Kobanî davasının 37. duruşma periyodunun 1. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Uluslararası heyet de takip etti
MA’nın haberine göre, bugünü duruşmayı Almanya, İsviçre, Lübnan, Fransa, Norveç, İsveç, İzlanda, Mısır ve Lübnan gibi ülkelerden siyasetçi, gazeteci, yazar, şair ve aktivistler takip etti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’sinden (HEDEP) milletvekillerin eşlik ettiği katılımcılar arasında BASTA Genel Sekreteri Franziska Stier, Fransa Sol Parti Eş Genel Sekreteri Fierre Barbier ve parlamenter Oihana Etxebarrieta Legrand, İsveç Sol Parti Parlamenteri Ilona Szatmari, Avrupa Yeşiller adına Mina Jack Tolu yer aldı.
Avukat Kozan: Polis açıklamaya izin vermişti
Duruşmanın başlamasının ardından mahkeme heyetinden söz alan avukat Çiğdem Kozan, müvekkili Ayla Akat Ata hakkında Batman’da açılan ve bu dava dosyası ile birleştirilen dava dosyasının içeriğine dair konuştu.
Avukat Kozan, Ata hakkındaki davanın Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da uluslararası komplo sonucu Türkiye’ye getirilmesi ile ilgili yaptığı açıklama nedeniyle açıldığını paylaştı.
Bu açıklama esnasında konuşma yapan müvekkilinin sadece eyleme katıldığına dair fotoğrafının yer aldığını belirten Kozan, zaten polisin açıklama yapılmasına izin verdiğini ve herhangi bir şiddet olayının yaşanmadığını kaydetti. Kozan, müvekkilinin sırf bu husus nedeniyle ‘örgüte üye olmak’ iddiasıyla yargılandığını ifade etti.
“Bunların hangisi suç?”
Kozan, milletvekili olduğu sırada yapılan pek çok basın açıklaması ve eyleme katılması nedeniyle müvekkili hakkında aynı iddiayla başka bir dava daha açılıp bu yine bu dava dosya ile birleştirildiğini de hatırlattı:
“Müvekkil katıldığı eylemlerde yaptığı konuşmalarda eylemlerinin demokratik hak olduğunu dile getiriyor. Ayrıca 15 Şubat’a ‘komplo’ demenin de suç olmadığını ve ifade ile düşünce özgürlüğü kapsamına girdiğini biz de aynı şekilde söylüyoruz.”
Kozan, ayrıca Ata’nın katıldığı açıklama ve etkinliklerde Kürtlere dönük saldırı ve katliamlara dair kullandığı ifadeleri mahkeme salonunda tekrar ederek, “Bunların hangisi suç?” diye sordu.
“Gizli bir oturumdu, üzerinden 10 yıl geçti”
Konuşmanın hiçbir yerinde şiddete ve silaha teşvik olmadığını dile getiren Kozan, şunları söyledi:
“Müvekkil, 10 Ocak 2010’da Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı bir konuşmada, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dikkat çekmiştir. Bu konuşmasında da tecridin devam etmesi halinde toplumsal barışın mümkün olup olmayacağını ısrarla sormuştur. Gençlerin yaşamını yitirdiğini, pek çok sorunun bu nedenle bu tecrit nedeniyle olduğunu anımsatmıştır.
Bu konuşma Suriye’ye yönelik bir tezkere kararı öncesinde yapılmıştır. Bir de gizli bir oturumdu. Üzerinden 10 yıl geçti. Bu konuşmanın getirilmesini istedik. Mahkeme bunu istedi. Ancak Gülten Kışanak’ın konuşması geldi. Bunun yanlış geldiğini söylememize rağmen mahkeme tekrardan istemedi. Müvekkil, bu konuda eylem ve etkinliklerde söylediğinden çok Meclis’te söz sarf etmiştir.”
Suçlamalar: Konuşma, oturma eylemi
PKK Lideri Öcalan’ın Suriye’den çıkarıldığı 9 Ekim 1998’e dair 2012 yılında müvekkilinin ve pek çok yurttaşın açıklama yapmak istediğini, ancak polis tarafından engellendiğini söyleyen Kozan, müvekkilinin Batman İl Örgütü’nün kapısında konuştuğunu ve bu konuşma nedeniyle hakkında fezleke hazırlanıp dava açıldığını kaydetti.
Müvekkilinin Öcalan’ın Kürt sorunun çözümündeki rolüne dair sözler sarf ettiğine dikkat çeken Kozan, heyete “Hükümet yetkilileri de aynı şekilde ifadeler kullanıyordu. Bunlar suç mu olmuş oluyor?” sorusuna yöneltti.
Yine 2012’da yapılmak istenen Newroz’un engellenmesine karşı yapılan bir oturma eyleminin de suçlama konusu yapılarak, dosyaya konulduğunu ifade eden Kozan, ayrıca Kürt siyasetçi Bengi Yıldız hakkında açılan ve bu dosya ile birleştirilen bir dosyada yer alan müştekilerin müvekkili hakkında bir söz söylememiş olmasına rağmen bu şekilde kabul edildiğini kaydetti.
Kozan, müvekkilinin Newroz’un engellenmesi sırasında orada bulunan TOMA ve benzeri polis araçlarına dair, “Çekin savaş araçlarınızı!” şeklinde sözler sarf ettiğini, bunun da iddianamede suçlama konusu haline getirilmeye çalışıldığını ifade etti.
AİHM'in 'ihlal' kararını hatırlattı
Aynı sözleri daha önce Kürt siyasetçi Hatip Dicle’nin kullandığını ve suçlandığını hatırlatan avukat Kozan, ancak dosyanın gittiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamı”nda ‘hak ihlali’ kararı verdiğini dile getirdi.
Kozan, bunun yanı sıra trafiğin kapatılması yönünden de suçlamanın olduğunu ancak AİHM’in bu konuda da kararlarının olduğunu ve bu husus da ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğini kaydetti: “Bu tip olaylar normal şartlarda 2911 sayılı ‘Toplantı ve gösteri kanuna muhalefet’ bağlamında ele alınması gerekiyor. Ancak görüldüğü gibi bir torba yapılmış ve her şey içine atılmış. Örgüt üyeliği ve örgüt propagandası suçlaması var.”
Müvekkiline yönelik pek çok suçlamanın diyalog süreci dönemde yapılan eylem ve etkinlerde sarf edilen sözler olduğunu vurgulayan Av. Kozan, bu sürecin devam ettiği 13 Ağustos 2013 tarihinde dönemin Batman Valisi’nin her gün sanal medyada halka “Rojbaş” dediğini de anımsattı. (AS)