Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu Üyesi ve eski Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Necdet İpekyüz, açlık grevleriyle birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirilen idam cezası tartışmalarını esefle karşılıyor.
İnsan hakları aktivisti ve doktor olan İpekyüz'le idam cezasının etik ve sosyal açıdan yaratacağı olası sorunların yanı sıra Kürt sorununu taşıyacağı boyutları konuştuk.
İpekyüz, Kürtlerin "idam" dendiği an kendilerini hedefte gördüklerini belirterek, tarihten örnek veriyor ve idamların çözüme yol açmadığı gibi Kürt sorununu hep daha da derinleştirdiğini belirtiyor.
"İdamlar Kürt sorununu her dönem daha da derinleştirdi"
Türkiye çapında açlık grevleri 62. gününde ve Başbakan Erdoğan, grev eylemlerini "şov", "şantaj" olarak değerlendirmeye devam ediyor. Böyle bir dönemde yaptığı konuşmalarda sıklıkla idamı gündeme getirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İdamın tekrar tartışılması ve konuşulmasını esefle karşılıyorum. Bu dönemde idamı özellikle Kürt meselesi eşliğinde gündeme getirmek tümüyle tehdit ve şantajdır.
İdamın tekrar gündeme getirilmesi daha fazla şiddete davetiye çıkartır.
İdamın tekrar uygulanmaya başlanması durumunda Kürt sorunu açısından ne gibi olumsuzluklara sebep olur?
Kürt sorununun çözümünde güvenlikçi politikalar boşa çıkmıştır. Güvenlikçi politikalar bu sorunu çözemiyor. Sadece son 30 yıldır değil, öteden beri verilen ölüm cezalarına baktığımızda, idamlar Kürt sorununu bitirmemiş, aksine daha radikal, daha öfkeli kitleler yaratmıştır.
Şeyh Said olayına baktığımızda da İran'da Kadı Muhammed olayına baktığımızda da aynı şeyi görüyoruz. İdam meselenin çözümüne fayda sağlamayacağı gibi derinleşmesine yol açar.
Geldiğimiz dönemde ortaya konacak buna benzer söylem ve uygulamalar Kürt meselesini daha da gerer. Türkiye'de yaşayan herkesini idam defterinin kapandığını söylemesi lazım. Burada insan olarak idama karşı tepki göstermek lazım.
"Halk istiyor diye siyaset yaparsanız savaşa da girebilirsiniz"
Devletin temel görevlerinin başında bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruma gelir. Bir insanın yaşama hakkının devlet tarafından alınması ne derece etik?
Yaşama hakkı bir bireyin en temel hakkıdır. Bu noktada bu hakkı korumakla mükellef olan devletin bir bireyi öldürme yetkisini kendisinde görmesi kabul edilemez bir şey.
Bu tür tartışmalar da Türkiye'de ne kadar keyfi bir yönetim olduğunun göstergesi. Artık sorun bitmiş, çözülmüş. Kimse bunları konuşmuyorken kendi kendilerine mesele çıkartarak gündem yaratıyorlar.
Türkiye bu sorunu çok daha önce aşması gerekirken, Öcalan'ın cezaevinde olduğu dönemde aştı. İdam meselesini Öcalan çerçevesinde Kürtlere indirgediğinizde bunun izahı olamaz. Dünyanın neresinde olursa olsun idama karşı çıkmamız lazım.
Başbakan, "Halkın büyük çoğu idamı istiyor" diyor. Temel hak ve özgürlüklerin tanınması kitlelerin neyi ne kadar istediğiyle ölçülebilir mi?
Siyasetçiler halkın her istediğini yaparsa belki oyları artar ama toplum ileriye değil geriye gider.
Türkiye coğrafyasını ikiye bölseniz, belki bir kısmında yüzde 70 evet derken diğer kısmı hayır der. Bunun izahı nasıl olacak? Siyasetçilerin bunları düşünmesi lazım.
Mutlaka halkın duyarlılıklarını almak lazım ama sadece halk böyle istiyor diyerek siyaset yaparsanız savaşa da girebilirsiniz.
"İdam denince Kürtler kendilerinin öldürüleceğini düşünüyor"
Erdoğan'ın 12 Eylül 2010 referandumu öncesi "Anayasayı değiştireceğiz" diyerek yaptığı konuşmalarda darbe döneminde idam edilen kişileri andığını hatırlıyoruz. Şimdi "Asmayalım da besleyelim mi" diyen Kenan Evren'le paralel noktada konuşmalar yapıyor...
Türkiye'de geçmişe ait bir hafıza yok. Eskiden de "halk istiyor" diyerek insanlar asıldı. Hafıza kalsa bunların hesabının sorulması lazım.
Şimdi idamdan bahseden Erdoğan'a halkın referandum öncesi idama mahkum olanların mektuplarını okurken nasıl ağladığını hatırlatması lazım.
İdam tartışmaları, gözlemlediğiniz kadarıyla Kürt kamuoyunda nasıl algılanıyor?
Bu tür tartışmalar Kürt meselesinde gerginliğe neden oluyor. Kürt meselesinde bir şantaja dönüşüyor. Toplumsal barış istiyorsak idamın değil uygulanması, tartışılması bile yanlış.
Kürtler'de idam gündeme geldiği an "bu bizim için getirilecek" gibi bir hissiyat oluşuyor.
İdamın kimseye uygulanmaması lazım. Bu ülkede muhalefet edenler de başbakanlar da asılmış. Sonuçta bugün baktığımızda geçmişteki idamları onaylayan kimse yok. Herkes hayıflanıyor.
Başbakan her konuşması kamuoyunda etki yaratıyor. Ancak bu etki her yerde olumlu olmuyor. Bir siyasetçinin konuşurken oy kaygısı dışında daha sağduyulu olması lazım. (EKN)