"Geldiğimiz aşamada, sermaye için doğal su kaynakları neredeyse benzin ve mazot kadar kıymetli."
"Çevre politikaları, mevcut hükümetin ayakta kalmak için yürüttüğü özel politikalarla bağlantılı."
"Kürt kentlerinde sadece ekolojik değil, toplumsal bir tahribat da var."
Yeşil Sol Parti eş sözcüsü İbrahim Akın'la ekoloji mücadelesinin diğer mücadelelerle kesişimini, Türkiye'deki ekoloji tahribatının boyutunu ve Kürt illerindeki ekolojik tahribata dair yürütülen özel politikaları konuştuk.
Türkiye'deki ekolojik tahribatı kısaca değerlendirmek gerekirse, bu tahribata dair politik tutumu nasıl yorumluyorsunuz?
Ülkemizdeki çevre tahribatı aslında dünyayı etkisi altına alan kapitalizmin yağma, talan politikalarından bağımsız değil. Ama özgün bir örnek olarak Türkiye'ye baktığımızda, özellikle son zamanlarda ekonomi girdilerini artırmak için çevre talanına tam gaz devam eden bir iktidar görüyoruz. Çevre politikaları, mevcut hükümetin ayakta kalmak için yürüttüğü özel politikalarla bağlantılı. Ülkenin doğal kaynakları şu an AKP'nin başat gelir kaynaklarından biri haline gelmiş durumda. Doğal alanlar, dağlar, ovalar, sular üzerinde yürütülen sistematik enerji politikaları kara bulut gibi üzerimize çökmüş durumda.
İbrahim Akın.
Sizin gözlemlerinize göre halihazırda yaşanan çevre tahribatlarından en önemlileri hangileri?
Balıkesir-Çanakkale İlleri Bütünleşik Kıyı Alanları Planı'nı biliyor musunuz? Korkunç bir proje bu. Bandırma, Karabiga, Çanakkale Merkez, Bozcaada, Edremit Körfezi, Ayvalık ve Gelibolu Tarihi Yarımada Bölgesi olarak yedi bölgede yapılması planlanlanıyor. Bu aslında bir "kıyı yağması".
Karadeniz'deki yağmalar keza. Cengiz İnşaat'ın 21 Nisan 2021'den beri İkizdere'de sürdürdüğü yıkım bile tek başına devasa bir yıkım. Enerji politikaları, sözde temiz enerji de dahil olmak üzere uluslararası standartlara uymadan yürütülüyor. Kuralsızca, fütursuzca maden ocakları açılması için verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarını görüyoruz. Ancak enerji politikalarının kötüye kullanımına bağlı olarak bir toplumsal tepki geliştiğini de görüyoruz ve bunun da haklı ve meşru olduğunu biliyoruz.
TIKLAYIN - İkizdere'de halk bir kez daha kamyonların önünü kesti
"Su, mazot kadar kıymetli"
Geldiğimiz aşamada, sermaye için doğal su kaynakları neredeyse benzin ve mazot kadar kıymetli. Su piyasalaştırıldı. Özellikle Karadeniz bölgesindeki su kaynakları hayli zarar gördü bu politikalardan. Çünkü olay su kaynaklarını aştı, Karadeniz'in doğal yapısının pazarlanmasına evrildi. Öte yandan Ege'deki ekolojik yıkımları biliyoruz. Jeotermal Enerji Santralleri (JES) Manisa ve Aydın'da yaygın bir şekilde kullanılıyor. Bu bölgelerdeki tarımsal faaliyetler neredeyse durma noktasına geldi. Türkiye'de üzüm üretim merkezlerinden biri olan Manisa'da üretim durma noktasına geldi. Aydın'ın meşhur narenciyelerinin olduğu bölgeler kullanılamaz hale geldi.
Kürt kentlerindeki ekolojik yıkımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt kentlerinde yaşanan yıkımın elbette başka bir boyutu daha var. Bölgede yaygın bir yağma olduğu hepimizin malumu; ancak orada yürütülen özel politikalar da çoğumuzun malumu. Kürt kentlerinde sadece ekolojik değil, toplumsal bir tahribat da var. Yağmanın ötesinde savaş politikalarıyla yerle bir edilen kentler var.
Oradaki ormanları bilinçli olarak, özellikle güya "örgütler konumlanıyor", diye bombalayarak yakan bir devlet politikasıyla karşı karşıyayız. Bölgedeki hayvancılığı da zedeleyen, insanları ekonomik olarak da zorlayan bir süreçten bahsediyoruz. İklim kırımına neden olacak tahribatlarla karşı karşıyayız. Ve biz İzmir ile Diyarbakır'ın ayrı ayrı yürüttüğü ekoloji mücadelesini ortaklaştıramadığımız sürece kazanamayacağız.
TIKLAYIN - "Dersim'deki operasyonlar ekolojiye zarar veriyor"
Yeşil Sol Parti olarak sizin bu tahribatla mücadeledeki reçeteniz/programınız nedir?
Elbette bize göre bu yağmanın önüne geçmek sadece demokrasi mücadelesi ile mümkün. Kutuplaştırma siyaseti karşısında ekoloji mücadelesinin ne denli önemli olduğunu biliyoruz, ki buna dair çok önemli araştırmalar da var. Ekoloji mücadelesi, bir nevi kutuplaştırma siyasetinin de reçetesi. Yeşil Sol Parti olarak ekoloji mücadelesi alanında rekabetçi bir politik içerisinde değiliz. Biz aynı zamanda Halkların Demokratik Partisi (HDP) bileşeni bir partiyiz. HDP'nin mücadele alanının geniş olduğunu biliyor ve ekonomi, kimlik ve sınıf mücadelesini aynı ortak paydada büyütemezsek parçalı ekoloji mücadelesinde de başarılı olamayacağımızı biliyoruz.
"İçinde bulunduğumuz koşullar çetin"
Evet içinde bulunduğumuz koşullar çetin. Ancak ekoloji mücadelesi basit ve sınırları belli olan salt bir çevre mücadelesi değil. Tüm toplumun geleceğinin tehdit altında olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Pandemi, bu tehdidin sonuçlarından biriydi. Bu coğrafyada, bu gezegende yaşayan herkesi tehdit eden bir durumla karşı karşıyayız. O nedenle doğamıza, toprağımıza, suyumuza, geleceğimize sahip çıkmak için herkesin duyarlı olması gerektiğine inanıyoruz. Ekoloji mücadelesi bir gelecek meselesi ve ölüm-kalım mücadelesi.
(TY)