Mardin'de Halil Kılıç'ın gözaltında alındıktan sonra aldığı darbeler sonucu öldüğü iddialarıyla ilgili İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şube Başkanı Erdal Kuzu "Bize göre olay gözaltında bir ölüm. Ya da en azından kişi hukuki bütün tebirlerin alınmaması suretiyle ihmal sonucu yaşamını yitirmiştir. Bu bir yaşam hakkı ihlalidir" dedi.
Ailenin avukatlığını üstlenen Kuzu "Kişinin özürlü olup olmaması da bizi ilgilendirmiyor, bizim için hukukun uygulanıp uygulanmadığı önemli. Biz rapor hazırladık ve olayla ilgili Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduk" diye konuştu.
İHD Heyeti'nin raporunda Genel Adli Muayene Raporu'na göre Halil Kılıç’ın aldığı darbelere bağlı olarak kafasında ekimozlar oluştuğu belirtiliyor. Bu nedenle heyetin "ölümün darp ve cebire bağlı geliştiği kanaati" ağırlık kazanıyor.
İHD olayla ilgili gerekli soruşturmanın yapılması için Hükümeti ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nu göreve davet ediyor.
Abla Kılıç İHD'ye başvurdu
Abla Rabia Kılıç 20 Aralık'ta İHD Mardin şubesine kardeşi Halil Kılıç'ın askerler tarafından darp edilerek öldürüldüğü iddiasıyla başvurdu:
“Kardeşim Halil Kılıç'ın akli dengesi yerinde değil. Yaşı 67. En azından 10 yıldır Nusaybin’de yaşıyor. Yeğenim Mehmet Emin Kılıç’a ait evin alt katında kalıyor. Olay günü sabah saatlerinde yeğenimin evinden çıkıyor, akrabamız Mustafa Ürün’ün fırınından yarım ekmek alıyor. Öğleden sonra, Suriye’den sınırı geçmek istediği iddiasıyla gözaltına alındığı, savcılığa çıkarılmak üzere adliye bahçesinde olduğunu, durumunun kötü olduğunun haberini aldım, daha sonra öldü. Askerler tarafından darp edilerek öldürüldüğünü düşünüyorum. Davacıyım.”
"Ağzı gözü açıktı, ölmüştü"
Raporda Kılıç'ın yeğeni görgü tanığı Mehmet Şeref Keskin de dükkanına gelen askerlerin Halil Kılıç'ı kendisine sorduklarını, Kılıç'ı teslim almak üzere gittiği Merkez Karakolu'nun bahçesinde yerde yattığını, "Hastayım, beni eve götürün" dediğini aktarıyor.
Keskin şöyle anlatıyor:
"İki kaşının arası ve yanaklarında yara vardı. 'Yukarıya çıkıp ifade vereceğim gelip seni götüreceğim' dedim. Görevli başçavuş 'Bu adamı tanıyor musun?' diye sordu, 'Dayım' dedim. 'Bu adam Suriye’den geliyor, hakkında pasaport kanununa muhalefetten işlem yapılacak, savcılığa göndereceğiz, savcılık size teslim edecek, saat 13:30'da savcılıkta olun' dedi.
Tekrar dayımın yanına geldim, 'beni eve götürün' dedi. Saat 13.15 te Hükümet konağına gittim, dayım üstü açık askeri bir aracın içinde üstü açık bir şekilde yatıyordu, yüzü sararmıştı. Uzman çavuş Fikret geldi, yaklaşık 20 dakika geçti, savcı çağırdı, ifade vermeye gittim, 'Halil’in dayım olduğunu, T.C vatandaşı olduğunu, akli dengesinin yerinde olmadığını' söyledim hazırlanan tutanağı imzaladım. O sırada M.Emin Kılıç savcının odasına gelip, Halil’in fenalaştığın, hastaneye götürülmesi gerektiğini söyledi, savcının oda penceresinden dışarıya baktık, askerler dayımın başında bekliyorlardı. Arabanın yanına gittim, rengi sapsarıydı, ağzı ve gözü açık haldeydi, ölmüştü"
Nusaybin Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü Siracettin Yenigün iHD'ye olayla ilgili bilgi vermesinin yasak olduğunu, adli tahkikat yapıldığını söylemiş. (NZ/TK)