PKK lideri Abdullah Öcalan’ın haftasonu BDP ve HDP heyetiyle yaptığı görüşmede yaptığı açıklamaları Öcalan’ın kendisiyle görüşecek heyetler içinde mutlaka görmek istediği iddia edilen İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’la konuştuk.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Türkdoğan, Öcalan’ın demokratik barış ve çözüm sürecinin devamı için yasal altyapının mutlaka hazırlanması gerektiğini ifade etti.
Öcalan, cumartesi günü Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkan Vekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder’le görüşmesinde “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) tek taraflı hazırladığı paketler demokratikleşme değil, provokatörlüktür”, “Af ile çözüm olmaz, toplumsal sözleşme lazım”, “Bu ciddiyetsizlik sürerse katkı sunmam güçleşir, sürecin bitmesinin sorumlusu AKP olur” demişti.
“Görüşmeler fiilen yapılıyor”
Öcalan bu ifadelerinde sürecin yasal altyapısının oluşturulmasının gerekliliğinden bahsediyor. Çünkü bütün bu görüşmeler aslında fiilen yapılıyor. Barış ve çözüm sürecinin ilerlemesi noktasında bir yasal altyapı sorunu olduğu açık.
Eğer bir müzakere süreci olacaksa bunun da bir hukukunun oluşturulması lazım. Bu hukukun oluşturulması noktasında hükümetten herhangi bir adım göremiyoruz.
Eğer siz bir hukuk oluşturmuyorsanız demek ki muhatabınızı resmi olarak görmüyorsunuz demektir ve bu büyük bir problemdir.
Yasal altyapı için üç neden
İlk olarak kabul etmeniz gereken nokta, bir muhatap olduğu ve muhatabın da hakları olduğudur. Muhatabın haklarını güvence altına almanın yolu da yasal altyapı oluşturmaktan geçer.
Bu süreç, siyasal iktidarların fiili uygulamalarına bağlı olarak gelişemez. Süreç kalıcı olacaksa ve gelecek siyasal iktidarları da bağlayacaksa mutlaka bir yasal altyapıya ihtiyaç var.
Üçüncüsü, bu ihtiyacı mevcut Terörle Mücadele Kanunu’nu (TMK), Türk Ceza Kanunu’nu (TCK) düşündüğümüz zaman da görüyoruz.
Hem ‘Terörle mücadele ediyorum’ hem de ‘Ben çözüm süreci yürütüyorum’ derseniz kendinizle çelişirsiniz. Bu çelişkiyi gidermek açısından da hem yasal altyapının oluşturulması hem de mevcut TMK'nın kaldırılması lazım.
“BDP ve AKP’nin paketleri birlikte hazırlaması lazım”
Kürt sorununun çözümünde demokratikleşme yoluyla ilerleme sağlanacaksa, bunun müzakere edilerek yapılması lazım.
Bunun da Meclis ayağı var. BDP ile AKP'nin birlikte demokratikleşme paketleri hazırlayarak, reform sürecini birlikte ilerletmesi gerekiyor. O zaman bu yapılan görüşmelerin bir anlamı ve karşılığı olur.
“Demokrasi yamalı bohçaya döndü”
Anladığımız kadarıyla hükümet sadece dinliyor, sonra yine bildiğini yapıyor. Hükümetin bu tarzı eleştiriliyor. Bu tarz yöntemle de kapsamlı bir demokratikleşme sağlanamayacağı ortada.
Biz de İHD olarak bunu eleştiriyoruz. Hükümete mutlaka sorunun taraflarıyla görüşülmesi gerektiğini ve paketlerin müzakere edilerek hazırlanması gerektiğini söylüyoruz.
Tek taraflı paketler hazırlana hazırlana demokratikleşme giderek yamalı bohçaya dönmeye başladı. Özel Yetkili Mahkemeler kalkıyor diyorlar. Tamam, gayet güzel bir adım. Ama TMK duruyor; onu ne yapacaksınız? TCK'da, CMK'da pek çok sorunlu madde var, infaz kanununda ciddi sıkıntılar var.
Bunların hepsi birbiriyle bağlı konular. Dolayısıyla bunların kapsamlı olarak birlikte ele alınması gerekiyor.
“Çözüm anayasada”
Kürt sorununun nihai çözümü kapsamlı anayasa ile olur. Öcalan'ın toplumsal sözleşmeden kastı da budur. Türkiye'de Kürt sorunu ve bu sorunla bağlı bütün problemlerin temel çözüm noktası yeni ve demokratik bir anayasa yapılmasıdır.
AKP’nin BDP’yle oturup beraber oturup Anayasa önerisini hazırlayacak ve Meclis'e sunacak. Bu ilk adımın atılması halinde, o zaman Meclis'te siyasi partilerin görüşleri ne olursa olsun milletvekilleri daha özgürce iradelerini ortaya koyabilecekler.
Ancak AKP bu iradeyi ortay koymuyor. Bu iradeyi ortaya koymazsanız Kürt sorununu kalıcı olarak çözemezsiniz.
“Tek başına af çözüm değil”
Sorunu çözmeden bir af çıkarırsanız bundan sonra nasıl bir adım atacaksınız? İnsanlar yine içeri alınırsa ne olacak?
Dolayısıyla bu soruna kalıcı çözümler üretilerek soruna yaklaşılmalı.
“Toplum çatışmasızlığı benimsedi”
Akil insanlar heyetlerinin çalışmaları sırasında da toplumun büyük bir kısmının çözüm sürecine hazır olduğu gerçeği ortaya çıktı. Ancak buna maalesef Meclis hazır değil.
Tam bir yıldır bu ülkede silahlı çatışmalar nedeniyle kimse yaşamını yitirmedi. Evet, son bir yılda siyasal iktidarın otoriter uygulamalarına tanık olduk, Gezi sürecindeki polis vahşetini unutmadık, birçok alandaki ihlallere tanıklık ediyoruz.
Ancak öte yandan silahlı çatışma olmadığı için asker cenazeleri de gerilla cenazeleri de gelmiyor. Toplum bu çatışmasızlık halini benimsedi ve çatışmasızlığın devamından yana. (EKN)