Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 599. Haftalarında 12 Eylül 1980 darbesinin ardından gözaltında kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün akıbetini sordu.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un 599. Hafta açıklamasında “Darbelerle, darbe girişimleri ile yapılacak mücadele, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, demokratik değerele ve barışa yönelmek zorundadır. Darbelerle mücadelenin, adalete ve hakikate ulaşmanın, herkes için onurlu ve güvenli bir yaşamın tek yolu budur” dediler.
599. haftadaki mesajlarında 600. haftaya katılarak destek verme çağrısı yaptılar.
“Oğlumun kemiklerini ölene dek sırtımda taşıyacağım”
Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, Hüseyin Morsümbül’ün avukatı Eren Keskin, Morsümbül ailesinden Ayten ve Eren Morsümbül söz aldı.
Kerestecioğlu, “Bir darbe girişimi ile darbelerle mücadele etmek isteyen insanlar ülkede demokrasiyi, çoğaltır, kayıpları azaltırlar ama bizde yıllar geçtikçe kayılar azalacağına kayıplar artıyor” dedi. Cezasızlık ve siyasi sorumluluk almamanın en büyük sorunlardan biri olduğunu söyledi.
Hanım Tosun, Hüseyin Morsümbül’ün annesi Fatma Morsümbül’ün hasta olduğunu belirtti.
“Onun sözünü unutturmayacağız; ‘Ben oğlumun kemiklerini bulabilseydim o kemikleri sırtımda taşıyacaktım ölene dek’ demişti. Bu söz vicdanı olan insan varsa, bu ülkeyi yönetenlerin vicdanı varsa, elini vicdanına koysun, Fatma annenin sesine ses versin. Fatma Ana hiç merak etme, Hüseyin’i aramaktan biz de vazgeçmeyeceğiz.”
“Zorla kaybedilmede zaman aşımı olmaz”
Eren Keskin, Hüseyin Morsümbül’ün ailesinin o kaybedildikten sonra soruşturma açıldığını sandığını anca uzun zaman sonra aslında soruşturma açılmadığını, insan hakları savunucuları ve Cumartesi Anneleri’nin eylemi olmasaydı hiç soruşturma açılmayacağını söyledi.
“Soruşturma açıldı ama savcılık bizim açıkça olduğumuzu yazarak takipsizlik kararı verdi. Karara itiraz ettik.
Türkiye Cumhuriyeti devleti gözaltına kayıp olaylarında cinayet fiiline ilişkin zamanaşımını uyguluyor. 20 yıl geçince tüm dosyaları zaman aşımından düşürüyor. Uluslararası insan hakları hukukuna göre zorla kaybedilme devamlılık arz eden bir suç, bu nedenle de gözaltında kaybetme suçlarında zaman aşımı olamaz.”
“Annesi çok hasta”
Morsümbül ailesi adına Hüseyin Morsümbül’ün yengesi Ayten Morsümbül söz aldı.
“1994’te onların evine gelin gelirken annesi siyah bir elbiseyle beni karşıladı. 36 yıldır Fatma Morsümbül ile aynı acıyı yaşıyorum. Kaynanam çok hasta. Eğer onu kaybedersek onun yerine Hüseyin’in kemiklerini ben taşıyacağım sırtımda.”
Hüseyin Morsümbül’ün yeğeni Eren de amcasının kendisi doğmadan beş sene önce kaybedildiğini söyledi.
Hüseyin Morsümbül nasıl kaybedildi?
599. haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Gülseren Yoleri okudu. Açıklamada Hüseyin Morsümbül’ün kaybedilişi şöyle aktarıldı:
“12 Eylül askeri darbesinden 6 gün sonra, 18 Eylül 1980 akşamı Morsümbül ailesinin Bingöl’deki evi asker ve polisler tarafından basıldı. Bingöl Lisesi’nde öğrenci olan çocukları Hüseyin gözaltına alınarak Bingöl Askeri Tugay Komutanlığı’na götürüldü Onu soran ailesine Hüseyin'in yüksek güvenlik önlemleri ile korunan taburdan kaçtığı söylendi. Oğlunu arayan anne ve baba gözaltına alındı. Baba Hanefi Morsümbül ağır işkence gördü. Hüseyin’den bir daha haber alınamadı Anne Fatma ve baba Hanefi Morsümbül askeri savcılığa giderek ifade verdi. Olup bitenleri savcıya anlattı ve sorumlular hakkında şikayetçi oldu. Ama Hüseyin’in kaybedilmesi ile ilgili hiçbir işlem yapılmadı, dosya bile açılmadı.
"Olaydan 4 yıl sonra, o dönem tugayda asker olduğunu, vicdan azabı çektiğini söyleyen bir kişi Morsümbül ailesine telefonla ulaştı. Hüseyin'in işkencede öldürüldüğünü ve battaniyeye sarılarak taburdan götürüldüğünü söyledi.
"Hüseyin’in akıbeti konusunda hiçbir şey yapmayan devlet 2003 yılında onu askerliğini yapmamış diye vatandaşlıktan çıkardı.
"İHD avukatı Eren Keskin’in 2011 yılında yaptığı suç duyurusu ile yeni bir soruşturma başlatıldı. Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı olay tarihinde Bingöl’de görevli personelin listesini istedi. Aralarında Durmuş Kıvrak’ın da olduğu dokuz personelin listesi, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı.
"Soruşturma kapsamında savcıya ifade veren dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Kıvrak 18-23 Eylül tarihlerinde mazeret izni kullandığını, izin dönüşü masasında isimsiz bir ihbar mektubu bulduğunu, mektupta Hüseyin Morsümbül isimli şahsın gözaltına alındığı, gözaltında astsubaylar tarafından dövülerek öldürüldüğü, alay komutanı ve astsubaylar tarafından arabaya konularak götürüldüğü yazılıydı dedi.
"Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı derinleştirmek yerine yaşam hakkına yönelik olan suçun zaman aşımına tabi olmadığım ama olayın üzerinden 35 yıl geçmesi nedeniyle delil toplanmasının hukuken ve fiilen çok güç olduğu ve dava açmayı gerektirecek yeterli delil elde edilemediği gerekçesi ile 20 Ekim 2015 tarihinde ‘ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verdi Bu Karar için Bingöl Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edildi.
"Hüseyin Morsümbül'ün kaybedilmesinden dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Kıvrak sorumludur. Bingöl İl Alay Komutanı Beşir Akın ve 12 Eylül cuntasının tüm aktörleri sorumludur.
"Hüseyin Morsümbül’ün akıbetinin açıklanmasını isliyoruz. Hüseyin Morsümbül’ü kaybeden, akıbetini soruştıırmayarak karanlıkta bırakan tüm asker ve sivil görevlilerin, evrensel hukuka uygun bir biçimde yargılanmasını istiyoruz. Morsümbül davasında adalet istiyoruz." (BK)