Etkinliğe katılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Medya Özgürlüğü Birimi'nden Arnaud Amouroux, AGİT ve Türkiye'yle ilgili faaliyetlerini, Galway Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Laurent Pech Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde ifade özgürlüğü başvurularıyla ilgili verdiği kararlara, Danimarka İnsan Hakları Enstitüsü'nden Christoffer Badse Danimarka'da yayımlandıktan sonra bu ülkede ve dünyadaki Müslümanların tepkisine yol açan Hz. Muhammed karikatürleriyle ilgili süreci, Article 19 örgütünden Sophie Redmond, uluslararası hukukun uygulamaları ve güçlü-güçsüz yönlerini anlattılar.
Bilgen: Yetkililer inisiyatifi ele almıyorlar
Konferansın açılışını yapan Ankara Üniversitesi SBF İnsan Hakları Merkezi müdürü Gencay Şaylan, dünyada da güncellik kazanan ifade özgürlüğü gibi bir konunun tartışılmasına ev sahipliği yaptıkları için memnun olduklarını belirtip katılımcılara teşekkür etti.
Şaylan'dn sonra söz alan İHOP dönem sözcüsü Ayhan Bilgen de, ifade özgürlüğüne dair yasal düzenlemelerin yanı sıra bir mantalite sorunu bulunduğunu ifade ederek, yetkililerin inisyatifi eline almadıklarını ve "yetki devri"nden söz etti.
"İfade özgürlüğünün 'ama'sız, 'ancak'sız savunulması için buradayız. Sorun aktivistlerin medya ile işbirliğine girerek çözümlenebilir."
Erdoğan: Sorunlar yargı kültüründen kaynaklanıyor
AÜ öğretim üyesi Serpil Sancar'ın kolaylaştırıcısı olduğu "İlkeler, Uluslararası Standartlar ve Türkiye" oturumunda konuşan Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Mustafa Erdoğan, Türkiye'de ciddi ifade özgürlüğü sorunları bulunduğunu söyleyerek sorunun yargı kültüründen de kaynaklandığını açıkladı.
Hukuk normlarının çıkarılış amaçlarının dışına çıkılmamasını isteyen Erdoğan, hukuk alanını bazen mahkemelerce de ihlal edildiğini savunarak, "Benzer uyuşmazlıklar benzer kararlarla giderilmesi gerekirken, bu böyle olmuyor, zıt kararlar veriliyor" diyerek, bunda "yargıda devlet perspektifinin etkisi" olduğunu kaydetti.
Amouroux: İftira suçu hapisle cezalandırılamaz
Erdoğan'da sonra konuşan AGİT temsilcisi Arnaud Amouroux, en geniş güvenlik örgütü olarak AGİT'in 56 ülkeyi kapsadığını, bu ülkelerden 5'inin halen iftira suçunu hapisle cezalandırdığını söyledi.
Mayıs 2005'te Türkiye'deki Ceza Kanunu'na yürürlüğe girmeden önce 28 madde ile ilgili tepki gösterdiklerini hatırlatan Amouroux, halen 16 kadar maddenin sorun oluşturduğuna işaret etti.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin 301. maddeden 69 kişinin yargılandığına dair tespitlerini bianet'ten aktaran Amouroux, ifade özgürlüğünü cezalandırmanın verimsiz hatta zararlı olduğunu söyledi.
Can: İfade özgürlüğü ile kurumsal değerler ortadan kalkmaz
Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can ise, toplantıda şahsi görüşlerini açıklayarak, Anayasanın özgürlükçü bir bakış açısıyla yeniden okunması gerektiğini açıkladı.
Mitolojilerin zenginliğine değinen ve bunların insanın derin çelişkilerini ortaya koyduğunu söyleyen Can, hukukun üstünlüğüne vurgu yaptığı konuşmasında, mitolojik yaratıklarda rastlanan ikilemin Türkiye hukuk sisteminde de bulunduğunu savunarak, "İnsanı tüketen mekanizmalar yerine hukuku insanileştiren bir dönüşüme vermek durumundayız" dedi.
"Kurumsal değerlerinin ortadan kaldırılması kişilerin ifade özgürlüğü hakkını kullanmasıyla mümkün değildir."
Redmond: Uluslararası yargının yaptırımı çok az
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi kararlarına değinen Londra merkezli Article 19 örgütünden Sophie Redmond, bir yılda AİHM'den 958 nihai karar çıktığını, 27 bin 600 başvurunun ise kabul edilmediğini açıkladı.
AİHM gibi uluslararası mahkemelerin kıstaslarına değinen Redmond, uluslararası yargının büyük ölçüde taraf devletlerin işbirliğine ve iyi niyetine bağımlı olduğunu ve çok az siyasi yaptırımı olduğunu belirtti.
Altıparmak: 301 yürürlükten kaldırılmalı
"İfade Özgürlüğü ve Kutsal Değerler" başlıklı oturumda konuşan AÜ İnsan Hakları Merkezi'nden Kerem Altıparmak ise, hukukun kutsal görünen kavramlarına değindi, ifade özgürlüğü taleplerinin fikirler pazarında doğru bulmak, kişinin kendisini geliştirmek, kendi kararına sahip çıkmak, fikirleri ifade etmenin şiddeti önlediği düşünceleriyle dile getirildiğini ifade ederek, bu yöndeki tezlerden söz etti.
"Şiddet bağlantısı olmayan ifadenin eleştiri olmaması için nesnel bir ölçüt bulunabilir mi?" sorusunu ortaya atan Altıparmak, 301'in değiştirilmesinin anlamsız olduğunu ve tümden yürürlükten kaldırılması gerektiğini aktardı.
Pech: Yasa ile tarihsel olaylar bozulmamalı
Galway Üniversitesi'nden Laurent Pech ise, Fransa Meclisi'nde kabul edilen ancak yürürlüğe girmesi için Senato ve Cumhurbaşkanı Chirac'ın onayını gerektiren Ermeni Soykırımının İnkarını Cezalandıran Yasa Tasarısı'yla ilgili düşüncelerini aktardı.
Pech, Yahudi Soykırımı dahil hiç bir kanunun tarihte yaşanmış bir olayı sorgulama yetkisinin bulunmadığını söyledi; bu "Anma Yasası" (Loi Mémoriale) nedeniyle Fransa'ya yönelik tepkilerin arttığını aktardı.
"Demokratik bir toplumun bireyleri olarak bir eylemin soykırım olup olmadığına karar verebilmeliyiz.Tarihsel olayları genel geçer yasalarla bozmamalıyız."
Sancar: Demokrasilerde eleştiriden muaf alan olamaz
Fransa'nın "Ermeni Tasarısı"nı kabul etmesinin "kendi ayıbımızı" ortadan kaldırmadığını söyleyen AÜ Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Türkan Sancar ise, "Biz kendimizle ilgili bir sorgulamaya girebilmeliyiz. Ama bizler hep unutmak istiyoruz. 12 Eylül unutturulmak isteniyor ama o hep karşımıza çıkıyor" dedi.
Kutsal değerler kavramının beraberinde tabuyu da getirdiğini ifade eden Sancar, devletin ona bağlı kavramlarla birlikte kutsal sayıldığını, bu kutsalın koruması için baskıcı düzenlemelerin dayatıldığını ileri sürdü:
"Baskıcı ceza hukukuna sahip ve demokrasi iddialı devletlerde, yargı eğer resmi söylemi esas alıyorsa, yargının siyasallaşması sorunu var. Demokratik sistemlerde eleştiriden muaf hiç bir alan olamaz."
Sancar, yaptığı bir araştırma ile, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "tahkire" dair şikayetler arasında mahkumiyete yol açan kurumların başında geldiğini, bu kurumu Emniyet'in izlediğini, "Türklüğe" dair şikayetlerin üçüncü sırada geldiğini, en az şikayet eden kurum olarak da hükümetin yer aldığını söyledi.
Badse: Danimarka'daki karikatürlere dava açılmadı
Danimarka'dan Christoffer Badse ise, ülkesinde yayımlanan Hz. Muhammed karikatürleriyle ilgili yaşanan büyük sorunların Danimarka toplumunda kısmi bir sorgulamaya yol açtığını ancak savcılığın karikatürlerin yayımlandığı bağlama işaret ederek karikatürü yayımlayan gazete ve çizerler hakkında dava açmaya gerek görmediğini söyledi.
İfade özgürlüğüne ilişkin bir makaleye eşlik ettikleri için karikatürler yoluyla Danimarka Ceza Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edilmesinin söz konusu olmadığını aktaran Badse, "İfade özgürlüğü ile kutsal değerler arasındaki denge konusunda AİHS'nin taraf devletlere bir takdir yetkisi verdiğini" açıkladı.
Alataş: Yargıçların AİHM'yi ziyaret etmesiyle sonuç değişmez
Oturumda konuşan İnsan Hakları derneği (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş da, Türkiye'de devlet yapılanmasının demokratik bir yapılanmaya dayanmadığını savunarak, "Bizim yargıçlarımızı AİHM'ye götürerek demokratik bir yapılandırma kazandıramazsınız" dedi.
Alataş, "301 olmasaydı, devlet kurumları ne olacaktı? Önüne gelen devlete mi sövecekti? O yüzden 301'i düzeltmeye kalkışmayalım. Geçmişte girişilen yasal değişiklikler insanımızı incitmiştir. Bir daha aynı şeylere kalkışmayalım" dedi. (EÖ/TK)