Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Lisesi önündeki 536. buluşmalarında 10 Temmuz 1994 gecesi maskeli kişiler tarafından gözaltına alınan İbrahim Çelik ve oğlu Edip Çelik için buluştu, 21 yıllık cezasızlığın son bulmasını istedi.
Görmedim, duymadım, bilmiyorum diyen, sanıkları koruyan bir devlet zihniyeti yerine faillerin bulunduğu, sanıkların yargılandığı bir devlet talebinde bulundular.
Çelik: Kürt olduğumuz için kaybettiler onları
Buluşmada İbrahim Çelik’in kızı Feryal Çelik’in yazdığı mektup da okundu. “Babam ve kardeşim nerede” diye soran Çelik şöyle yazdı:
“Ben bir cumartesi çocuğum, cumartesi kardeşiyim. Babam ve kardeşim Batman’da gözümüzün önünde kaybedildi. Bir köylüyü bahane ederek götürdüler babamı. Arkasından giden kardeşimden de babamdan da birdaha haber alamadık.
“İkisi de işlerinde, güçlerinde insanlardı, hiçbir suçları yoktu. Kürt olduğumuz için kaybettiler onları. Kürt olmak suç mu?
“21 yıldır feryat ediyoruz duyan yok. Her yere gittik ama sonuç alamıyoruz. Babamı, kardeşimi aradığımı söylediğimde; karakoldakiler gidin size Apo yardım etsin dediler. Olayın üzerini örtmeye çalıştılar.”
“Yargıdan da sonuç alamıyoruz. 21 yıl geçti hiçbir sonuç çıkmadı hala. Önce annem aradı eşini ve oğlunu o hastalanınca ben aradım babamı ve kardeşimi şimdi çocuklarım arıyor onları.
3 kuşaktır sürüyor adalet anlayışımız. Daha ne kadar sürecek bu hukuksuzluk, vicdansızlık? Kayıplarımızın bulunmasını istiyoruz.”
Tanrıkulu: VIP sanık bunlar
Galatasaray Meydanı’ndaki buluşmaya katılan milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Pervin Buldan da dün Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 19 faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar ve özel harekat polislerinin de aralarında bulunduğu 19 kişinin yargılandığı davaya değindi.
Tanrıkulu şöyle konuştu:
“Dün Ankara’da çok önemli bir dava vardı. 1. Ağır ceza mahkemesinde görülen davada 19 dostumuzun öldürüldüğü davanın sanıkları vardı.
“Mehmet Ağar’dan İbrahim Şahin’e herkes o davanın sanığıydı ama sanıklardan hiç kimse davada yoktu. Mehmet Ağar İstanbul’dan görüntülü dinlendi ve devlet, Ağar’ı mahkemeye getiremedi.
“Hasta olduğu söylenen Ağar, yoldaşı Kenan Evren’in Ankara’daki cenazesine katılabilmişti ama Ankara adliyesine gelemedi.
“Ben bunlara VIP sanık diyorum. Adliyenin arka kapısından geçerler, özel bir şekilde hakimler onları dinler. Dün de Ağar’ın İstanbul adliyesinde ifadesi alınırken tüm adliye koridoru kapatılmış, hiçkimse mahkeme salonuna alınmamış.”
Buldan: Kayıplar bu ülkenin devlet politikasıydı
Buldan da konuşmasını “Türkiye adaletin olmadığı bir ülke” diyerek bu durumun Ağar davasında da devam ettiğini söyledi.
“Yıllardır bu ülkede faili meçhul cinayetlerin, kayıpların, yargısız infazların kimler tarafından işlendiği çok net bir şekilde ortadadır.
“Başta 1990 yılları arasında görev yapan ülkenin Başbakan’ı, Emniyet Genel Müdür’ü, bölge valilerinin de bulunduğu insanlar bu kayıpların altına imzalarını attılar.
“Dünkü davada da gördük ki failli meçhullerin sanıkları hala devletin koruması altında, güvenliği altında. İfade vermeye bile gelmiyorlar, getirilmiyorlar. Devlete şu çağrıyı yapıyoruz: Bu insanları korumaktan vazgeçin, bu insanların mağdur insanlara hesap vermesinin önünde engel olmaktan vazgeçin.
“Kayıplar, yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler bu ülkenin devlet politikasıydı fakat bizim politikamız onları bulmak, yargılatmak ve hesap verdirtmektir.”
Baba oğul nasıl kaybedildi?
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un basın açıklamasında baba İbrahim Çelik ve oğul Edip Çelik’in kaybedilişi şöyle aktarıldı:
''10 Temmuz 1994 gecesi maskeli ve silahlı dört kişi, Çelik ailesinin kapısını çaldı, babbaba oğul dönmeyince Jandarma’ya ve Emniyet’e başvurdu, T.R., A.Ö., R. G. ve Ç.D. hakkında suç duyurusunda bulundu. Başvurular sonuçsuz kaldı; her ikisinden de bir daha haber alınamadı.” (SY/EA)