* Görseller: İBB Basın Danışmanlığı.
Aylık Le Monde Diplomatique dergisinin , "Manière de voir" (Görme Biçimi) adlı ekinde yer alan "Türkiye Yüzyılı, 1923-2023" başlıklı Ekim-Kasım 2023 özel sayısındaki bir makale, dün (21 Eylül) iktidara yakın medya organlarında "İstanbul'un İETT çilesi Fransız basınında!" manşetiyle yayımlandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Basın Danışmanlığı, bugün yaptığı açıklamayla başta Sabah ve A Haber olmak üzere söz konusu mecraların, İETT ve İstanbul haberlerine yanıt verdi:
"İBB'ye yönelik iftira kampanyasını sürdüren Sabah ve A Haber, medya tarihine bir yalanla daha geçti. Fransa'da aylık yayınlanan 'Le Monde Diplomatique' dergisindeki NATO-Türkiye ilişkisini konu eden makale, İstanbul'a ait bir yazıymış gibi sunuldu.
"Sanatçı İhsan Oturmak'ın dergide yer alan 'isimsiz' adlı çizimi üzerinden kara propaganda yapıldı. Oturmak'ın aynı temada tasarımları olmasına rağmen, sanatçının bir eseri yalan habere malzeme yapıldı."
İhsan Oturmak'ın 'isimsiz' adlı eseri.
İhsan Oturmak çizimleri
İBB'nin aktardığına göre, Fransalı araştırma kuruluşu Institut de RelationsInternationales et Stratégiques (Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü - IRIS) direktörü, Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Didier Billion'un kaleme aldığı makalede NATO ve Türkiye ilişkisi ele alındı.
MakaleLe Monde Diplomatique'te yayımlanan makalenin çevirisi özetle şöyle: NATO ile Çalkantılı Bir İlişki
"Ankara, 1950'ler hariç, Washington ile ayrıcalıklı bir ilişki sürdürürken ortaklarını çeşitlendirme arzusunu her zaman göstermiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı'nın 2017 yılında Rusya'dan S-400 füzeleri satın alması başta olmak üzere ilişkiler zaman zaman gerginleşmiştir. Bununla birlikte Türkiye, tek Müslüman üyesi olduğu Atlantik İttifakı'nda önemli bir oyuncu olmaya devam ediyor.
"Soğuk Savaş'ın başlangıcından itibaren Türkiye Batılı güçlerin yanında yer aldı ve Washington'un tercihlerini sistematik olarak destekledi - bu da bölgesel çevresinden radikal bir şekilde izole olması anlamına geliyordu. Türkiye'nin 1952 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) üye olması bunun en bariz simgesiydi. Tarihinin hiçbir döneminde ekonomik, sosyal, siyasi ya da kültürel alanlarda Batı bloğuyla bu kadar güçlü bir şekilde özdeşleşmemişti.
"Bununla birlikte, 1964'ten itibaren Ankara'nın dış politikası çeşitlenmeye ve ardından daha özerk hale gelmeye başladı ve ulusal çıkarları olarak gördüğü şeyleri savunma kararlılığını yansıttı. Bu özgürleşme arzusu, örneğin Kıbrıs'taki siyasi krizler sırasında, ilk olarak 1964'te, ama özellikle de on yıl sonra, 1974'te, Türkiye'nin adanın bölünmesini zorla dayattığı ve 1975'ten 1978'e kadar Amerikan silah teslimatına ambargo uygulanmasına yol açan bir kriz sırasında ortaya çıkmıştır.
"Dolayısıyla, Türkiye NATO üyesi olmaya devam ederken ve ABD ile yadsınamaz bir stratejik ortaklığı sürdürürken, müttefikleriyle olan ilişkileri uzun zamandır kritiktir.
"1980'lerin sonunda liderler arasında büyük bir endişe baş gösterdi. Berlin Duvarı'nın yıkılması, Ankara'nın coğrafi konumunun sağladığı stratejik avantajı kaybetmesine neden olma tehdidi yarattı. Bu nedenle ülke, Ağustos 1990'da Kuveyt'in işgalinden sonra Saddam Hüseyin'in Irak'ına karşı kurulan koalisyona kararlılıkla katıldı. Amaç, çalkantılara gebe gibi görünen Orta Doğu'da nihayet vazgeçilmez bir bölgesel istikrar sağlayıcı olarak tanınmaktı. Ancak sonuçta Türkiye beklediği tanınmayı sadece sözde elde etti.
"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 2000'li yılların başında iktidara gelmesi Ankara'nın ortakları için büyük bir endişe kaynağıydı: Bu partinin benimsediğini iddia ettiği siyasal İslam, dış politika paradigmalarında bir değişikliğe yol açacak mıydı?" |
(TY)