İnsan Hakları Derneği (İHD), Ankara’daki faili meçhul cinayetlere dair davada verilen beraat ve zamanaşımı kararlarının istinafça onanmasına dair yazılı açıklama yaptı.
Faili meçhul cinayetlere beraat, istinafta onandı
İnsan hakları savunucuları olarak “insanlığa karşı suç” oluşturan bu tür davalarda yargıya hakim olan cezasızlık pratiğinin son bulması gerektiğini bir kez daha dile getirdiler:
“Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesi açıkça bu suçu düzenliyor. Gerek iç hukuk gerekse altına imza atılan uluslararası sözleşmeler yaşam hakkını garanti altına alıyor ancak yazılı hukuk ile uygulama arasındaki bu olağanüstü fark ve faillere sağlanan cezasızlık zırhı Türkiye'nin bir hukuk devleti olmayışının sonucu.”
İHD, bu cezasızlık pratiği ve hukuksuzluk son bulana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti.
“Bozma kararı sonrası tekrar beraat kararı verildi”
İHD’nin açıklamasında, cezasızlığa giden süreç şöyle açıklandı:
“2 Kasım 1993’te, Ankara Altındağ Nüfus Müdürü olan Abdülmecit Baskın özel harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. 4 Ekim 1993 tarihinde işkence izleri taşıyan cansız bedeni bir çiftçi tarafından Gölbaşı mevkinde bulundu.
Kürt iş insanı Behçet Cantürk 14 Ocak 1994 tarihinde Recep Kuzucu ile birlikte kaçırıldı. 15 Ocak 1994 tarihinde işkenceyle öldürülmüş bedenleri Sapanca yakınlarında bulundu.
Olaydan 18 yıl sonra, 26 Mart 2011’de özel harekat polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede; 1993 yılında Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin'in emriyle, Abdülmecit Baskın'ı gözaltına aldıklarını ve Baskın'ın özel harekat polisleri Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı.
Ayhan Çarkın'ın emniyet, savcılık ve hakimlik beyanlarındaki anlatımlarının yer tanımları, mekanlar ve olay yeri tutanakları ile birebir örtüştüğü savcılık ve mahkeme kayıtlarına girdi.
Çarkın'ın basına da yansıyan itiraflarından sonra Abdülmecit Baskın, Behçet Cantürk ve Çarkın'ın beyanlarında isimleri geçen gözaltında kaybedilen veya infaz edilen 17 kişiye ilişkin yeni bir soruşturma başlatıldı.
Soruşturma sonrası 2014 yılında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde içlerinde Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in de bulunduğu 19 kişi hakkında "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı örgütün faaliyeti kapsamında insan öldürmek" suçundan dava açıldı.
Dava, 13 Aralık 2019 tarihinde tüm sanıkların beraatleri ile sonuçlandı.
Yerel mahkemece verilen hükümlere karşı aileler istinaf yoluna başvurdu. 5 Nisan 2021’de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, beraat hükmünü bozdu ve dosyayı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Yeniden görülen davanın 26 Mayıs 2023 tarihli son duruşmasında, istinaf mahkemesinin verdiği bozma kararı sonrası sanıklar hakkında tekrar beraat kararı verildi.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 26 Şubat 2024’te ikinci beraat kararına ilişkin incelemesini tamamladı ve bu kez beraat kararını yerinde buldu. Mahkeme, Behçet Cantürk ve Abdülmecit Baskın cinayetleri yönünden, dosyaların zamanaşımına uğraması sebebiyle düşme kararı verirken, diğer cinayetler için beraat kararının yerinde olduğunu belirtti.
Dairenin başkanı Aslan Duru ve üye Nazım Bal’ın imza attığı 6 sayfalık karara, daire üyesi Ayhan Altun şu ifadelerle şerh düştü:
“Mehmet Ağar ve Korkut Eken korku iklimi yaratmak ve bu korku ikliminden maddi çıkar sağlamak için devletin imkanları ile bir grup kurdular ve bu dönemde siyasi cinayetler işlenmeye başlandı. Tarık Ümit ve Mehmet Eymür arasındaki telefon konuşma tapelerinde bu cinayet emirlerinin kimler tarafından verildiği bellidir. Mehmet Ağar ve Korkut Eken cinayetler için eğitim verdiler. Bu ekiplerin içine vatansever siviller alındı ve onlara da eğitim verdi. Eğitim kampına alınan tüm özel harekat polisinin birden fazla faili meçhul cinayet dosyası var. Bu örgütün lideri Mehmet Ağar’dır. Bir hukuk devletinde polisler susturucu satın alamaz.”
Davayı başından beri takip eden müdahil avukatlarından, ÇHD Ankara Şubesi Başkanı Murat Yılmaz, kararla ilgili bianet’e yaptığı değerlendirmede, “dosyadaki tüm delillere rağmen yeniden beraat kararı verilmesinin hukuka aykırı ve cezasızlık politikasının bir sonucu olduğunu” söylemişti.
(AS)