“Deprem bölgesinde yaşayanların barınma sorunu devam ediyor. Eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim kısıtlı. Çocuklar yanarak can veriyor…”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, depremin birinci yılı öncesinde, bugün dernek binasında basın açıklaması düzenledi.
Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sorunların devam ettiğine dikkat çeken İHD, yeni depremlere karşı da bilim insanlarının uyarıları olduğunu belirtti.
3 milyondan fazla kaçak yapıya kayıt belgesi
İHD, Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Anadolu fay hatları sebebiyle ülkenin büyük bölümü deprem riski taşırken hem yerel hem de merkezi düzeyde bugüne kadar deprem konusunda gerekli hazırlıkların yapılmadığının 6 Şubat depremleriyle bir kez daha ortaya çıktığını açıkladı:
“Şehirleri deprem dirençli hale getirmek yerine 21 yılda 7 kez çıkarılan imar aflarıyla depremin yıkıcı etkisi daha da artırıldı.
En son 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce çıkarılan imar affıyla afet riski altındaki alanlarda olup olmadıklarına, kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihî, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilip edilmediklerine bakılmaksızın Türkiye çapında 3 milyon 119 bin 947 kaçak ve imara aykırı yapı için yapı kayıt belgesi verildi.
Yapı güvenliği olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş̧, teknik olarak sağlık ve güvenlik koşulları belirsiz toplam 7 milyon 393 bin 413 bağımsız bölüme belge düzenlenerek yasallık kazandırıldı.
Bu belgeler karşılığında 26 milyar 151 milyon 389 bin 263 TL yapı kayıt belge bedeli toplandı.”
“Bölgede yeni inşaatların önü açıldı”
Açıklamada, inşaat politikalarının değişmediği vurgulandı:
“İktidarın 21 yıldır uyguladığı inşaat sektörüne rant sağlamak üzerinde kurulu ‘kentsel dönüşüm’ rejimini, milyonlarca insanı evsiz, işsiz bırakan, yüz binlerce insanın canına mal olan böylesi büyük bir deprem bile değiştirmedi.
6 Şubat depremlerinin ardından orman, mera ve tarım alanlarının konut yapımı için talan edilmesine ilişkin 126 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarıldı.
Bölgede yaşanan yıkımın bilimsel değerlendirilmesi yapılmadan, halen artçılar sürerken, imar planı olmadan, vaziyet planları ile inşaatlara başlanılmasının önü açıldı.”
“Güvenli binalarda yaşamak bir insan hakkıdır”
İHD İstanbul Şubesi, depreme bilimsel yöntemlerle hazırlanılması gerektiğini ifade etti:
“Yüzde 98’i aktif ve farklı deprem kuşakları üzerinde yer alan bir deprem ülkesiyiz. Deprem bilimsel bir gerçekliktir. Bu gerçekliğin karşısında yapı stokunun denetlenmesi, bir yandan teknik gereklilikler yerine getirilerek depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi, diğer yandan da altyapı, toplu ulaşım, yangından korunma, halkın temiz içme suyuna ulaşabilmesini sağlayacak sistemlerin, deprem riski öngörüsüyle inşa edilmesi acil bir görevdir.
Depreme karşı mücadele ‘riskli binalarda oturmayın’ diyerek halkın sırtına yüklenemez! Takdiri ilahi, kader denilerek sorumluluk havale edilemez. Akıl ve bilim olmadan depreme hazırlanılamaz. Güvenli binalarda yaşamak bir insan hakkıdır. Tüketim, rant ve kar odaklı kent politikaları derhal terk edilmelidir. Kentsel dönüşüm programları, kar ve rant odaklı değil, barınma hakkı kamusal bir hak olarak görülerek projelendirilmelidir.”
Talepler
Dernek, “acilen” yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
· 6 Şubat depremi sonrasında ortaya çıkan ve halen devam eden her boyutta sorun derhal çözüme kavuşturulmalı, bölge halkının barınma ve insanca yaşam ihtiyaçları insan odaklı bir yaklaşımla ve devletin tüm olanakları kullanılarak giderilmelidir.
· Yaşam hakkını önceleyen, insan, doğa ve tüm canlıları odağına alan bir kent planı için yerel yönetimler ve başta emek meslek örgütleri olmak üzere demokratik kitle örgütleriyle birlikte kent koordinasyonları kurulmalıdır.
· Halkın güvenli konutlarda oturma ve temiz bir çevrede insanca yaşama hakkı vardır. Halkın kendi yaşam alanları ile ilgili söz ve karar hakkına sahip olduğu mekanizmalar yaratılmalıdır.
· Kamu binalarının depreme karşı güvenli oluşu tartışılmaz bir gerçek olmalı, başta hastaneler, okullar deprem sonrası işlevini yerine getirebilmelidir.
· Kentlerde altyapı, toplu ulaşım, yangından korunma gibi sistemler, deprem riski öngörüsüyle inşa edilmelidir.
· Deprem sonrası kullanılmak üzere yeterli, insanların asgari düzeyde yaşamlarını devam ettirecekleri toplanma alanları belirlenmelidir.
· Eğitim, sağlık, barınma, beslenme ve ulaşım gibi en temel hizmetlerin eşit, nitelikli güvenli ve ulaşılabilir olmaları her koşulda güvence altına alınmalıdır.
· Afet bilinci ve kültürünün gelişmesi için ilköğretimden itibaren coğrafya ve jeoloji dersleri müfredata alınmalı; afet öncesi, afet anı ve sonrası için eğitimler verilmeli, afet esnası ve sonrasında yapılacaklara dair eğitimler ilkokul seviyesinden başlatılmalıdır.
· Afet yönetiminde toplumsal cinsiyet eşitliği temel alınmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi kamu politikası olarak kabul edilmeli ve afet yönetiminin tüm süreçleri bu politika üzerinden yapılandırılmalıdır.
· AFAD ve Kızılay yeniden yapılandırılmalı, iktidardan bağımsızlaştırılmalıdır. İllerde AFAD danışma kurulları oluşturulmalı, ilgili demokratik kitle örgütleri ve yerel yönetimler bu kurullarda yer almalıdır.
(AS)