Düşünce Özgürlüğü için 9. İstanbul Buluşması ifade ve basın özgürlüğü üzerine çalışan hak örgütleri ve hak savunucularının katılımıyla İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde başladı.
Düşünce Suçu (!?)na Karşı Girişim, İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Şeffaflık Derneği’nin düzenlediği ve iki gün boyunca gerçekleşecek buluşmada “Şaffaflık ve İfade Özgürlüğü”, “Kamuda şeffaflık”, “Medya ve Sosyal Medya’nın rolü” ve “Soma ve Türkiye’de Şeffaflık” konuları tartışılacak.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın açılışını yaptığı konuşmada Freedom House’tan Dr. Karin Deutsch Karlekar, Amnesity International’dan (Uluslararası Af Örgütü) Andrew Gardner, Article 19’dan Nathalie Losekoot, Uluslararası Pen’den Eugene Schoulgin ve Human Rights Watch’tan Emma Sinclair Webb konuşma yaptı.
Açılışta Sınır Tanımayan Gazeteciler’den (RSF) Johann Bihr, IFEX’ten Annie Game, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'ndan (AGİT) Dunja Mijatovic, Gazetecileri Koruma Komitesi’nden (CPJ) Joel Simon ve Transperancy International’dan J.C. Weliamuna video mesaj ile katıldı.
Garner: Hesap verilebilirlik sağlanmalı
İfade özgürlüğü, bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı, özgürlükleri ihlal edenlerin yargılanmadığı bir ortamda mümkün olmaz. İnsan hakları açısından hesap verilebilirlik meselesi bu yüzden çok önemli.
Türkiye’de insan hakları, ifade özgürlüğü, konut hakkı gibi konularda hesap verme mekanizması yok. Örneğin Gaziosmanpaşa’da kentsel dönüşümde halk hiçbir şekilde bilgilendirilmeden, evlerinden edildi, kapı dışarı edildi. Bu açıkça konut hakkı ihlalidir. Gezi direnişinden bu yana süren polis şiddeti var. Gezi zamanında 350 kişi sadece İstanbul’da suç duyurusunda bulunmuştu ama hiçbir soruşturma başlatılmadı.
Bu bağlamda şeffaflık mutlaka sağlanmalı, hesap verilebilirlik sağlanmalı.
Sinclair Webb: En büyük tehlike MİT yasası
Ben Nisan ayından kabul edilen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yasasından bahsetmek istiyorum. Şeffaflık ve hesap verilebilirlik açısından en tehdit edici yasa bu. MİT’e çok geniş mahrem ve kişisel bilgilere erişim hakkı veriyor.
Buna göre herhangi bir MİT çalışanı eğer keyfi bir şekilde yaptıkları suçu operasyon çerçevesinde yaptığını kanıtlayabilirse soruşturma yahut kovuşturmadan muaf tutulabilecek. Buna göre, işkence yapabilecek ama bundan dolayı ceza şöyle dursun kovuşturmaya dahi uğramayacak. Bilgi sızdıranlari belge yayınlayanlar için ciddi cezalar içeriyor.
İktidar bunun toplumun yararına olduğunu söylüyor ama bunu ne zaman söyleseler endişeleniyorum. Bu yasanın barış süreci için hazırlandığı iddia ediliyor. Barış sürecinin devamı çok önemli ama bu yasaya süreç bahane gösterilemez.
Schoulgin: Sivil toplum yeni yöntemlerle ayağa kalkıyor
Yurtdışından gelen bizler için Türkiye’de hiçbir şey ilerlemiyor demek çok kolay. Hepimiz çok haklı sebeplerle öfke ve üzüntü hissediyoruz. Soma’da trajediye karşı verilen yanıt hepimiz için şok edici oldu. Olanlar aslında son bir yıldır yaşananlar. Son bir yıl olanlar en sonunda Avrupa’daki pek çok insanın gözünü gerçekten de açtı. Buradaki gelişmeler son derece ürkütücü ve hayal kırıklığına uğratıcı. Dünyanın Türkiye’de olan biteni anlamasının vakti geldi. Çok uzun süre iktidar partisinin politikaları anlayışla karşılandı ancak durum değişti. Son derece önemli ve dramatik bir takım değişikliklerle karşı karşıya kalacağız. Ama sivil toplum da yeni bir şekilde ayağa kalkmaya ve karşı çıkmaya hazır olduğunu gösterdi.
Karlekar: Milli güvenlik bahane
Son Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’mizi yayınladık. Küresel anlamda genel bir kötüye gidiş olmakla birlikte, bazı ülkelerde son beş yılda olumlu eğilimler var. Yeni çıkarılan bilgiye erişim yasaları en azından kağıt üzerinden sağladığı hukuki çerçeve ile hak savunucularının hukuki mücadele yürütebileceği bir alan yaratıyor. Yarıca son yıllarda şeffaflık amacıyla bazı hükümet ortaklıkları kuruluyor.
Olumsuz anlamdaysa hükümetler bir şekilde milli güvenlik, ulusal çıkarlar gibi bahanelerle haberlerin yapılmasını denetlemeye çalışıyor. Bu anlamda bilgi sızdıranlara karşı ciddi cezalar uygulanıyor. Hükümetler de yolsuzlukla ilgili haberleri denetlemek de ısrarcı. Ayrıca Türkiye ve Tayland gibi ülkelerde bilginin yayılmasına karşı internet ve sosyal medyayı da denetlemeye yönelik kısıtlamalar var.
Buluşma tanık anlatımlarının ardından Şeffaflık ve İfade Özgürlüğü Paneli’ye devam edecek.
Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşmaları
İlki 1997 yılında yapılan Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşmaları, bu alanda çalışan tüm uluslararası kurumların (Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme, Freedom House, Uluslararası PEN, Article 19, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Uluslararası Yayıncılar Birliği, Gazetecileri Koruma Komitesi vs.)sürekli katılımı ile sürdürülen bir çalışma.
2003’ten bu yana her iki yılda bir tekrarlanan İstanbul Buluşmaları, her yıl Cenevre’de yapılan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nu saymazsak -ki saymayalım, o devletlerarası bir şey- ifade özgürlüğü alanında tek ‘’sürekli’’ uluslararası toplantı. (EA)