Gözaltına kötü muamele ve çıplak aramaya maruz kalmasının ardından intihar eden Onur Yaser Can’la ilgili savcılık iddianameyi tamamladı.
İddianamede, “Onur Yaser Can’ın ifade tutanağının aynı gün fakat salıverildikten sonra 15.48 saatinde oluşturulduğu, salıverme tutanağının ise aynı tarih 14.23 sularında oluşturulduğunun tespit edildiği” bilgisi yer alıyor.
Dört polise “Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme”, bir bilirkişiye de “Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik veya Tercümanlık Yapma, Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme” suçlarından dava açıldı.
İlk duruşma, 30 Eylül’de, saat 10.00’da, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.
“Annem ve babam göremedi”
Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can bianet’e yaptığı açıklamada, “12 yıl gecikmiş bir dava. Annem ve babam göremedi, o açıdan da eksik. Ancak yine de bir kazanım. Çünkü işkence altında sorgu yapan, evrakta sahtecilik emrini veren ekibin başındaki polis ve diğer polisler ilk defa yargı önüne çıkacaklar” dedi.
Onur Yaser Can, 2010'da Narkotik Şube'de iki defa ifade verdikten sonra kötü muamele ve çıplak aramaya maruz kalıp üçüncü kez ifadeye çağrılınca intihar etti. Ardından, annesi Hatice Can da Mart 2014'de intihar etti. Onur Yaser Can öldüğünde 28, annesi Hatice Can 57 yaşındaydı. Baba Mevlüt Can da 9 Ekim 2019’da hayatını kaybetti.
“Sahtecilik değil, işkence davası”
Ezgi Sevgi Can, iddianamenin de eksik olduğunu ekledi:
“Daha önce İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada olduğu gibi polisler yine evrakta sahtecilikle suçlanıyor ama ben her fırsatta bunun bir işkence davası olduğunu dile getireceğim.
“Savcılık abimin bıraktığı notta, evrakların imzalatılmasıyla ilgili bölümleri altını çizerek dikkate almış. Ancak aynı notta çırılçıplak soyunup arandığını, sorgusunun çıplakken yapıldığını, aslında işkenceyi de anlatıyor ama savcı onu dikkate almamış. O notu dikkate alan savcı, bu bölümleri de dikkate almalıydı. Mahkemede de bunu tekrar tekrar anlatacağız.”
Onur Yaser Can'ın, yaşadıklarını arkadaşlarına anlattığı notta da “Korkuyordum, belgeleri tam okumadan imzaladım” ifadesi yer alıyor.
“Aynı inatla mücadeleye devam edeceğiz”
Can, yöneltilen suçlama ne olursa olsun bunun bir işkence davası olarak kayda geçtiğini, mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğini söyledi:
“Üç yıldır bu yeni süreçle uğraşıyoruz, ısrarlı takibimiz olmasa bu dava da açılmazdı. Örneğin, Valilik kez üst üste polisler hakkında soruşturma izni vermedi. Bizim itirazlarımız üzerine soruşturma izni verildi ve bu dava açıldı. Aynı inatla mücadeleye devam edeceğiz.”
İntihar notu iddianamede
Polislerin daha önce yargılandığı davanın görüldüğü İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, polisler ve bilirkişi hakkında evrakta sahtecilik suçlamasıyla suç duyurusu yapılmasına karar vermişti.
İddianamede, Onur Yaser Can’ın ölmeden önce yazdığı intihar notuna da değinildi.
“Onur Yaser Can isimli şahsın, 24/06/2010 tarihinde yüksekten düşme sonucu vefat etmesi nedeniyle yapılan soruşturma sırasında, adı geçenin intihardan önce olay yerinde bıraktığı notta, Narkotik Şube Müdürlüğü tarafından uyuşturucu madde bulundurmak suçundan dolayı gözaltına alındıktan sonra Cumhuriyet Savcısının talimatıyla salıverildiğini, polis memurları tarafından tekrar aranarak bazı belgeler ve ifade tutanağı imzalattırıldığını ifade ettiği,
“Ölenin yakını Ezgi Sevgi Can'ın vermiş olduğu şikâyet dilekçesinde, polis memurlarının tekrar belge imzalatmak amacıyla Onur Yaser Can isimli şahsı karakola çağırmaları sonucu psikolojik sıkıntı yaşadığından intihar etmesi nedeniyle şikâyetçi olduklarını beyan ettikleri…”
Polisler ise ifadelerinde suçlamaları reddetti. (AS)