Sınır Tanımayan Doktorlar'ın Nisan 2015'ten bu yana tıbbi muayene, psikososyal destek ve insani yardım malzemesi dağıtımını üstlendiği İdomeni kampında görev yapan Dr. Conor Kenny’nin kaleminden…
* Fotoğraf: Borja Ruiz Rodriguez
Daha kendisini görmeden, mobil kliniğin çadırından bize ulaşan çığlık sesini duydum. Dört genç erkek tarafından koyu renkli bir battaniyede taşınırken acı içinde kıvranıyor, bağırıyor ve ağlıyordu. Onu hemen muayene sedyesine yerleştirdik. Acil müdahale gerektiren bir durumda olduğu belliydi.
İlk etapta, yoğun ağrıları nedeniyle böbrek taşıyla ilgili bir sorunu olduğunu veya bağırsakta oluşan bir delik gibi cerrahi bir problemin olabileceğini düşündüm. Fakat solunum yolunu incelediğimizde, zorla dilini yutmaya ve aynı anda aktif bir şekilde nefesini tutmaya çalıştığını farkettik. Oksijen seviyesi düşmeye başladı. Arkadaşları, kuvvetli tekmelerini kontrol altına almak için kollarını ve bacaklarını tutuyor; klinikteki objelere çarparak kendisine zarar vermesini engellemeye çalışıyorlardı. Onu sakinleştirmek imkansız gibiydi. Çığlık attıkça saldırganlığı da artırıyordu.
Daha sonra bir arkadaşı, kampta görev yapan kültürel aracımıza 22 yaşındaki Hamza'nın*, Suriye'deki kız kardeşinin bir hava saldırısında öldürüldüğünü daha yeni öğrendiğini söyledi. Burada, İdomeni'de, korkunç bir acıyla kendine bilinçli bir şekilde zarar vermeye çalışıyordu.
Buradaki ilk günlerimde bu olay beni şoke edebilirdi veya en azından şaşırtabilirdi. Ama şimdi alıştığımı söyleyebilirim.
Daha önce İdomeni'de, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) olarak, Suriye'deki bombardımanlara kuvvetli bir fiziksel tepki veren pek çok hastayı tedavi ettik. Bu hastalarımızdan biri, Halepli 68 yaşındaki bir kadındı. Geçtiğimiz Nisan ayında hava saldırısında aile fertlerinden birini kaybetmiş, bu kaybın ardından sık sık kliniğimize bayılma atakları ile getirilmişti. İncelemelerimiz sonucunda bu atakların hiçbirinin tıbbi bir nedeninin olmadığını tespit ettik.
Aynı şekilde, babasının keskin bir nişancı tarafından vurulduğunu gördükten sonra dört ay boyunca idrarını tutan yedi yaşındaki çocuk da “tıbben iyi durumda”.
Bu sorunu aşmak için psikososyal destek ekibimizle düzenli görüşmeler yapıyoruz ve diğer taraftan giyim ve bebek bezi ihtiyaçlarını halletmeye çalışıyoruz. Oysa bu sorunların altında çok daha büyük ve önemli bir mesele yatıyor.
Ben ve meslektaşlarım, İdomeni’deki mobil klinikte çalışan doktorlar olarak, pek çok kez Suriye'deki bombardımanların psikolojik etkilerine tanıklık ediyoruz. İnsanlar, yaşamak için başka ülkelere, başka topraklara kaçtığında, bu üzücü deneyimleri arkalarında bırakamıyorlar. Bu tür bir geçmişten kaçmak imkansız. Bu görüntüler, tıpkı bir gölge gibi uzun süre sizi takip etmeye devam ediyor.
İdomeni’de tedavi ettiğimiz insanlar, şu anda sivillerin ve hastanelerin bombalanmasının artık sıradan bir olay haline geldiği bir ülkeden, çatışmaların dinmediği Suriye’den kaçmayı başardılar. Geçtiğimiz haftalarda yine Halep'te kanlı saldırılara şahit olduk.
Şimdi tekrar burada, İdomeni'de yeni bir sorunla karşı karşıyalar.
Yunanistan'ın kuzeyinde Makedonya sınırında yer alan kamp, uluslararası bir yük taşıma demiryolu istasyonu ve bir kesimhanenin etrafında kurulu. Yaklaşık 10 bin mülteci ve göçmeni barındıran bu kampta, insanlar sürekli korku içinde yaşıyorlar. Bilinmeyenin verdiği bir korku... Evlerinden gelecek kötü haberleri almanın korkusu... Suriye'de patlayan bir sonraki bomba sevdikleri birini öldürecek mi? Geri gönderilecek olmalarının verdiği gerçek bir korku bu.
İdomeni’de müthiş bir sıkıntı hali ve hayal kırıklığı hakim. Hamza’ya reçeteyle sakinleştiriciler vermek zorunda kaldık. Bu kuşkusuz son çare olarak kullanılan, aşırıya kaçan bir çözüm yolu. Fakat Hamza kendine fiziksel anlamda ciddi olarak zarar veriyordu ve kampta kalan kadın ve çocukları da düşünerek başka çaremiz olmadığına karar verdik. Onu ilk etapta klinikte müşahede altında tuttuk ve psikologlarımızdan birine yönlendirerek devamında hikayesini dinleyebilmek için onunla daha fazla zaman geçirdik.
Umarım şu anda kendini toparlamıştır ve daha iyidir. Dürüst olmak gerekirse, zaman içinde ona neler olacağını kestiremiyorum. Hiçkimse, en azından İdomeni'de mahsur kalmış hiçkimse, Hamza’nın başına neler geleceğini bilmiyor.
Hamza gibi onbinlerce insan, hiçkimsenin yaşamadığı bir toprak parçasında sıkışıp kalmış gibiler. Bir hastamızın bana söylediği gibi: “Biz burada, aynı Suriye'deki gibi ölüyoruz ama çok daha yavaş ve acılı bir biçimde...” (CK/AS)
* Dr. Kenny'den not: Hastanın gerçek adı ve bilgileri, kişisel gizlilik ilkemiz nedeniyle sebebiyle değiştirilmiştir. İdomeni ile ilgili olarak dile getirilen görüşler bana aittir ve tam anlamıyla Sınır Tanımayan Doktorlar'ın (MSF) görüşlerini yansıtmamaktadır.
** Bu yazı kamp hala boşaltılırken, 24 Mayıs’ta yayınlandı. İdomeni kampı şimdi tamamen boşaltıldı, mülteciler şartları İdomeni’den de kötü kamplara, çadırlara mahkum edildi.