İnsan Hakları Derneği (İHD) 1 Eylül Barış Günü’nde yaptığı yazılı açıklamada, barışın hakkının insan hakkı olduğunu belirtti, “barışın egemen olduğu bir dünyada yaşamak istedikleri” talebini dile getirdi.
“Dünyadaki bütün çatışma bölgelerinde çatışmaların temelinde genellikle hak ve özgürlük taleplerinin bulunduğunu” ifade eden İHD’nin açıklamasında, “Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğu, bu sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu” ifade etti.
“Çözüm süreci, en huzurlu dönemdi”
İHD’nin açıklaması özetle şöyle:
“Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yarattığı silahlı çatışma hali, hayatın tüm alanlarını etkiliyor. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz, Kürt sorununda yaşanan bu çatışmalı ortam göz ardı edilerek açıklanamaz.
“Devletin silahlı çatışma ve savaş halini sürdürmek için ülke içinde ve ülke dışında (Suriye ve Irak) yürüttüğü askeri faaliyetlerin ekonomik maliyeti oldukça yüksektir ve bu Türkiye bütçesini zorlamaktadır.
“Türkiye çok uzun yıllardır silahlı çatışma ortamını yaşıyor. Barış ve çözüm süreci olarak adlandırılan 2013-2015 tarihleri, çatışmasızlığın Türkiye toplumuna yaşattığı huzur dönemidir. Son üç yılda ise yaşanan silahlı çatışmalarda binlerce insan yaşamını yitirdi.”
“Askeri operasyonlar Suriye’ye kadar uzandı”
“Kürt sorunu çözülmediği için Türkiye’nin ülke içinde yürüttüğü askeri operasyonlar Suriye’ye müdahaleye kadar uzanmış, Cerablus-Azez bölgesinden sonra Suriye’nin Afrin bölgesine de müdahaleyle sonuçlanmıştır.
“Kürt sorununun çözümsüz kalması durumunda, savaşın kapsadığı alan giderek büyümektedir. Bunun insani ve mali açıdan sürdürülebilir bir yanı yoktur.”
“Yeni bir toplum sözleşmesi için barış”
“Kalıcı barış için çatışma nedenleri ortadan kaldırılmalıdır.
“Bunun için ilk yapılması gereken çatışmaların durması, sona erdirilmesi, diyalog yollarının açık tutulması, insan hakları ve demokrasi eksenli çözüm arayışlarına imkan sağlanmasıdır. Başlangıç olarak da İmralı Hapishanesinde tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı ve yeniden bir diyalog başlatılmalıdır.
“Türkiye’nin yönetim sisteminin otoriterleştiği koşulların ortadan kaldırılarak demokrasi ve insan haklarına dayalı yeni bir toplum sözleşmesi barıştan ve barışı savunmaktan geçer.” (AS)