Adalet eski Bakanı Hasan Denizkurdu konuşmasında, Türkiye'nin tarihi boyunca pek çok kriz yaşadığını hatırlatarak, sorunların aşılabilmesi için ülkenin siyasi yapısının değişmesinin gerektiğini vurguladı. Türkiye'de reform yapmanın güçlüğüne de değinen Denizkurdu, "Yıllar önce planladığımız reformlar yapılabilseydi, bugün cezaevlerinde bu sorunlar yaşanmazdı" dedi.
İflas eden ülke
Emekli büyükelçi İnal Batu ise, Avrupa'nın Türkiye'ye bakışını anlattığı konuşmasında Liberation gazetesinin "Türk İflası" başlıklı haberine değinerek, "Türkiye'den 'yarı diktarörlük, yarı demokratik, yarı laik bir ülke' olarak sözediyorlar. Cezaevlerinde yaşanan ölüm oruçlarından 'Cezaevleri ölüm tarlaları gibi' sözleriyle bahsediyorlar" diye konuştu. Batu, "Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı kötü. Ama ülkede yapılan birkaç reform da ancak AB'nin zorlamasıyla oluyor. Bu gerekçe bile Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne sırtını dönmemesi için yeterli" dedi.
Siyasal yapı sürekli kriz üretiyor
Konuşmasında, ekonomik krizin sorumluluğunu siyasi kadroların yetersizliğine bağlayan Adalet eski bakanı Hasan Denizkurdu, Türkiye'deki siyasi yapının ülkeyi yönetemediğini belirterek, "Yasama, yürütme, yargı organları ile bakanlar kurulu arasında paylaşılması gereken erk bugün sadece başbakanın ve hükümetin elinde bulunuyor. Bu durumda, 2 sene sonra bir başka krizi tartışmak için yine burada toplanırız. Böyle giderse, Türkiye'nin başı beladan kurtulmaz. Siyasi düzen değişmeli. Yasama, yürütme yetkisini verdiğimiz siyasetçileri meclise hapsedelim. Ama idareyi bunlara teslim etmeyelim" dedi.
Denizkurdu, "Başbakan Ecevit, siyasi kadroların Türkiye'yi taşıyamayacağını gördüğü için Cumhurbaşkanını siyasi kadrolardan seçemedi. Ekonomideki çöküntüden sonra da Kemal Derviş'i Amerika'dan getirdi. Şu anda kadrolar IMF'nin baskısıyla reform yapıyor. Derviş başarılı da olsa başarısız da olsa, bu siyasi yapı O'nu en kısa zamanda harcamının yolunu bulacaktır " diye konuştu.
DSP'de askeri disiplin
Siyasi partilerin yapısını da eleştiren Denizkurdu, "Siyaset dünyamızda sadece dar alanda kısa paslaşmalar yaşanıyor. Ben parti üyelerinin tercihiyle değil, genel başkanın iradesiyle davet edildim. Ancak gördüm ki, seçilmek istiyorsanız, parti başkanının sözünden çıkmazsınız. Bir daha seçilmek için, o ne derse yaparsınız. Bugün demokratik olduğu düşünülen DSP bile askeri disiplinle yönetilir. Partide, Ecevit ne derse o olur" dedi.
Gümrük Birliği yalnızca yükümlülük getiriyor
Adalet eski Bakanı Hasan Denizkurdu'nun ardından söz alan emekli büyükelçi İnal Batu ise konuşmasında, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği sürecini ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yaklaşımını anlattı. Türkiye'nin yıllardır değişmeyen isimler tarafından yönetildiğini ve Türkiye'deki siyasi kadroların pekçok hata yaptığını anlatan Batu, "Ancak Avrupa Birliği de Türkiye'ye olumlu yaklaşmıyor" dedi.
Batu, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmadan Gümrük Birliği'ne üyeliği kabul edilen tek ülke olduğunu belirterek, "Avrupa Birliği'ne üye olmanın getirdiği avantajlardan faydalanamadan Gümrük Birliği üyeliğinin getirdiği yükümlülükleri üstlendik. Bu Türkiye açısından önemli bir yükümlülüktür" dedi.
Türkiye AB'nin 10 yıllık geleceğinden dışlandı
Türkiye'nin üyeliği sürecinde pek çok stratejik hata yapıldığına da değinen Batu bunları şöyle sıraladı: "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakereleri adaylığın ardından başlatılmadı. Nice zirvesindeki 10 yıllık yeniden yapılanma planına Türkiye davet edilmedi. Kıbrıs sorunu, Türk diplomasisinin büyük zaafı, Yunan diplomasisinin de başarısı sonucu, AB ile Türkiye arasında bir sorun haline geldi. Ermeni meselesi de günün birinde Türkiye için çok ciddi bir problem yaratacak. Ayrıca, Türkiye'ye yapılan maddi yardımlar da çok yetersiz."
Batu, "Bütün bunlar yaşanırken, koalisyon hükümeti 2000-2001 yıllarında hiçbir şey yapmadı. Avrupa bu gecikmeden üzüntülü değil. Türkiye'yi tamamen dışlamıyor da, içine de almıyor. Kendisi için ideal durumu buldu" dedi.
Avrupa'dan nasıl görünüyoruz?
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne sırtını dönemeyeceğini savunan Batu, Gümrük Birliği anlaşmasının ise revize edilmesi gerektiğini belirtti. Batu, "GB revize edilmelidir. Ancak bugünün Türkiye'si tüm dikkatini ve enerjisini ekonomik krizden çıkmaya yönlendirmiş durumda. Kimse ulusal programın adını bile anmıyor. Türkiye fakirleşti. Enflasyon artıyor. Yoksulluk, yoksunluk, yolsuzluklar suyüzüne çıktı. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne maliyeti daha da arttı" dedi.
Fransa'da yayınlanan Le Liberation gazetesinde dün yeralan bir haberin "Türk iflası" başlığını taşıdığını belirten Batu, "Türkiye Avrupa'da yarı diktatörlük, yarı demokratik, yarı laik olarak tanımlanıyor. Cezaevlerinde yaşanan ölüm oruçlarından 'Cezaevleri ölüm tarlaları gibi' sözleriyle bahsediyorlar" diye konuştu. Batu, "Bu imajı değiştirebilmek için gereken demokratik reformlar en kısa zamanda gerçekleştirilmelidir" dedi.
Gümrük Birliği Anlaşması'nın imzalanması sırasında önemli tartışmalar yaşandığını hatırlatan İktisadi Kalkınma Vakfı eski Başkanı Sedat Aloğlu ise, "Türk işdünyası açısından bakınca, AB ile ilişkilerimizin gelişmesinde Türkiye'nin önündeki en büyük engelin Türk siyaseti olduğunu düşünüyorum. Siyaset, 60'yı yılların Türkiye'sinde kalmış bir anlayışa sahip. Türk işdünyası Türkiye ortalamasını aşmıştır. Türk siyaseti de aşmak zorundadır" dedi. (BB/NA)