Gazete ve dergilere yönelik hükümler içeren Basın İlan Kurumu'na (BİK) ait Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği'nde İnternet haber siteleri için değişiklik öngören yasa Resmi Gazete'de yayımlandı.
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 7. Anadolu Medya Ödülleri Programı'nda, "Özgür, tarafsız, halka karşı kendini sorumlu hisseden bir medyanın demokrasiler açısından taşıdığı önemi hepimiz biliyoruz" dedi.
Bu arada AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili depremzedeler ve kamuoyunun müdahalede eksik kalan kurumlara tepki göstermesi sonrası yaptığı "Cumhurbaşkanımıza ve bizlere söylenen sözleri şimdilik not ediyoruz" şeklindeki açıklama tehdit kokuyordu. İletişim Başkanlığı da, Malatya'da görev yapan Halk TV muhabiri Ferit Demir'in bir polis memurunun kendisine tekme attığına ilişkin açıklamasını 10 Şubat tarihli "Dezenformasyon Bülteni"nde yalanlamaya kalkıştı.
Gazetecilik meslek örgütleri, gazeteci Zafer Arapkirli, ANKA Haber Ajansı yazı işleri müdürü Mansur Çelik, BirGün gazetesi köşe yazarı Merdan Yanardağ, Gerçek Gündem sitesi editörü Furkan Karabay ve Yeniçağ sitesi sorumlu müdürü Erdem Avşar gibi pek çok habercinin yargılandığı davaları dayanışma için izledi.
Yılın ilk üç ayında gerçekleşen etkinliklerde, 1979'dan bugüne düzenlenen suikast ve saldırılarda öldürülen Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi ve yazarı Çetin Emeç ile şoförü Sinan Ercan, Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi, Cumhuriyet gazetesi yazarı ve araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe ve Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink mezarları başında veya vuruldukları yerlerde anıldı. Anma etkinliklerinde devletin suçluların peşine kararlı şekilde düşmemesi eleştirildi.
Düzenlemeler
Gazete ve dergilere yönelik hükümler içeren Basın İlan Kurumu'na (BİK) ait Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği'nde İnternet haber siteleri için değişiklik öngören yasa Resmi Gazete'de yayımlandı. Düzenleme, gazetecilik meslek örgütlerinin tepkisine neden oldu.
Haber sitelerine "resmi ilan" yönetmeliği çıktı: Basın İlan Kurumu'nun (BİK), gazete ve dergilere yönelik hükümler içeren Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği'nde değişiklikleri öngören yasa Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmeliğin maddeleri, resmi ilanların tıpkı basılı gazetelerde olduğu gibi internet siteleri üzerinde de baskı aracı olarak işlev göreceği yönünde yoğun tepkilere neden oldu. Örneğin, Gazeteciler Cemiyeti de, hazırlık görüşmelerine katıldığı yönetmeliğe muhalefet şerhi koymuş ve yargı yoluna başvuracağını açıklamıştı. Yönetmelikteki değişiklik ile internet haber siteleri, 1 Nisan 2023'ten itibaren BİK'e ait resmi ilan ve reklamları yayımlaması bekleniyor. Yönetmelik hükümleri Basın İlan Kurumu Genel Müdürü tarafından yürütülecek. Yönetmelikle Basın İlân Kurumu İlân Portalı Yönetmeliğinin 1. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "gazetelerde" ibaresi "gazete ve internet haber sitelerinde" şeklinde değiştirildi. Aynı yönetmeliğin 5. maddesinin başlığı da "Gazete ve internet haber sitelerinde yayımı zorunlu resmi ilanlar" şeklinde değiştirildi. Aynı bölümün 6. Maddesinde "İnternet haber siteleri Kurum tarafından belirlenen ve ziyaretçi trafik bilgilerini toplayan ölçüm aracını kullanmak zorundadır" deniyor. Yani veri analizinin bu araçla yapılacağı ifade ediliyor. Ancak 5. Maddede, "İnternet haber siteleri her yayın gününe ilişkin ziyaretçi trafik bilgilerini, Kurumun talebi halinde bir sonraki gün saat 17.00'ye kadar İLANBİS üzerinden ulaştırmak zorundadır" denilerek. Buna göre, "TCK'nda yer alan Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar veya 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar nedeniyle ceza davası açılması halinde, bu süreli yayının Kurum Genel Müdürlüğünün teklifi üzerine Yönetim Kurulu tarafından 195 sayılı Kanunun 49. maddesinde belirtilen süreyi geçmeyecek şekilde resmî ilan ve reklam yayımlama hakkı kesilir. Bu fıkra uyarınca işlem yapılması, tekrar işlem yapılmasına engel teşkil etmez. Açılan davanın neticesine göre bu Yönetmelik hükümleri uyarınca telafi, mahsup ya da resmî ilan ve reklam yayımlama hakkının sona ermesine karar verilir" (1 Şubat).
Soru ve Araştırma Önergeleri
HDP Milletvekili Oya Ersoy, gazetecilerin gözaltına alınması, "Dezenformasyon" gerekçesiyle baskı görmesi gibi pek çok sorunu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın dikkatine sunduğu bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Önergede, 2022 yılında tutuklanan, gözaltına alınan, işten çıkarılan, basın kartı iptal edilen ve yargılanan gazetecilerin sayısı da soruldu. HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm de, ölüm tehditleri aldığı gerekçesiyle gazeteci Sinan Aygül'ün durumunu TBMM gündemine, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yanıtlaması istemiyle sunduğu bir başka soru önergesiyle taşıdı.
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'a basın kartlarına dair 11 soru yöneltti ise de, sadece birine yanıt aldı. Oktay'dan bir tek, Türkiye'deki basın kartlı gazeteci sayısını 17 bin 618 olduğunu öğrenebiliyoruz.
Bu dönemde HDP'nin "Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması" amacıyla daha önce verdiği önerge ise TBMM Genel Kurulu'nda AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Oktay'dan CHP'li Sertel'den eksik "basın kartı" yanıtı: CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'a basın kartlarına dair 11 soru yöneltti, sadece birine yanıt aldı. Oktay, Ocak 2023 itibarıyla Türkiye'deki basın kartlı gazeteci sayısının 17 bin 618 olduğunu açıkladı. Basın kartı iptal edilen gazeteci sayısı ile İletişim Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığında kaç kişinin basın kartı olduğuna ilişkin sorularını ise yanıtsız bıraktı. Sertel, "Kasım 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'a basın kartlarıyla ilgili üç ayrı önerge verdim. Cevaplar süresi geçtikten sonra geldi o da eksik geldi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra basın kartı iptal edilen gazeteci sayısını sordum. Yanıt yok. FETÖ ile iltisaklı olduğu için basın kartı iptal edilen gazeteci sayısını sordum. Yanıt yok. FETÖ ile iltisaklı olduğu için basın kartı iptal edilenlerin isim ve kurum listelerini paylaşacak mısınız, dedim. Yanıt yok. İletişim Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığında kaç kişinin basın kartı var diye sordum. Ona da yanıt yok. Basın kartlarına ilişkin son durumu öğrenmek ve kamuoyunu aydınlatmak adına 11 ayrı soru sordum. Yalnızca bir tanesine cevap alabildim. Lutfettiler ve Türkiye'deki basın kartlı gazeteci sayısını 17 bin 618 olarak açıkladılar" diye konuştu (17 Mart).
HDP'li Gülüm'den "Aygül" önergesi: HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, sık sık ölüm tehditleri alan ve hakkında birçok soruşturma açılan gazeteci Sinan Aygül hakkında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na bir soru önergesi sundu. Gülüm, önergesinde, "Sinan Aygül'e karşı yapılan engellemeler 'düşünce ve kanaat hürriyeti' ve 'basın hürriyeti' ile korunan hakların gaspı değil midir?" diye sordu. Bir başka soru da, "Can güvenliği kaygısı taşıyan Gazeteci Sinan Aygün'ün korunması konusunda herhangi bir tedbir alınacak mıdır? Sinan Aygül'ün aldığı ölüm tehditleri konusunda açılmış bir soruşturma mevcut mudur?" idi. Aygül, 2020'de Bitlis News'te yazdığı "Devlet Bahçeli'yi uyarıyorum!" başlıklı köşe yazısında, Kızılay'ın yoksullara dağıtılmak üzere hazırladığı etlerin Kızılay Tatvan Şube Başkanı Battal Taşar ve abisi AKP Bitlis Milletvekili Cemal Taşar'a ait otelde kullanıldığına dair görüntüler paylaşmıştı. Daha sonra Kızılay tarafından başlatılan soruşturmada Tatvan Şube Başkanı Battal Taşar görevden alınmıştı. Gazeteci hakkında son bir ayda yedi soruşturma açıldığı bildirildi (27 Ocak).
AKP ve MHP "Dink" Önergesini reddetti: HDP'nin "Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması" amacıyla daha önce verdiği önerge TBMM Genel Kurulu'nda AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önerinin gerekçesini açıklayan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, "Yaşamı boyunca Türkiye halklarının barış içinde bir arada yaşaması için mücadele eden sevgili Hrant Dink, 19 Ocak 2007 günü, devletin derinde ve yüzeyde olan pek çok karanlık odağın içinde olduğu organize bir cinayetle katledildi. Cinayetin üzerinden tam 16 yıl geçti, ancak 'Hrant Dink'i öldür' diyenler yargılanmadı. Bizim önümüze Trabzon Pelitli'den yola çıkarılan bir çete konuldu ve 16 yıldır bizimle dalga geçiliyor. Hrant Dink'le ilgili, adalete bugüne kadar ulaşamadık" dedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde heyet başkanlığına getirilen Akın Gürlek, Dink'i İstanbul Valiliği'nde görüşmeye çağıran ve o görüşmede 'İstanbul Vali Yardımcısı'nın akrabalarıyız' dedirten iki MİT mensubunun dinlenmesine kararından vazgeçti (18 Ocak).
HDP'den Oktay'a "Medya özgürlüğü" soruları: HDP Milletvekili Oya Ersoy, gazetecilere yönelik artan baskılara ilişkin sorunu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın yanıtlaması istemiyle sunduğu bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı; "Gazetecilerin gözaltına alınması uluslararası gazetecilik normlarına ve basın özgürlüğüne aykırı değil midir" diye sordu. Önergede "Halkın haber alma hakkı için ve hakikatin peşinde olan gazeteciler her gün gözaltına alınma, yargılanma ve tutuklanma tehdidi ile karşı karşıya kalmaktadır. 2022 yılında çıkarılan iktidarın 'Dezenformasyon Yasası' olarak ifade ettiği aslında 'Sansür Yasası' olan yasa ile bu baskı ve tehdit daha da yoğunlaşmıştır" denildi. Belgede, 2022 yılında tutuklanan, gözaltına alınan, işten çıkarılan, basın kartı iptal edilen ve yargılanan gazetecilerin sayıları talep edildi. Ayrıca, "Gazetecilere yönelik saldırılar halkın haber alma hakkına yönelik saldırılar olup talimatı verenler hakkında herhangi bir idari soruşturma başlatılmış mıdır? Son yıllarda özellikle sahada çalışan gazetecilerin görevlerini yerine getirirken can ve mal güvenliğinden yoksun ve üzerlerine uygulanan baskı ve şiddetin engellenmesi için herhangi bir talimatınız söz konusu mudur?" gibi sorular da yöneltildi (10 Ocak).
Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklardan
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 7. Anadolu Medya Ödülleri Programı'nda, "Özgür, tarafsız, halka karşı kendini sorumlu hisseden bir medyanın demokrasiler açısından taşıdığı önemi hepimiz biliyoruz" dedi.
Bu arada AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili depremzedeler ve kamuoyunun müdahalede eksik kalan kurumlara tepki göstermesi sonrası yaptığı "Cumhurbaşkanımıza ve bizlere söylenen sözleri şimdilik not ediyoruz" şeklindeki açıklama tehdit kokuyordu. İletişim Başkanlığı da, Malatya'da görev yapan Halk TV muhabiri Ferit Demir'in bir polis memurunun kendisine tekme attığına ilişkin açıklamasını 10 Şubat tarihli "Dezenformasyon Bülteni"nde yalanlamaya kalkıştı.
İletişim Başkanlığı "dezenformasyon" takibinde: İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Hatay'da gerçekleşen depremin ardından sosyal medya hesabından dezenformasyon paylaşımı yapmış, "Vatandaşlarımızın ihbar, duyum, söylenti, öngörü kılıfıyla yayılan, resmi kanallar yoluyla teyit edilmemiş ve doğruluğundan emin olunmayan sosyal medya içeriklerine itibar etmemesi, doğru bilgi için resmi kanalları takip etmesi önem arz etmektedir. Asılsız ihbar ve gerçek dışı haberlerle her türlü çalışmaya engel olan ve vatandaşlarımızı panikleterek toplumu infiale sürükleyen içerikler, ilgili güvenlik birimlerimizce yakından takip edilmektedir. Gerek görülen durumlarda yasal işlemler de ivedilikle başlatılacaktır" demişti (İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Hatay'da 20 Şubat gecesi meydana gelen iki depremin ardından "dezenformasyon" uyarısı yaptı; 21 Şubat).
Çelik'ten tehdit: "Cumhurbaşkanımıza ve bizlere söylenen sözleri şimdilik not ediyoruz" (AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili depremzedeler ve kamuoyunun müdahalede eksik kalan kurumlara tepki göstermesi sonrası açıklama yaptı; 16 Şubat).
Bahçeli depremin 9. Gününde çıkıp hedef aldı: "Dünyanın neresinde olsun bu çaptaki doğal afetle ve yıkıcı etkileriyle başa çıkmak kolay değildir. Devletin ve hükümetin hakkını teslim etmek lazımdır. Devletin yapamadığı ne vardır da ahbap'çılar, babala'cılar akbaba gibi kanat çırpmaktadır. Bu sahtekarların Türk televizyonlarında artık yer almaması lazımdır. Devleti acz içinde gösterircesine sosyal medyaya üşüşenler bindikleri dalı kestiklerini ne zaman anlayacaklardır? Yardım ve desteklerin AFAD aracılığıyla yapılması en doğru yoldur" (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP'nin olağan grup toplantısında gündeme dair açıklama yaptı; Ahbap ve Babala TV'yi hedef aldı, 14 Şubat).
İletişim Başkanlığı "gazeteciye tekme"yi yalanladı: İletişim Başkanlığı, Malatya'da görev yapan Halk TV muhabiri Ferit Demir'in bir polis memurunun kendisine tekme attığına ilişkin açıklamasını 10 Şubat tarihli "Dezenformasyon Bülteni"nde yalanlandı. Demir, MLSA'ya yaptığı açıklamada "Binlerce kişi enkaz altındayken gidip şikayetle uğraşacak değilim. Görüntüler ortada. Bizim tek amacımız bir can dahi olsun kurtarılması. Böyle bir ortamda bir tekme ile uğraşacak değilim. Onlara söyleyecek başka sözüm yoktur" dedi (11 Şubat).
Cumhurbaşkanı "özgürlükçü" oldu: "Anadolu medyasının sesi ne kadar güç çıkarsa milletlerimizin beklenti ve talepleri o derece makes bulacaktır. Mahalli medyanın halkımızın yönlendirmesindeki kritik role özellikle son yıllarda şahit olduk. Lafa gelince özgür basından dem vuranların, darbecilere alkış tuttuğu dönemde sizler cesaretle demokrasimize sahip çıktınız. Küresel sistemin çarpıklıkların temsilcisi odaklarla bir olup siyasete ayar veren kalemşörler karşısında yerli ve milli basının nasıl olması gerektiğini yine sizler gösterdiniz. Örnek duruşunuzdan ötürü sizlere ve yerel medyamıza şahsım, ülkem ve milletim adına bir kez daha teşekkür ediyorum. Bürokratik iş ve işlemlerin kolaylaştırılması başta olmak üzere pek çok alanda sizlerin yükünü hafiflettik. Her zaman güçlü bir iradeyi sorunlarınızın çözümlenmesi noktasında sergiledik. İnşallah bundan sonra da sizlere desteği sürdüreceğiz. Özgür, tarafsız, halka karşı kendini sorumlu hisseden bir medyanın demokrasiler açısından taşıdığı önemi hepimiz biliyoruz. Bunun için literatürde medyayı takip ederken 'dördüncü kuvvet' kavramına başvurulduğunu görüyoruz. Dördüncü kuvvet ifadesi bizim medyamızın da sahiplendiği bir kavramdır. Kamu adına siyaset kurumunu izleyen, denetleyen, varsa hatalarını ortaya çıkaran bir medya elbette bu tanımı ziyadesiyle hak eder. Medyanın asıl görevi zaten vatandaş adına gözcülük yapmaktır. Ancak ülkemizde 'dördüncü kuvvet' ifadesi genellikle yanlış yorumlanmış, millet ve milletin seçtiklerinin üzerinde bir tahakküm aracı olarak vurgulanmıştır. Halkın sesi olmak yerine anti demokratik güç odaklarının dümen suyuna girmeyi tercih etmiştir. Gazete manşetleri, televizyon ekranları siyasetçiyi hizaya sokmak; hatta alenen tehdit etmek amacıyla kullanılmıştır. Hatırlarsanız 27 Mayıs öncesinde ana akım medya yalan ve iftira dozu yüksek utanç verici manşetlerle resmen darbeye ortam hazırlamıştır. Aynı şekilde 12 Eylül darbecilerine manşetlerden selam çakan medya kuruluşlarımız olmuştur; hatta ileri gidiyorum kalemşörler olmuştur. Ülkenin seçilmiş başbakanına diktatör diyen gazeteci kılıklılar gördük (AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 7. Anadolu Medya Ödülleri Programı'nda konuştu; 4 Ocak).
Tepkiler
Ocak - Mart döneminde RTÜK'ün seçimler öncesi ve özellikle deprem yayınları kapsamında Halk TV, Fox TV, Tele1 ve Habertürk'e verdiği ağır cezalar gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütlerinin yoğun tepkilerine neden oldu. Deprem bölgesinde medya temsilcilerine yönelik şiddet, polis müdahalesi ve İnternet bant daraltma gibi birçok vaka da, medya özgürlüğü savunucularının tepkisini çekti.
ANKA Haber Ajansı yazı işleri müdürü Mansur Çelik'e Terörle Mücadele Kanunu'ndan açılan dava gibi birçok habercinin keyfi şekilde yargılanması da hem kınamaları hem de dayanışma eylemlerini beraberinde getirdi. Geçmişi Hizbullah örgütüyle birlikte anılan HÜDA PAR'ın Cumhur İttifafı'na dahil edilmesine dair haberler ile depremin bölgesinin yeniden inşasına yönelik ANKA Haber Ajansı'nda çıkan bir başka haberin erişimle ilgili verilen erişim engeli kararları sansürün yaygınlığının gözler önüne serdi.
TGC, TGS, DİSK Basın İş ve RSF gibi gazetecilik meslek örgütleri, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin kendisine Sinan Ateş cinayetiyle ilgili soru soran VOA Türkçe servisi muhabiri ve gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu'na "İşine bak, hadi, işine bak" sözüyle saldırması ve ardından MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir tarafından "ajans provokatörlük" ile suçlanmasını kınadı.
HÜDA PAR haberlerine sansüre kınama: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Cumhuriyet sitesinde çıkan "Laiklik karşıtı yapılar Cumhur İttifakı'nda birleşiyor" yazısı dahil son dönemde Cumhur ittifakının HÜDA PAR gibi partilerle yakınlaşmasının eleştirildiği haberlere getirilen seri erişim yasağı kararlarına tepki gösterdi. Önderoğlu, "Öyle anlaşılıyor ki, "kişilik hakları" gerekçesiyle devreye giren sistematik online sansür, antidemokratik bir uygulama olarak, seçim sürecinde bağımsız haberciliğin peşini bırakmayacak. Sansürle hiçbir toplum aydınlığa kavuşamaz" dedi (31 Mart).
AGC'den şiddete kınama: Aydın Gazeteciler Cemiyeti (AGC), Aydın İl Jandarma Komutanlığının uyuşturucu operasyonu sonrasında zanlıların Aydın Adliyesine sevki esnasında Burhan Ceyhan, Melek Fırat, Abdurrahman Fırat ile Murat Uçkaç adlı gazetecilere zanlıların yakınlarının gösterdiği sözlü ve fiziki saldırıyı kınadı. AGC'den yapılan açıklamada, adliye ve asayiş haberlerini takip eden basın mensuplarına yönelik güvenlik tedbirlerinin de ihmal edilmemesi istendi (30 Mart).
TGC'den RTÜK'e eleştiri: TGC Yönetim Kurulu, RTÜK'ün Halk TV, Fox TV ve Tele1'e verdiği cezalarla yurttaşın haber alma hakkını engellemeye devam ettiğine dikkat çekerek bir açıklama yaptı. Açıklamada, "RTÜK çok sesli bir toplumdan tek sesli bir toplum yaratmaya çalışmaktadır. Bunu gerçekleştirmesi elbette mümkün değildir. RTÜK kuruluş amacına uygun davranmalı, Anayasa'ya ve kanunlara uygun kararlar vermelidir" dedi (22 Mart).
ANKA sansürüne RSF tepkisi: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, depremden üç hafta sonra iktidarın acil şekilde 85 bin 250 yeni daire yapılması işini kendisine yakın dokuz şirkete verdiğine dair ANKA Haber Ajansı'nda yayınlanan bir habere erişim engeli getirilmesini eleştirdi. Önderoğlu, "Sırf finans yapıları talep etti diye gerekçe ve argümanı geliştirme zahmetine bile girmeden online haberciliğe yasak getirilmesi ilkel, skandal, kabul edilemez ve hukuka aykırı bir durumdur. Gerçek şu ki, Sulh Ceza hakimlikleri asla özgürlüklerin güvencesi olmamıştır" dedi (14 Mart).
TGC ve Basın Konseyi'nden RTÜK tepkisi: TGC ve Basın Konseyi, RTÜK'ün Diyanet eleştirisinden Flash Haber'e verdiği aylık reklam gelirlerinin yüzde 3 düzeyindeki para ve üç kez program durdurma cezası ile HaberTürk'e verdiği yüzde 3'lük para cezasını kınadı. Flash Haber'e ilahiyatçı Cemil Kılıç'ın Diyanet Kurumu'na yönelik eleştirileri gerekçe gösterilerek oy çokluğuyla verilen cezaya ilişkin TGC açıklamasında, "RTÜK kamusal meselelerin tartışılmasını para ve yayın durdurma cezalarıyla engellemeye çalışmaktadır. RTÜK Anayasa'ya, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne uygun kararlar almalı, haberin serbest dolaşımına saygı göstermeli, yasaların önüne geçen para ve yayın durdurma cezalarından vazgeçmelidir" denildi. Basın Konseyi de, "RTÜK'ün, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını; eleştiri ve ifade özgürlüğünü yok sayan bu kararları kabul edilemez. Seçim ortamında RTÜK, yasal konumunun özerk ve tarafsız kamu tüzel kuruluşu olduğunu hatırlayıp, iktiranın 'sansür kurumu' olmaktan vazgeçmelidir" şeklinde açıklama yaptı (8 Mart).
ÇGD ve RSF'den RTÜK'e tepki: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, deprem yayınları nedeniyle RTÜK'ün dört kanala verdiği cezaları kınadı: "RTÜK'ün deprem bölgesinde çadır için methiye düzene, depremzedeye mikrofon esirgeyene söyleyecek tek sözü yok. Kendisi kutuplaşmanın odağı olan, iktidara yarayan yayıncılık utancına ses çıkarmayan RTÜK'ün gazetecilik dersi vermesi belli başına bir trajedi. Eleştirel yayınlardan rahatsızlık duyanlar öyle anlaşılıyor ki, seçim öncesi irtifa kaybeden egemen siyasete can simidi atıyor. Deprem kadar unutulmayacak başka bir gerçek var ki, o da RTÜK'ün tarafgirliğinde gazeteciliğin aldığı ağır hasar. RTÜK'ü medya sektöründe öz düzenleyici bir yapı olarak değil, siyasi bürokrasinin bir parçası olarak görüyoruz". ÇGD, RTÜK'ün Halk TV, TELE 1 ve Fox TV'ye verdiği cezalara, "Deprem öncesi ve sonrası gerekli hazırlıkları yapmayarak binlerce insanın ölümüne sebebiyet verenler, sesini duyuramayanların sesi olan basın organlarını susturarak orta yerdeki suçlarını örtmeye çalışmaktadır" sözleriyle tepki gösterdi (22 Şubat).
RSF'den Çelik'e davaya tepki: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Adalet Bakan Yardımcılığı'na atanması dolayısıyla Akın Gürlek'e ilişkin bir haber nedeniyle ANKA Haber Ajansı yazı işleri müdürü Mansur Çelik'in Terörle Mücadele Kanunu'ndan yargılanmasına tepki gösterdi. Önderoğlu, Twitter üzerinden, "Değerli gazeteci Mansur Çelik'e meslek yaşamının 28. yılında açılan, birçok haberciyi de taciz etmiş bu davalar, Terörle Mücadele mevzuatının halkın haber alma hakkını çiğnemek için ve kimilerini dokunulmaz kılmak amacıyla araçsallaştırılmasından başka bir şey değil. Henüz soruşturma aşamasında konulan ve ilk duruşma kaldırılmasına yanaşılmayan yurtdışına çıkış yasağını da, mesleğimize yönelik kriminalize edici, kabul edilemez bir hakaret olarak görüyoruz. Bu keyfi kovuşturmaya son verilmesi her şeyden önce yargıya iyi gelecektir" şeklinde açıklama yaptı (21 Şubat).
Depremde görev yapan habercilere dönük baskılara kınama: RSF, 6 Şubat gecesi yaşanan Maraş Pazarcık merkezli depremlerin ardından bölgede gazetecilere yönelik saldırıları, gözaltı, sosyal medya tacizlerini ve internet engellemelerini kınayan bir açıklama yaptı. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu "Türkiye makamları, yaşanan trajediyi basın özgürlüğünü daha fazla engellemek için kullanmamalı. Gazetecilere yönelik kısıtlamaların, saldırıların, tutuklamaların veya sindirmelerin çoğalması endişe verici ve derhal durdurulmalı. Harap olmuş şehirlere gönderilen gazeteciler sadece işlerini yapıyorlar ve bu korkunç koşullarda bilgi herkes için her zamankinden daha önemli bir ihtiyaç" dedi (15 Şubat).
DİSK Basın- İş'ten Boz'a destek: DİSK Basın- İş, gazeteci Murat Bay'ın yağmacı olduğu iddiasıyla saldırıya uğrayan bir Suriyeli göçmenden bahsettiği tweeti nedeniyle nefret söylemleri yoluyla hedef alınmasını kınadı. Açıklamada, "Pek çok gazeteci arkadaşımız linç ortamı ile engellenmeye çalışılıyor. Halka hakikati ulaştıran gazetecilerin tehdit edilmesi kabul edilemez!" denildi (14 Şubat).
RSF'den Bahçeli'ye kınama: RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, "MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ayak üstü, Babala TV ve deprem yıkım acısını yerinden ve içinden yaşayarak sorumluluk alan veya tepki gösterenleri hedef yapacağına, bir hafta boyunca yaptığı gibi sussa daha iyi eder. Önce insan içine çıkacak yüzünüz olsun, ondan sonra rol kapma peşine düşün" şeklinde açıklama yaptı (14 Şubat).
CFWIJ'den kadın gazetecilere destek: Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ), 6 Şubat'ta Maraş ve çevresindeki 9 ili vuran depremi izlemeye çalışan en az sekiz kadın gazetecinin engellendiğini, tehdit edildiğini ve saldırıya uğradığını açıkladı (14 Şubat).
RTÜK tehdidine TGC ve TGS tepkisi: TGS avukatı Ülkü Şahin ve TGC avukatı Gökhan Küçük, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin'in "moral bozucu" yayınları gerekçe yaparak yayın kuruluşlarına yönelttiye uyarı tehdit olarak yorumladı. Ülkü Şahin, "Tarihimizin en büyük afetlerinden birisini yaşarken RTÜK tarafından yapılan bu tür açıklamaların dayanağı yoktur. 6112 sayılı Kanunun 37. Maddesine göre RTÜK'ün görevi radyo ve televizyonlara talimat vermek, yayın akışını, yayın içeriğini belirlemek, müdahale etmek değil, ifade ve basın özgürlüğünün sağlanmasına çalışmaktır. Bu durum açıkça görevi ihmal suçunun oluşturmaktadır" dedi. Gökhan Küçük ise uyarı konusunda "Elbette dikkat edilmesi gereken hususlar var ve bu hususlar örneğin 6112 sayısı kanunla belirtilmiş. Ancak burada temel hak ve özgürlüklerin, basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün engellenmesi söz konusu" ifadelerini kullandı (10 Şubat).
"Depremde bant daraltma"ya kınamalar: Gazetecilik meslek örgütleri, iktidarın 6 Şubat'taki Maraş merkezli depremlerin ardından Twitter ve TikTok uygulamalarına (kısa süreli de olsa) "dezenformasyon" adına getirdiği bant daraltması uygulamasını kınadı. TGS avukatlarından Ülkü Şahin ve TGC avukatlarından Gökhan Küçük bant daraltmanın cana kast ve yaşam hakkı ihlali olduğunu söyledi. Ülkü Şahin sosyal medyaya uygulanan bant daraltma uygulamasının Anayasa'nın 22. Maddesi 2. Fıkrasındaki istisnai hükmün çok geniş yorumlanmasıyla ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'nun 60. maddesinin 10. fıkrasına göre yapıldığını söyledi. Bu kararın Anayasa ve yasanın suistimal edilmesinin bir örneği olduğunu vurgulayan Şahin, "İktidar, afet ve kriz anlarında krizi yönetme yükümlülüğünü öncelikle haberleşmeyi kısıtlayarak gerçekleştiriyor" dedi. Gökhan Küçük de, "Göçük altında kalan insanlar Twitter üzerinden yerlerini bildiriyordu. Şimdi bu insanların yaşam hakları da devletin koruma gözetme borcu da ihlal edildi. Bir binayı çürük yapmakla aynı sonuca çıktı" vurgusunu yaptı. Küçük, "Akreditasyon uygulaması basın özgürlüğüne aykırıdır. Kimin haber verme hakkının olduğuna ve kimin olmadığına iktidar ya da devlet karar veremez" diyerek de akreditasyon sitemini eleştirdi (10 Şubat).
RSF'den Demir'e destek: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Malatya Battalgazi'de deprem tahribatını izleyen Halk TV muhabiri Ferit Demir'e bir polisin tekmeyle saldırmasını kınadı: "Polisin görevi, depremden ağır şekilde etkilenen yurttaşın dillendirdiği eleştirilere şekil vermek, gazetecileri taciz etmek değil! Halk TV Muhabiri Ferit Demir'e yönelik polis saldırısını, İrem Afşin ve ekibine yönelik tehdit ve tacizi kınıyoruz. Gazeteciyi rahat bırakın!" dedi (10 Şubat).
ÇGD'den habercilere destek: ÇGD Yönetim Kurulu, deprem bölgesinde medya temsilcilerine yönelik sansür, tehdit uygulamalarını kınadı: "6 Şubat Maraş Depremi bir suç zinciridir ve iletişimi kısıtlayarak, fiili sansür uygulayarak, gerçekleri aktarma sorumluluğuyla hareket eden meslektaşlarımızı tehdit ederek devam eden bu suç zincirinin halkaları, toprağın altına giren binlerin, yaralarıyla yaşamak zorunda kalan milyonların ve kirli düzenin mağduru bütün bir halkın karşısında, gerçeklerin ortaya döküldüğü gün mutlaka hesap verecektir" (10 Şubat).
İlan Yönetmeliği'ne eleştiriler: İlan ve Reklam Yönetmeliği'ni Gerçek Gündem'e değerlendiren Eski Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, seçimlere çok az bir zaman kala böyle bir yönetmeliğin yayımlanmasının önemine dikkat çekti. Eminağaoğlu, "Seçimlere çok az bir zaman kalmışken, böyle bir yönetmelik yayınlanmasında da aynı durum göze çarpıyor. Her türlü zorluğu göğüsleyen muhalif basın, tüm zorluklara karşı koyarak, yaşamaya, yayın hayatını sürdürmeye devam ediyor. İktidar ise yönetmeliği çıkarma fırsatçılık ile muhalif basını baskı altına almaya çalışıyor" dedi. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu da, "eleştirel gazetelere yönelik mevcut Basın İlan Kurumu (BİK) pratiği göz önünde bulundurulduğunda, sorumluluğunu "yerine getiren" alternatif haber sitelerini diken üstünde tutacak boyutlar içeriyor. Öncelikle, "devlete karşı veya terör suçları" bakımından masumiyet karinesini hiçe sayan, dolayısıyla Türkiye yargı gerçeğinden uzak şekilde, medya sahibine veya gazeteciye açılacak bir davayla dahi, ilan hakkının elden gidebileceği bir sistem getirildi. Neredeyse performans bazlı bir hak dağıtımı söz konusu olduğundan da Türkiye'de haber yayıncılığının güçlüklerini arka plana atan bir yönü de var" diyerek düzenlemeyi eleştirdi (2 Şubat).
RSF Aile Mahkemesi'nin "Ağırel" kararını kınadı: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, eski vekil Şükrü Ayalan'ın, Yeniçağ gazetesi yazılarında ve Halk TV programında kendisine yönelik eleştirilerine son veremediği gazeteci Murat Ağırel ile ilgili Aile Mahkemesi'nden tedbir kararı aldırmasını eleştirdi. Önderoğlu "Eski vekil Şükrü Ayalan'ın gazeteci Murat Ağırel'ın eleştirilerine karşı başvurduğu, susturma amaçlı yol, kendisini daha itibarlı kılmamıştır. Eleştirilere karşı Aile Mahkemesi'ne gidildiği, mahkemece de, kamuoyu önünde tartışılan yararlı meselelerin bir çırpıda sözlü saldırıya yoğrulduğu bir başka karar hatırlamıyoruz. Her türlü eleştirel söylemin anında susturulmaya çalışıldığı, üzerinin örtüldüğü, kamuoyunun bilgilendirilmediği bir ülkede, bedel ye yazık ki habercilere kesiliyor. Bu trajikomik karardan dönülmesini istiyoruz" dedi (27 Ocak).
Gazeteci kuruluşlarından Yazıcıoğlu'na destek, MHP'ye kınama: TGC, TGS, DİSK Basın İş ve RSF gibi gazetecilik meslek örgütleri, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin kendisine Sinan Ateş cinayetiyle ilgili soru soran VOA Türkçe servisi muhabiri ve gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu'na "İşine bak, hadi, işine bak" sözüyle saldırması ve ardından MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir tarafından "ajans provokatörlük" ile suçlanmasını kınadı. Yazıcıoğlu'nun üyesi olduğu DİSK Basın-İş, yaşananlar üzerine Twitter hesabından yaptığı paylaşımda "Bahçeli'ye hatırlatırız, bizim işimiz tam olarak bu! Beğenseniz de beğenmeseniz de gazeteciler soru sorar, soracak!" dedi. TGS Ankara Şubesi de, yaptığı açıklamada "İşimizi yapıyoruz. Yapmaya devam edeceğiz. İşimizin yüz akı Yıldız Yazıcıoğlu (@journalofyy)na yapılanı kabul etmiyoruz. Yıldız Yazıcıoğlu'na Yüce Meclis'in çatısı altında yapılan saldırıyı kınıyoruz. Basın hürdür, sansür edilemez!" dedi (24 Ocak).
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü mesajları: Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi, gazetecilerin 10 Ocak'ı baskı ve hak ihlallerinin tavan yaptığı bir ortamda karşıladığı vurgulandı. 2022 yılında 174 davada 263 gazetecinin yargılandığı, en az 33 gazeteci tutuklandığı ifade edilen açıklamada, "RTÜK ve Basın İlan Kurumu, biat etmeyen televizyon ve gazetelere akıl almaz cezalar yağdırarak iktidarın sopası görevini başarıyla yerine getirdi" denildi. AKP iktidarının kontrol edemediği gazete, dergi, radyo ve televizyon kanallarını cezalarla susturmak istediği ifade edilen ÇGD Bursa açıklamasında "Sansür Yasası ile sadece iktidar uygulamalarına eleştirel ve sorgulayıcı bir anlayışla yaklaşan gazeteciler değil, milyonlarca insanın da düşünce ve ifade özgürlüğü hedef alındı" denildi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), "Bütün zor şartlara rağmen gazeteciler, halka gerçekleri söylemeye devam edecektir. Çalışamayan, çalıştırılmayan ve mesleğini sürdüremeyen tüm meslektaşlarımız adına mücadelemiz yüksek sesle sürecek" dedi. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç de yazılı açıklamada, "Kuvvetler ayrılığına son veren 'tek adam' yönetimi, iktidarını sürdürebilmenin yollarından birini de 'tek sesli' medya düzeni kurmakta buldu. Medyanın yüzde 95'ini tam kontrolüne alıp fonlayan iktidar, elindeki kamu gücünü 'muhalif' medyayı susturmak için 2022 yılında da hoyratça kullandı" dedi. "Tek adam rejiminin siyasi baskılarıyla gazetecilik mesleği bitirilmek isteniyor" açıklaması yayımlayan TGS ise, tüm bu karanlık görünen tabloya rağmen gazetecilikte ısrar edenlerin, iş yerinde adil çalışma şartları ve ülkede demokrasi için mücadeleyi yükselttiğine dikkat çekti (10 Ocak).
BM'den "keyfi tutuklama" karşıtı çağrı: Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 75. yılına girdiğimiz 2023'ün başında hükümetleri ve dünyadaki gözaltına alma/tutuklama yetkisine sahip tüm makamları, haklarını kullandıkları için gözaltına alınan/tutuklanan herkes için af çıkarmaya, şartlı salıvermeye ya da sadece serbest bırakmaya" çağırdı. Türk "İktidardakileri, İHEB'yi eyleme geçirmeye ve keyfi gözaltı/tutuklamaya kesinlikle son vermeye çağırıyorum" dedi (6 Ocak).
Garip Tekzibe tepki: Gazetecilik meslek örgütleri, 29 Temmuz 2022 tarihli "Halk suyuna, toprağına sahip çıkıyor" haber için tekzip yayımlandığı halde Aydın Sulh Ceza Hakimliği'nin Köşk İlçe Kaymakamı Tuğba Polat'ın talebiyle Evrensel gazetesinden, tekzibi iki internet haber sitesi ile tirajı yüz binin üzerinde olan iki gazetede yayımlatması için karar almasını kınadı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş kararın Basın Kanunu'nda yeri olmadığına dikkat çekerek "Bu kadar aleni bu kadar kanun ve hukuku çiğneyen bir karar verilemez" dedi. TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ise "Kanunda yer almayan bir ceza hükmü uygulanmıştır" ifadelerini kullandı. RSF Türkiye temsilcisi ve Bianet medya özgürlüğü raportörü Erol Önderoğlu da, "Karar, sadece hukuka aykırı değil aynı zamanda Kaymakam talebiyle yerine getirilmiş bir tekzip yayınının bir cezalandırma ve kan davasına dönüştürülmesidir" sözleriyle karara tepki gösterdi (5 Ocak).
Dayanışma
Gazetecilik meslek örgütleri, gazeteci Zafer Arapkirli, ANKA Haber Ajansı yazı işleri müdürü Mansur Çelik, BirGün gazetesi köşe yazarı Merdan Yanardağ, Gerçek Gündem sitesi editörü Furkan Karabay ve Yeniçağ sitesi sorumlu müdürü Erdem Avşar gibi pek çok habercinin yargılandığı davaları dayanışma için izledi.
Yılın ilk üç ayında gerçekleşen etkinliklerde, 1979'dan bugüne düzenlenen suikast ve saldırılarda öldürülen Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi ve yazarı Çetin Emeç ile şoförü Sinan Ercan, Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi, Cumhuriyet gazetesi yazarı ve araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe ve Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink mezarları başında veya vuruldukları yerlerde anıldı. Anma etkinliklerinde devletin suçluların peşine kararlı şekilde düşmemesi eleştirildi.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Direktörü Frane Maroevic, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Hatay'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Maroevic, Türkiye'de gazetecilerin durumunun daha da kötüleştiğini kaydetti. MLSA Derneği, Çicek Tahaoğlu ve Yiğit Akbıyık'ın hazırladığı "Umarım viral olmaz: Dijital Çağda Cinsiyetçi Saldırılar ve Gazetecilik" başlıklı kısa belgeselinin lansmanını gerçekleştirdi.
MLSA'dan belgesel ve panel: MLSA Derneği, Çicek Tahaoğlu ve Yiğit Akbıyık'ın hazırladığı "Umarım viral olmaz: Dijital Çağda Cinsiyetçi Saldırılar ve Gazetecilik" başlıklı kısa belgeselinin lansmanını gerçekleştirdi. The Canada Fund for Local Initiatives desteğiyle yapılan belgeselin tanıtıldığı etkinlik kapsamında, Hazal Sipahi moderatörlüğünde ve Çiçek Tahaoğlu, Burcu Karakaş, Yıldız Tar, Sibel Yükler ve psikolog Aslı Avşar'ın katılımıyla bir de panel gerçekleştirildi (29 Mart).
RSF üç gazeteci davası izledi: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten yargılanan BirGün gazetesi köşe yazarı Merdan Yanardağ, "hakaret" ve "iftira" iddialarıyla hakim karşına çıkan Gerçek Gündem sitesi editörü Furkan Karabay ve Yeniçağ sitesi sorumlu müdürü Erdem Avşar'ın davalarını izledi (28 Mart).
Çelik'in yanındaydılar: ANKA Haber Ajansı yazı işleri müdürü Mansur Çelik'in, "Türkiye Gündemine Damga Vuran Hakim" başlıklı haber nedeniyle Ankara 22 Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başladığı davayı CHP Ankara milletvekilleri avukat Levent Gök ve Servet Ünsal, Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Ankara Temsilcisi Taylan Erten, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Can Güleryüzlü, Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener, Türkiye Gazeteciler Sendikası Disiplin Kurulu Üyesi Rahmi Yıldırım, TGS Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş, medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Temsilcisi Igor Celov ile çok sayıda gazeteci ve avukat izledi (21 Şubat).
IPI Hatay'daydı: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Direktörü Frane Maroevic, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Hatay'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Maroevic, Türkiye'de gazetecilerin durumunun daha da kötüleştiğini kaydetti; "Yetkililerin gazetecilerin sahada bağımsız bir şekilde çalışmalarını engellediği açık... Gazetecilerin şeytanlaştırılması onları tehlikeye atıyor. Bu, bireylerin onlara saldırmayı meşru buldukları bir atmosfer yaratıyor" uyarısında bulundu" dedi. IPI ayrıca seçimler öncesi basın üzerindeki baskıların artabileceğine dikkat çekti (16 Mart).
Çetin Emeç ve Sinan Ercan unutulmadı: İstanbul Kadıköy'e bağlı Suadiye'deki evinin önünde 7 Mart 1990 günü uğradığı silahlı saldırıda 55 yaşında hayatını kaybeden Hürriyet Gazetesi eski genel yayın müdürü, Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi ve yazarı Çetin Emeç ile şoförü Sinan Ercan mezarları başında anıldı. Çetin Emeç'in Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki mezarı başındaki anmaya eşi Bilge Emeç, oğlu Mehmet Emeç, kızı Mehveş Emeç Birol, torunu Selin Birol, damadı Özalp Birol ile eski çalışma arkadaşları gazeteciler Doğan Hızlan, Oktay Ekşi, Arif Dizdaroğlu, Ertuğ Karakullukçu, Sedat Ergin, Doğan Satmış ve Pınar Türenç katıldı (7 Mart).
İpekçi mezarı başında ve Anıtı önünde anıldı: İstanbul Nişantaşı'nda 1 Şubat 1979'da düzenlenen suikast sonucu tetikçi Mehmet Ali Ağca tarafından katledilen Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi, ölümünün 44. yılında anıldı. Nişantaşı'nda bulunan Abdi İpekçi Anıtı'nın önündeki anmaya çok sayıda gazeteci katılırken Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkan Yardımcısı ve TGS Yöneticisi Mustafa Kuleli ile Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Başkan Yardımcısı Emre Kızılkaya konuşma yaptı. TGS'nin Abdi İpekçi'nin yolundan ayrılmayacağını vurgulayan Kuleli, "Onun gibi dürüst, yenilikçi ve dünyalı olacağız; çok seslilik ve demokrasiyi savunacağız. Seninleyiz Başkan. Evlatların seni unutmayacak" ifadelerini kullandı. Kızılkaya ise İpekçi'nin ülkemizde gazeteciliği çağdaşlaştıran isim olduğunu, "IPI, İpekçi'nin ölümünün, sadece Türkiye için değil, özgür dünya için de telafisi imkansız bir kayıp olduğunu vurgulamıştı. Onu bir kez daha saygıyla anıyoruz" sözleriyle aktardı. İpekçi için Zincirlikuyu'daki mezarı başında yapılan ve eski çalışma arkadaşları, Milliyet Gazetesi çalışanları ve sevenlerinin katıldığı anma töreninde konuşan kızı Nükhet İpekçi İzet, "Cinayet dosyalarının yeniden açılması, bir arkeolog titizliğiyle çalışılması, tuzaklar kuran, engel olan, taş koyan, duvar ören, üstüne toprak örten, şaşırtmaca ve kandırmacalar yayanların ortaya çıkarılması, ne kadar iyi olurdu. Hatta o zamanlar neye hizmet ettiğinin bile ayrımında olamayanların bazıları kendiliğinden de mertçe ortaya çıkabilir hakikate katkıda bulunabilirlerdi" derken TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş de, "Abdi İpekçi'nin cinayetinde tetiği çektiren karanlık güçlerin hala ortaya çıkarılmamış olması günümüzde de gazetecilere yönelen tehditlerin sürmesinde önemli rol oynamaktadır. Abdi İpekçi cinayeti gazetecilik tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. İpekçi'yi öldürenler, demokrasiye ağır bir zarar vermiştir. İktidar ve muhalefet temsilcileri bunu hiç unutmamalıdır" sözleriyle İpekçi'yi andı (1 Şubat).
TGS ve TGC'den Arapkirli'ye destek: TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, "6 yaşındaki çocuk evlenebilir" diyen Sosyal Doku Vakfı'ndan Nureddin Yıldız'ın şikayetiyle hakaretten yargılanan gazeteci Zafer Arapkirli'ye destek verdi. Duruşma öncesi basın açıklamasında konuşan Durmuş ve Güneş birer konuşma yaparak basın özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunun istismar olaylarının kamuoyunun gündemine gelebilmesi örneğinde de görüldüğünü dile getirdi (31 Ocak).
Ertan'ın davasında dayanışma: Gazeteci Nazlan Ertan, İHD Eş Başkanı Eren Keskin'in Deniz Poyraz Davası'na dair bir gelişmeyi yorumladığı paylaşımını retweetlediği için İzmir 21. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davayı dayanışma olarak Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) temsilcisi Renan Akyavaş'ın da aralarında olduğu çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi de izledi (24 Ocak).
Uğur Mumcu karanfillerle anıldı: Ankara'da 24 Ocak 1993'te aracının altına yerleştirilen bombanın patlamasıyla hayatını kaybeden gazeteci yazar Uğur Mumcu, katledilişinin 30. yılında çeşitli etkinlikler ve hak kuruluşlarının açıklamalarıyla anıldı. Her yıl olduğu gibi saldırının olduğu yere karanfiller bırakıldı, mumlar dikildi. Anma törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, çok sayıda milletvekili, sivil toplum kuruluşu ve sendika temsilcileri katılırken Levent Üzümcü Tiyatrosu'nun hazırladığı "Unutma Bizi" adlı oyun kısa olarak sergilendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, çocukları Özge Mumcu Aybars ve Özgür Mumcu ile birlikte Faili Meçhuller Anıtı'na karanfiller bıraktı (24 Ocak).
Hrant Dink 16. Yılında anıldı: Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 16. yılında öldürüldüğü İstanbul Şişli'deki gazetesinin önünde, doğduğu yer olan Malatya gibi Türkiye'nin ve Avrupa'nın birçok şehrinde anıldı. Gazeteci, 19 Ocak 2007'de gazetesinin önünde olay günü 17 yaşında olan Ogün Samast tarafından öldürülmüştü. Cinayet ise, önce "Trabzon merkezli bir çete", ardından "Ergenekon terör örgütü"nün işi olarak yansıtılmış, sonunda da Mart 2021'de çıkan mahkumiyet kararlarıyla FETÖ Örgütü"ne bağlanmıştı Anmaya Dink'in meslektaşları, siyasiler, sanatçılar, aktivistler ve birçok vatandaş katıldı. Afganistan'da hakim olan cinsiyet ayrımcılığına son vermek için çalışan 14. Uluslararası Hrant Dink ödülünü alan insan hakları aktivisti Şaharzad Akbar'ın mesajı okundu. Ardından, Gezi Parkı Davası'ndan tutuklu sinemacı Çiğdem Mater'in "Sevgili Rakel Dink'in tarihi tespitiyle: Bizi acılarda akraba edenlere inat buradayız, bir aradayız. Son iki yıldır sizlerler beraber olamadım ama biliyorum ben ve benim gibi o meydanda olamayan tüm arkadaşların sesi o meydanda yankılandı. Özgürlükleri elinden alınan Hrant'ın tüm arkadaşlarıyla Selahattin, Osman, Gültan, Sebahat ile o meydanda olacağız, 'Buradayız ahparig' diyeceğiz" dediği mesajı okundu (19 Ocak).
Metin Göktepe anıldı: Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, gözaltında polislerce dövülerek katledilişinin 27. yılında, İstanbul Esenler'de bulunan Kemer Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. Göktepe, 8 Ocak 1996 günü haber peşindeyken gözaltına alınıp nakledildiği Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda polislerce dövülerek öldürülmüştü. Anma etkinliğine Metin Göktepe'nin ailesi, Evrensel gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Polat, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Emek Partisi, EHP, TÖP, SMF il yöneticileri ve üyeleri, Cumartesi İnsanları, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK/Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Turan Aydoğan, HDP Milletvekili Ebru Günay, TİP Milletvekili Ahmet Şık, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Berkin Elvan'ın anne ve babası Gülsüm ve Sami Elvan, Divriği Kültür Derneği yöneticileri, Çipil Derneği yöneticileri ile çok sayıda gazeteci katıldı. Göktepe'nin mezarına Evrensel nüshaları ile karanfiller bırakıldı. Törende konuşan Fatih Polat, "Metin, gerçek hangi barikatın arkasında olursa olsun takipten vazgeçmemek gerektiğini söylüyordu. Bu bize ağır bir sorumluluk yüklüyor, büyük bir coşkuyla da bu sorumluluğu sahipleniyoruz" dedi (8 Ocak).
Raporlar
Cinayetlerde Türkiye RSF için "Avrupa'nın en tehlikeli üçüncü ülkesi": RSF, son 20 yılda dünyada bin 688 gazetecinin katledildiğini, 2003-2022 arasında yılda ortalama 80 muhabirin hayatını kaybettiğini açıkladı. Rapora göre, "gazeteciler için en tehlikeli ülkeler" olarak Irak ve Suriye'de 20 yılda 578 muhabir öldürüldü. Bu ülkeleri, 125 ölümle Meksika, 107 ölümle Filipinler, 93 ölümle Pakistan, 81 ölümle Afganistan ve 78 ölümle Somali izliyor. Türkiye 2003'den bu yana işlenen dokuz gazeteci cinayetiyle "Avrupa'nın en tehlikeli üçüncü ülkesi" olurken Fransa, 2015 yılında işlenen "Charlie Hebdo" katliamında hayatını kaybeden sekiz gazeteci nedeniyle dördüncü, Azerbaycan ise altı cinayetle beşinci gösterildi (1 Ocak).
İşten Çıkarmalar / Ayrılmalar
Ocak - Mart döneminde en az 10 gazeteci, köşe yazarı veya medya temsilcisi işten çıkarıldı ya da yayın kuruluşunun yayın çizgisinden doğan anlaşmazlıklar çerçevesinde işi bırakmak zorunda kaldı. Sadece Halk TV'de altı ayrılığın yaşandığı bu dönemde, Sözcü, Odatv, CNN Türk ve Akit de çalışanlarıyla yollarını ayıran medya kuruluşlarındandı.
Geçen yılın aynı döneminde, yine Halk TV'den Özlem Gürses ve Emin Çapa dahil olmak üzere toplam beş gazeteci ya istifa etmek zorunda kalmış veya işlerine son verilmişti.
Özdil Sözcü gazetesinden de ayrıldı: CHP'yi suçlayarak 7 Mart'ta Sözcü TV'den ayrıldığını açıklayan Yılmaz Özdil, Sözcü gazetesi köşe yazarlığından da ayrıldığını duyurdu. Özdil, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Sözcü gazetesinde buraya kadar... Uğruna mücadele ettiğimiz insanlar tarafından taşlanmayı göze alarak, kalemin namusunu savunmak için elimden geleni yaptım, kariyerimi ortaya koyarak doğru bildiğimi dosdoğru anlattım, anlatmayı beceremediğimi hayat mutlaka anlatacak, hoşçakalın" dedi (9 Mart).
Özdil Sözcü TV'den ayrıldı: Yılmaz Özdil, 1 Mart'ta resmen yayın hayatına başlayan Sözcü TV'deki görevini bıraktığı açıkladı. Özdil, Sözcü gazetesinde çıkan yazısında, "Değerli patronumuz Burak Akbay'a söz verdiğim şekilde 'kurucu' görevimi tamamladım. Anadolu imbiğinden damıtılarak süzülmüş kulağa küpe lafımızdır... Çok muhabbet, tez ayrılık, bırakmayı bilmek lazım. Bundan sonrası, genel yayın yönetmenimiz Korcan Karar'ın liderliğinde seçkin haberci arkadaşlarımın (Parantez açayım... Görevden derhal uzaklaştırılmam için, bir saniye bile görevde kalmamam için, Chp yönetiminin adını kullanarak, aleyhime kampanya başlatılmasına üzülmedim desem, yalan olur. Akp kampanyalarına alışığım, umurumda bile olmadığını beni tanıyan herkes bilir, ama doğma büyüme bir Chp'li olarak, bu kampanyaya parti kaynaklarının harcanmasına gerçekten üzüldüm. Chp'nin parasına yazık kardeşim. Çünkü, bu kadar dolanbaçlı yollar deneyeceklerine, direkt bana telefon etselerdi, kurucu görevim dışında bir niyetim olmadığını, Sözcü televizyonunda çalışma odamın bile olmadığını, genel müdür, genel yönetmen, genel koordinatör gibi herhangi bir sıfatımın olmadığını kendilerine zaten söylerdim.)" ifadelerini kullandı (7 Mart).
Cengiz röportajı sonrası Atilla Odatv'den ayrıldı: AKP'ye yakın Cengiz Holding'in yönetim kurulu başkanı Mehmet Cengiz ile Odatv sitesinde yapılan söyleşi istifa getirdi. Sitenin genel yayın yönetmeni Toygun Atilla, Twitter hesabından görevini bıraktığını açıkladığı metninde. "Odatv'nin sahibi Soner Yalçın başta olmak üzere, 15 ay beraber çalıştığım emekçi kardeşlerime, siz kıymetli okurlara çok teşekkür ediyorum. Hoşçakalın" dedi (20 Şubat).
İstifaya zorlanan Seymen CNN Türk'ten ayrıldı: CNN Türk kanalında "Çalışan Türkiye" ve "Üretim Rotası" programlarını sunan ve Twitter paylaşımlarında 6 Şubat'taki depremlerde koordine olunamadığını ifade eden spiker ve gazeteci Cem Seymen, kanaldan istifa ettiğini açıkladı. TRT gibi kamu kuruluşları başta olmak üzere 'devletin tüm araçlarıyla birlikte depreme müdahalede geç kaldığı' yönünde açıklamalar yapan Cem Seymen, sözleri nedeniyle kanalın kendisini istifaya zorladığını söyledi (16 Şubat).
Sabuncu ve Gültekin'den Halk TV'ye veda : Gazeteci Murat Sabuncu, Halk TV'de meslektaşı Levent Gültekin'le yaptığı "İki Yorum" programına son verdiğini ve kanaldan ayrıldığını duyurdu. Sabuncu, ayrılma kararını "Halk TV prensip olarak başka yerde video söyleşi yapanlarla çalışmayacağını önceden deklare ettiği için ayrılık gerçekleşti" diyerek açıkladı. Sabuncu, T24'te de video söyleşiler gerçekleştiriyor. Sabuncu, sosyal medya hesabından,"2020'nin Eylül ayı başladığımız, ekranda olduğumuz 26 ay boyunca 200'ün üzerinde program yaptığımız İki Yorum'a nokta koyma zamanı. Seçim döneminde daha önce de olduğu gibi T24'teki yazı ve video söyleşilerle mesleğe devam edeceğim" şeklinde açıklama yaptı. Gültekin de, paylaşımında "Sevgili arkadaşlar, Hem Murat'ın bu durumu nedeniyle hem de fark ettim ki daha iyi olsun diye yaptığımız eleştiriler yarardan daha çok zarar getiriyor. Bu nedenle kendi isteğimizle İki Yorum programına son verdik. Hem Halk TV'ye hem de size çok teşekkür ederim" dedi (26 Ocak).
Tazminatsız çıkarılan Özmen Akit'in "gerçek" yüzünü anlatacak! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun idam edilmesi gerektiğini söyleyen ve 26 yıllık hizmetten sonra Akit Medya Grubu'ndan tazminatları ödenmeden çıkarılan Mehmet Özmen, "Akit'in gerçek kirli yüzünü artık tüm Türkiye bilmeli" diyerek, 15 Ocak'ta bir yayın yapacağını söyledi. Akit Medya Grubu'nun ekran yüzlerinden Mehmet Özmen, sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da etiketleyip, "Tüm Müslümanlara ve özellikle iktidar çevresine açık çağrımdır: Lütfen bu karaktersiz, kumpasçı zalimlere destek vermeyin!" dedi (10 Ocak).
Halk TV'de üst üste dört istifa: Halk TV sitesi genel yayın yönetmeni Hakan Çelenk görevini bıraktı. Gerçek Gündem sitesinin ulaştığı Çelenk, "Bir süredir çok yorulmuştum. 10 Aralık itibariyle çalışma arkadaşlarıma da kararımı bildirmiştim. Görevimi bırakmam kanal için sürpriz olmadı" dedi. İstifa, Halk TV Haber Koordinatörü İnan Demirel ve Ankara temsilcisi Özlem Akarsu Çelik'in istifalarından sonra geldi. Demirel de, Twitter'dan, "Halk TV'den ayrılma kararı aldım. Çalışma arkadaşlarıma ve izleyicilere teşekkür ederim" açıklaması yaparak kanala veda etmişti. Halk TV Ankara Temsilcisi Özlem Akarsu Çelik de Twitter'dan "HALK TV Ankara Temsilciliği görevimden istifamın gerekçesi. Dört aydır birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarıma ve değerli izleyicilere saygılarımla..." diyerek bir açıklama paylaştı. Açıklamada "İstifa kararını, genç meslektaşlarımın hak ettiği koşullarda çalışması için aldım" diyen Çelik, gazete patronlarının genel yayın yönetmenliğine soyunmaması gerektiğini vurguladı. Çelik, "Gazetecilik kamu yararı yerine, bir patronun, belli siyasi ve ekonomik yapıların çıkarı gözetilerek icra edildiğinde ülkenin ne hale geldiğinin tanıklarıyız" ifadelerini kullandı. Halk TV muhabiri Gül Gündüz de 4 Ocak'ta kanala veda ettiğini duyurmuştu (4-9 Ocak).