Kadınların deneyimlerini görünür kılma ve erkek şiddetini teşhir etme yollarından biri olarak “ifşa”, son yıllarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de feminist mücadelenin en tartışmalı araçlardan biri.
Sosyal medyada hızla yayılan paylaşımlardan örgütlü kampanyalara kadar farklı biçimlerde karşımıza çıkan ifşa pratikleri, kadınların yaşadıklarını paylaşmak için resmi mekanizmaların çoğu zaman işlememesi ya da kadınların sesini bastırması nedeniyle bir “son çare” olarak öne çıkıyor.
Aralık Feminist Kolektif ifşayı, mevcut mekanizmalardan yanıt alamayan kadınların sessizliği bozmak ve erkek egemen sistemi dönüştürmek için başvurduğu feminist bir pratik olarak tanımlıyor.
Kolektif, “Sorun yanlış beyanda değil, kadının beyanının çabucak hiçe sayılmasında” diyor ve vurguluyor:
“Bizi güçlendiren ve özgürleştiren kolektif ve bütünlüklü feminist mücadelemizdir.”
Aralık Feminist Kolektif, ifşanın anlamını, sınırlarını, toplumsal etkilerini ve feminist hareket içindeki yerini bianet’e anlatıyor.
“İfşadan mecbur kalınan bir yöntem olarak bahsetmek lazım”
“İfşa” kavramını nasıl tanımlarsınız?
İfşa, erkeklerin erkeklikten kaynaklanan ayrıcalıklarından güç alarak ve erkek dayanışmasının koruma zırhından yararlanarak kadınlara cinsel taciz veya şiddet uygulamayı kendinde hak gördüğü, bu şiddetin görünmezleştirildiği, şiddete maruz kalan kadınlara ise sessizliğin dayatıldığı durumlarda kadınların başvurduğu bir yöntem.
Erkek şiddetine maruz kalan kadınların yaptırım mekanizmalarından yanıt alamadığı, sindirildiği, susturulduğu, yaşadıklarının yok sayıldığı ve suçun normalleştirildiği birçok örnek yaşanıyor.
Bu durumlarda ifşa, fail erkekler tarafından işlenilen suçun ve yaşanılanların kamusal alana taşınması ve sorunsallaştırılması için başvurulan; erkek egemen sistemi teşhir eden feminist bir yöntem. Bu açıdan ifşadan mecbur kalınan bir yöntem olarak bahsetmek lazım.
“İfşaya dair feministlerin bir araya gelip tartışması gerekiyor”
Kadınların erkek şiddetine karşı başvurduğu mekanizmalar arasında ifşanın yeri nedir?
İfşayı belli sorunlara yanıt bulma, belli şikayetleri giderme vb. gibi amaçlarla, mevcut sistemin içinde kurulmuş bir “mekanizma” olarak ele almamak önemli. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini sorgulama, bilgi üretme ve mevcut yapıları, mekanizmaları da dönüştürme amacı güden feminist bir yöntem ifşa. Buradaki politik farkı gözetiyoruz.
İfşa mutlak bir yöntem de değil; feminist mücadelenin diğer araçlarıyla birlikte düşünülmesini önemsediğimiz bir pratik. Elbette geldiğimiz aşamada bir yöntem olarak ifşaya dair feministlerin bir araya gelerek daha kalabalık tartışmasına ihtiyaç var. Ama şunu da hatırlamak lazım: 2000’lerden itibaren feminist hareket ifşaya, kadınların deneyimlerini kolektif bir zeminde anlamlandırmanın bir yöntemi olarak yaklaştı.
Kadınlar başvurduğu yerlerden yanıt alamadığında, failler sorumluluk üstlenmediğinde feministler durumu görünür kıldı; yazılı metinlerle süreci organize etti ve ilgili kurumları, faillerin çevresini muhatap alarak, toplumsal mekanizmaları da sürece dahil etti. Yani ifşa tek başına bireysel, yalnızca şiddete maruz kalan kadınların yükü tek başına sırtladığı bir eylem olmanın ötesinde.
Feminist mücadelenin örgütlü hareket etme, sorumluluğa davet etme, yaptırım talep etme, kampanya yürütme gibi farklı pratikleriyle birlikte gerçekleştirilen bir eylem olarak yürütülen ifşa süreçleri, ifşanın politik ve dönüştürücü bir işlev kazanmasını sağladı.
Bugün kimi kurumların faillerle ilişkisini sonlandırması, üretimlerine ev sahipliği yapmaktan vazgeçtiğini açıklaması, bazı fail erkeklerin suçlarını kabul etmek ve alanlardan çekilmek zorunda kalması, feminist hareketin kazanımlarına işaret ediyor.
“Bazı şeyler dönüşmeye başladı”
ifşa sizce bir önleyici mekanizma olarak görülebilir mi? Yoksa daha çok şiddet yaşandıktan sonra başvuran bir yöntem midir?
İfşa genellikle şiddet yaşandıktan sonra başvurulan bir yöntem oluyor; ama aynı zamanda geleceğe dönük bir uyarı işlevi de görebiliyor.
Başka kadınların “ben de bunu yaşadım” diyebilmesi bizi güçlendiriyor; faillerin hayli “normal” algıladığı davranış ve düşünme biçimlerini, tekrarlı sınır ihlallerini sorgulamamıza sebep oluyor; bu hem potansiyel faillere karşı sesimizi yükselteceğimize, hem de artık eskisi gibi korunmayacaklarına dair bir uyarı niteliği taşıyor.
Bu da ifşa eylemine caydırıcı bir boyut kazandırabilir. Fakat bu noktada ifşanın nasıl bir talep içerdiğini, nasıl bir amaç taşıdığını düşünmemiz gerek. Yaşanılanın, yani deneyimin nasıl bir bilgiye dönüşmesini istediğimizi düşünmemiz gerek.
İntikam, yüzleşme, alternatif bir adalet tesis etme vb aklımıza gelebilir burada fakat bu yaklaşım tek başına patriyarkaya dair söylenebilecek birçok şeyi ıskalayabilir.
Feminist hareketin gündeminde ise hep meselenin tek tek erkekler olmadığını, aslında erkeklik ve patriyarka olduğunu tespit etmek, içinde bulunduğumuz ve hiç de “alternatifi” var gibi gözükmeyen bu maddi gerçekliğe karşı bir itirazı örgütlemek, bu gerçekliğin dönüşmesine yönelik talebimizi her yerde dile getirmek ve bunun için mücadele etmek vardı. Bu gerçekliğin bir parçası olan, hatta onu pekiştiren yapıları, kurumları ve mekanizmaları da dönüşmeye zorlamak, sorumluluğa davet etmek de odak noktalarımızdı.
Erkek egemen bir sistemle mücadele etmenin temel noktalarından biri bu maddi gerçekler içerisinden, patriyarka analizine dayanarak hareket etmek.
İfşayı önleyici adalet kavramından da ayrı düşünmek gerekiyor. Çünkü kanunlarla belirlenen, halihazırda var olan yaptırım/disiplin/şikayet mekanizmalarıyla, yargıyla ve resmi kanallarla desteklenen önleyici adalet kavramıyla söz konusu yerler kadının beyanını esas almadığı için sivil alanda örgütlenen kolektif bir süreci bundan ayırmak önemli.
Bizim amacımız bu kolektif sürecin kazanımlarını ve buradan doğan bilgiyi bahsedilen mekanizmaların bir niteliği haline de getirebilmek. Kaldı ki ifşanın mutlak anlamda caydırıcı olduğunu iddia etmek zor; çünkü failler çoğu zaman hesap vermiyor.
Ama şunu biliyoruz: bugün bazı erkekler yaptıklarının kamuoyunda duyulabileceği ve bir yaptırımla karşılaşabileceği ihtimalini daha fazla hesaba katıyor. Bu, kadınların sesi sayesinde oluşmuş bir toplumsal baskı olduğu kadar, bazı şeylerin de dönüşmeye başladığının işaretidir.
“Tablo değişti”
İfşa eden kadınlar açısından bu sürecin en önemli kazanımları neler olabilir?
İfşa, özellikle de kadınları sürekli ikincilleştiren, gerek kültür-sanat ortamlarında gerek başka alanlarda üretimlerinin gölgede kalmasına sebebiyet veren, “hayır” yanıtına rağmen tacizini sürdüren, hatta erkek bakışına itaat etmeye reddeden kadınları “ahlakçılıkla” suçlayan erkeklere karşı sesimizi yükseltmemize, bu erkeklerin kollanmasına karşı çıkmamıza ve ne kadar fazla kadının da, ister itibarlı ister ufak bir statü elde etmiş olsun türlü türlü erkek tarafından benzer ihlallere uğradığını anlamamıza vesile oluyor.
Erkeklerin bulunduğumuz çevrelerde kanıksanmış olan ezme pratiklerini kesintiye uğratıyor. Erkeklerin yalnızca erkek olduğu için kadınlar üzerinde tahakküm kurduğu, kadınları taciz ettiği gerçeğini teşhir ediyor ve kadının beyanını esas alan mekanizmaların etkili işletilmesi talebini daha yüksek sesle ifade ediyor. Adaletin yerini hiç bulmayacağına dair çaresizlik duygusu böylece zayıflıyor, kendi gerçeğimize sahip çıkmamızı sağlıyor.
Aynı zamanda kadınların utanmasına, kendini sorgulamasına neden olan içselleştirilmiş suçluluk duygularını fark etmelerine ve bu duygudan özgürleşmelerine katkı sunuyor, dayanışmayı büyütüyor. Mesela #MeToo dalgasının Türkiye’de de yükselmeye başladığı 2020’deki ifşa süreçlerinde kurumlar daha çekingen davranıyorlardı; erkeklerin “iftira davası” tehditleri, “karalama kampanyası” veya “itibar suikasti” iddiaları karşısında ne yapacaklarını bilemedikleri için harekete geçmekte gecikiyorlardı.
Bugün ise tablo değişti; artık kurumlar, oluşumlar faillerin her yerde olduğuna dair bir farkındalık edinmek zorunda kaldılar. Bu da ifşaların yarattığı toplumsal basıncın kurumsal alanda da bir dönüşüm sağladığını gösteriyor. Çünkü biz yılmadan, defalarca “failleri tanıyoruz, hep tanıyorduk” dedik.
“Patriyarka failin yanında durmaya devam ediyor"
Kadınlar için ifşa sürecinin psikolojik açıdan zorlayıcı veya yıpratıcı yönleri nelerdir?
İfşa eyleminin şiddet ve tacizi tek başına sona erdirmeye yeterli olmadığı, beyanda bulunan kadını güçlendirmekten ziyade yıprattığı birçok örnek görüyoruz.
Erkeklerin “yanlış anlaşıldım” diyerek kadınların beyanını, davranışlarını, kararlarını ve varlığını sorgulamaya açtığı, ışık hızıyla mağdur suçlayıcılığın yeniden dolaşıma sokulduğu örnekler bunlar. Hayır’ın hayır demek olduğunu ısrarla anlamayan ya da kadının rızasını türlü biçimlerde inşa eden erkekler ifşa sonrasında uyguladıkları şiddeti bulanıklaştırmak için birden “neyin taciz olduğunu bilmediğini” iddia ederek kendini aklamaya kalkıyor.
Ya da cinsiyetçi yargıya güvenerek kadınlar hakkında iftiradan suç duyurusunda bulunuyor, tazminat davaları açarak “hukuki süreci başlattım” diyor. Erkek egemen sisteme sırtını dayayan faillerin bu hazır cevapları ve karşı atakları karşısında kadınların psikolojik direnci doğal olarak zayıflayabiliyor. Kaldı ki ifşaya giden süreç zaten kolay değil. Çoğu zaman bir son çare, mecbur kalınan bir yöntem.
Bir de konumlarından güç alarak şiddet uyguladığı kadını itibarsızlaştıran, çeperlere iten, dışlayan erkeklerle, onlara rağmen var olmak zorunda kaldığımız bir düzenden bahsediyoruz. Faillerin ifşa edildikten sonra da, ne sosyal izolasyon yaşadığı ne de suçlarının sorumluluğunu üstlendiği bir düzen bu.
Aksine kolayca unutulma hakkından yararlanarak hayatını sürdürüyor failler. Kolluk ifadelerinden davalara, teşhir pratiklerinden erkeklerin dost sohbetlerine kadar kadınlar faillerin suçlarının sonuçları yüzünden yine hedef tahtasına oturtuluyor. Şiddetin ve tacizin failleri kariyerlerini sürdürürken, sektörden uzaklaşan ya da uzaklaştırılan kadınlar oluyor.
Çünkü patriyarka, bir sistem olarak failin tarafında durmaya devam ediyor. Bu sebeple ifşa süreçlerinin daha “koruyucu”, kadınlar için daha az yıpratıcı olması, kadınların maruz kaldığı şiddeti ve tacizi tekrar tekrar yaşamasına bir nebze engel olmak için örgütlü bir zeminde, kolektif bir zeminde ele alınması kritik.
Patriyarka içinde ifşanın sınırları
Toplumda erkek şiddetine dair farkındalık yaratmada ifşanın nasıl bir rolü var?
Türkiye’de erkek şiddeti, 1980’lerden itibaren feminist hareketin en önemli gündemlerinden biri oldu. Kadın cinayetlerini, erkek şiddetinin en uç noktası olarak kampanyalar ve eylemlerle sürekli görünür kıldılar.
Ancak aynı zamanda şunu da hatırlattılar: erkek şiddeti yalnızca uzakta, başkalarının yaşadığı bir sorun değil; kendi sosyal çevremizde, siyasi partilerde, sendikalarda, işyerlerinde, üniversitelerde kısacası hayatın her alanında var. Erkek şiddeti; kadın cinayetlerinden küçümsemeye, ayrımcılıktan tacize kadar uzanan geniş bir yelpazede, birbirini besleyen ve mümkün kılan davranışlarla örgütleniyor.
Örneğin dünya çapında bir dalgaya dönüşen MeToo hareketi, yapısal eşitsizliklerin bir nebze de olsa görünür hale gelmesi ve erkek şiddeti diye bir gerçekliğin daha geniş kitlelerce kabul edilmesine vesile oldu.
Son zamanlarda yine Türkiye’de de bir örneğini gördüğümüz (2018 yılında sinema, TV ve tiyatro alanında çalışan kadınların kurduğu bir dayanışma ağı olarak “söyleyeceklerimiz var” diyen Susma Bitsin bunun anlamlı örneklerinden biri) bu tür geniş çaplı ifşa hareketleri sayesinde kültürel ve sembolik iktidar sahibi birçok erkeğin iktidarlarının sarsıldığını ve işgal ettikleri alanlardan bir nebze de olsa çekilmek zorunda kaldıklarına şahit oluyoruz.
Konuya dair daha ayrıntılı bir analiz ve tartışma için “Sessizlik değil dayanışma güç verir. Susma bitsin!” ve “Sosyal medyada ifşa: Cemre Baytok ve Deniz Bayram’la söyleşi” yazılarına göz atmak faydalı olabilir.
Sosyal medya ve ifşalar
İfşa hangi koşullarda etkili oluyor, hangi koşullarda etkisiz kalabiliyor?
Tekil bir deneyimin aktarımı üzerinden yalnızca kişisel bir rahatlama veya onarım beklemek ve bu biçimiyle ifşayı başlı başına bireysel bir direniş biçimi olarak yüceltmek farklı farklı hikayelerin kolektif ve feminist bir zeminde buluşmasına, bir dinamo etkisi yaratmasına engel olabilir.
Bu da tam tersi bir yerden aslında her bir deneyimin kendi özgül değerini silikleştirebilir hem de bu deneyimlerin kolektif hafızamız sayesinde çok iyi bildiğimiz patriyarkal temellerini gizleyebilir.
Bunun yanında, politik bir çerçeveye oturtulmuş olsun ya da olmasın, özellikle toplumda güç sahibi olan erkeklere dair yapılan ifşalar bu erkeklerin güç ve çıkar ilişkileri, dost meclisleri, vs vs yüzünden etkisiz kalabiliyor. Kaldı ki, patriyarka içinde yaşamaya devam ederken bir ifşanın tam olarak ne kadar etkili olabildiğinden bahsedebiliriz ki…
Yine de ilk bakışta günübirlik paylaşım gibi görünen bu deneyimlerin örgütlenmeyle ve feminist politikayla bağ kurmaya evrilmesi, bu sayede kadınların ifşadan önce de güçlenmesi, kurumsal bazı önleyici mekanizmaların kurulmasına doğru götürmesi de ifşaların etkili olması, bazı kazanımları beraberinde getirmesi anlamına gelir.
Sosyal medya ifşalarının, geleneksel medya ya da hukuki mekanizmalarla karşılaştırıldığında avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Sosyal medyanın avantajı hızla yayılabilmesi, geleneksel medyanın sansürlediği birçok konuyu gündeme taşıyabilmesi. Dezavantajı ise sosyal medyanın bir uğultu yaratması, duymaya, görmeye değer hikayeleri uğultuda yok etmesi, bireysel paylaşımların kadınları yalnız bırakması, linç kültürüne açık hale getirmesi ve çoğu zaman hukuki süreçlerle desteklenememesi.
14. İfşa süreçlerinde yanlış beyan riski ya da linç kültürü eleştirileri gündeme geliyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadının beyanı esastır ilkesinin ne kadar temel bir ilke olduğunu tekrar hatırlatmak lazım. Ve bu ilkenin çoğunlukla fail erkekler tarafından ne kadar çarpıtıldığını ve manipülasyon aracına dönüştürüldüğünü. Öncelikle “kadının beyanı esastır” diyoruz; “kadının beyanı daima doğrudur” demiyoruz.
Kadının beyanı esastır demek, herhangi bir iddianın dikkate alınması ve buna dair herhangi bir soruşturma sürecinin başlatılması için kadının beyanının yeter olduğu ve buradan yola çıkılacağı anlamına geliyor.
Peki neden kadının beyanını esas alıyoruz? Çünkü patriyarkal düzende sistematik olarak ezilen ve özellikle kapalı kapılar ardında, özel alanlarda erkek şiddetine ve tacize maruz kalan tarafın kadınlar olduğunu ve bu özel alanda yaşanan şiddet pratiklerinin de genellikle somut delile ve tanık beyanına dayandırılmasının ve hemen anlamlandırılıp aksiyona geçilebilmesinin kadınlar açısından zor ve hatta neredeyse imkansız olduğunu biliyoruz.
Ayrıca bir yandan da şöyle bir gerçeklik var: 5. soruya verdiğimiz yanıtta da belirttiğimiz gibi, bir kadının ortada hiçbir şey yokken bu türden bir psikolojik yük altına girmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Kaldı ki, belirttiğimiz gibi ifşa pratiği ve kadının beyanı esastır ilkesi bir yargılamanın sonucuna değil, bu sürecin başlangıcına ve yürütülmesine işaret eder. Bu noktada fail iddiası olan erkeğin iddiaların tersini ispatlama yükümlülüğü vardır. Bu da pozitif hukukta bile yer edinmiş ceza yargılaması sistemiyle ters düşmemektedir.
Linç kültürü eleştirisi ise çoğu zaman ifşaların politik etkisini küçültmek için öne sürülüyor. Erkekler çoğu zaman kadınların ifşalarını kriminalize etmek ve boşa düşürmek için yanlış anlaşıldıklarını, kadının psikolojik sorunları olduğunu, onları kıskandığını, intikam almaya çalıştığını vb. iddia ediyorlar ve hatta iftira davalarına başvurabiliyorlar.
Ama sorun yanlış beyanda değil: sorun kadının beyanının çabucak hiçe sayılmasında; kadınların deneyimlerinin görünmezleştirilmesinde ve değersizleştirilmesinde; toplumsal mekanizmaların, iktidarların, hukuk ve kurumların kadınları sindirmek için kullanılmasında; yargının erkek şiddetini en hızlısından zaman aşımına uğratmaya çalışmasında; erkeklerin uyguladıkları taciz ve şiddet sonrasında hiçbir bedel ödemediği gibi ödüllendirilmesinde; ve tüm bunları sağlayan dinamiklerin kadınlar için neye mal olduğunun düşünülmemesinde.
Sonuç olarak, evet ifşa bizim açımızdan önemli bir feminist yöntemdir; ama feminist mücadele tek bir yönteme değil dayanışmayı ve patriyarka analizini bir araya getiren çoğul ve bütünlüklü politik yöntemlere ihtiyaç duyar. Bizi güçlendiren ve özgürleştiren de bu kolektif ve bütünlüklü feminist mücadelemizdir.

Erkek Şiddeti Çetelesi
(EMK)














