğru bir yoldur. Bununla ilgili çalışmalar da Adalet Bakanlığımız tarafından yapılacaktır.” |
“Guantanamo benzetmesi korkutucu işaretler sunuyor”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin okuduğu basın metninde özetle şunlar söylendi:
“Cumhurbaşkanının bir işkence merkezi olarak bilinen, hukuksuzluğu ve işkenceleri ile deşifre olmuş Guantanamo hapishanelerine gönderme yapması sınır tanımaz bir kindarlığın ve öç alma maksadının nerelere varacağına dair korkutucu işaretler sunuyor.
“Tek tip elbise ve benzeri pek çok işkence uygulamasından görüleceği üzere; ceza infaz mevzuatı ve uygulaması, insan haklarına bağlı olarak tanımlanan mahpus haklarını hep yok sayma eğiliminde oldu.”
“İşkence yöntemi olarak organize ediliyor”
“Olağan koşullarda, tek tip elbise uygulanabilmesi için yasa değişikliği gerekirdi. Ancak OHAL (Olağanüstü Hal) koşullarında hükümet bunu da bir KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile yapabilecek.
“Bir kez daha; uluslararası insan hakları belgelerinde tanımlanan haklar ile ceza ve infazına ilişkin uluslararası sözleşmelerde yer alan minimum kuralları hatırlatıyor, hazırlık aşamasında olduğu duyurulan ve bir işkence yöntemi olarak organize edilen tek tip elbise uygulamasından derhal vazgeçilmesi için hükümete çağrıda bulunuyoruz.”
Metris Cezaevi ve tek tip kıyafet |
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, 14 Ağustos 1983'de hapishane yönetimleri 13-1 genelgesi uyarınca koğuşlardaki mahpusların özel eşyalarına ve kıyafetlerine el koymaya başladı. Metris Cezaevi’nde de 14 Ocak 1984’te başlayan ve iki gün süren operasyon sonucu mahpusların kıyafetlerine el konuldu. 11 Nisan 1984’de Devrimci Sol ve TİKB tarafından başlatılan ve 400 mahpusun katıldığı açlık grevi, 45 günden sonra ölüm orucuna dönüştü. Tek tip kıyafet uygulamasının kaldırılması ve hapishanelerdeki işkencelere son verilmesi talebiyle başlatılan grevler sırasında Abdullah Meral, Haydar Başbağ, Fatih Öktülmüş ve Hasan Telci hayatını kaybetti. Temmuz 1987'de Sağmacılar Cezaevinde 50 mahpus açlık grevine başladı ve bu grev Anadolu'daki cezaevlerine yayıldı. 13 Ağustos 1987'deki görüşmeler sonucunda talepler kabul edildi, açlık grevi durduruldu. 1988'de Diyarbakır Cezaevi'nde Mehmet Emin Yavuz açlık grevi yaparken öldü. 1983'te değiştirilen Cezaevleri Tüzüğü, ANAP iktidarınca 17 Ağustos 1987'de bir kez daha onarıldı. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Topaç, hükümlü ve tutukluların idarece verilen elbiseleri giymesini zorunlu kılan genelge verdi. Ancak çok sayıda hapishanede açlık grevleri başlatıldığı için genelge uygulamaya konulmadı. |
(TP/AS)