İnsan Hakları Derneği (İHD) Anayasa Mahkemesi'nin askerlerin örgütlü suçlarda sivil mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili düzenlemeyi iptal eden kararının ardından "Askeri yargı vesayeti sürdükçe demokratikleşme gerçekleşemez" dedi.
Bugün bir açıklama yayımlayan İHD, askeri vesayetin dayanağının 12 Eylül anayasası olduğunu anımsattı; ancak Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin demokratikleşme adımlarını atmayarak, "balyoz planı" gibi kendine yönelik darbe girişimlerini bile soruşturamayacak hale geldiğini dile getirdi.
"AKP kendi sonunu getiriyor"
İHD, "demokratik kamuoyuyla işbirliği yapması gereken" hükümetin, tersine, Kürt siyasetçilerin, insan hakları savunucularının, sendikacıların, öğrencilerin, aydın ve yazarların kendine bağlı polis kuvvetlerince soruşturulup tutuklanmasını engellememesine de dikkat çekti ve "Hükümet bu politikasıyla kendi sonunu getirdiğinin farkında değil" dedi.
Anayasadan önce yapılabilecekler
Esas ihtiyacın anayasa değişikliği olduğunu, hükümetin 2001'deki anayasa değişikliklerini sürdürmüş olması gerektiğini söyleyen İHD, anayasa değişikliğinden önce yapılabilecekleri de şöyle sıraladı:
Hükümetin demokratik çevrelere yönelik soruşturma kıskacını sonlandırması ve bu çevrelerle işbirliği yapması gerek.
Antidemokratik tüm idari düzenlemeler iptal edilmeli. Hükümetin bunun için idari bir karar alması yeterli. EMASYA protokolünün iptali ve ismini bilmediğimiz bunun gibi ne kadar gizli protokol varsa hepsi iptal edilmeli.
Yeni anayasa
İHD, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili de şunları vurguladı:
Anayasanın giriş bölümü mutlaka kaldırılmalı. Asker-yargı vesayetine kaynaklık eden ideolojik arka plana son verilmeli.
Askeri yargı kurumları ortadan kaldırılmalı, herkes tek bir yargı düzeninde yargılanmalı. Bunun için hukukun üstünlüğüne uygun bir yargı yapılanması kurulmalı.
Açılım süreçlerinin başarıya ulaşabilmesinin ön koşulu olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalı, temel hak ve özgürlükler "amasız, lakinsiz, fakatsız" bir biçimde güvence altına alınmalı.
Ancak bunlar gerçekleştirildikten sonra toplum bir bütün olarak demokratikleşme açısından gerekli olan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü, din ve vicdan özgürlüğünün güvence altına alınması ve insan haklarına saygılı bir anayasal sisteme kavuşabilir. (TK)