Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası'nın Kurumlararası İşbirliği Eğitim Değerlendirme Raporu yayımlandı.
Raporu, 9 Eylül - 29 Ekim 2009 tarihleri arasında 33 il ve 5 ilçede gerçekleştirilen çalışmaların verilerine dayanarak, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası Koordinatörü Neşe Hacısalihoğlu hazırladı.
Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası'nın, Türkiye'nin her yanını dolaşan Hürriyet Hakkımızdır Treni Projesi çerçevesinde düzenlediği kurumlararası işbirliği eğitimine, valilik, belediye, SHÇEK, Emniyet, Jandarma, Milli Eğitim Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, Üniversite, Nüfus Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Baro ve sivil toplum kuruluşları yetkilileri katıldı.
Rapor, kolluk kuvvetleriyle, SHÇEK'le, aile mahkemelerinde, baroyla, sağlık kurumlarında, okullarda ve milli eğitimle, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfıyla, nüfus müdürlüğüyle, belediyelerle ve sivil toplum kuruluşlarıyla yaşanan güçlükleri somut verilerle gösteriyor.
Bu kurumların çalışanlarının yaşadıkları güçlüklere de yer veren raporda, yaşanan sorunların çözümü için somut öneriler de sıralanıyor.
Sığınmaevi yok, varsa da gizli değil
Rapora göre, aile içi şiddet mağdurlarının güvenliğinin sağlanmasının önündeki engellerden bazıları şöyle:
- İl insan hakları kurulları ve Temmuz 2006 tarihli Başbakanlık genelgesi doğrultusunda bazı illerde kurulan şiddet komisyonları aktif çalışmıyor.
- Yerel yönetimler aile içi şiddet konusunun ciddiyetinin farkında değil. Çözümü geleneksel aile sistemi içinde bulmaya çalışıyor.
- 37 ilden 23'ünde SHÇEK, belediye ve sivil toplum kuruluşlarına ait toplam 41 adet sığınma evi bulunuyor. Geçen yıl 8 ilde yapımı sürdüğü söylenen sığınma evlerinden yalnızca ikisi hizmete girmiş.
- Çok az ilde belediye sığınmaevi açma sorumluluğunu yerine getiriyor. Bunlardan bazılarında açılan sığınma evinin yerinin tüm vatandaşlar biliyor. Muş'ta sığınma evi olduğunu gösteren bir tabela var.
- İllerde genellikle şiddet görmeyen ama çeşitli nedenlerle sokakta kalan ya da akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan kadınlar için barınma sağlayacak bir mekân yok.
Kadını korumak zor, bulmak kolay
- Kolluk kuvvetleri donanımsız, sorunu aile içi mesele olarak kabullenip mağduru geri gönderiyorlar.
- Karakollarda mağdura haklarından bahsedilmiyor; sığınma evine teslim edilen mağdurların yeri aile üyelerine söyleniyor.
- Kadınların nüfus cüzdanının çıkarılmamış olması ya da çocukların nüfusa kayıtlı olmaması işlemlerin yürütülmesini güçleştiriyor.
- Gece ve haftasonu gelen mağdurları teslim edecek bir yer bulunamıyor. Mağdurların yerleştirileceği ara istasyonlara ihtiyaç duyuluyor.
- Milli Eğitim, Nüfus Müdürlüğü ve Sağlık Müdürlüğü tarafından uygulanan prosedürler nedeniyle mağdurun yeri kolayca deşifre ediliyor.
4320 sayılı yasa tek başına çözüm değil
- Ekonomik imkânsızlıklar içinde olan mağdurlar 4320 sayılı yasaya göre evden uzaklaştırma kararı aldırtsa da eşi geri döneceği ve üstelik işini kaybedeceği için ihbarda bulunmuyor.
- 4320 sayılı Ailenin Korunmasına dair Kanun gereği evden uzaklaştırılan failin takibi yeterince yapılmıyor. Bu ihmal kimi zaman mağdurun ölümüyle sonuçlanıyor.
- Aile mahkemesi hâkimleri, 4320 sayılı yasaya göre gerekmediği halde şahit, delil istiyor, şiddet gösteren bireye uyarı verip eve geri gönderiyor. Faili uzaklaştırma ve psikolojik destek alması için bir tedavi kurumuna yönlendirmiyor.
- Evden uzaklaştırma kararını ihlal eden faile para cezası verilmesi, şiddetin artmasına neden olabiliyor. Hapis cezası ise başka bir kanun maddesine göre erteleniyor. Bu durum mağdur açısından risk yaratabiliyor.
- 4320 sayılı kanunla uzaklaştırma verilen kişi, başka bir mahkemeden çocuklarını görme hakkı ile ilgili bir karar çıkartabiliyor. Bu nedenle sığınma evinde olan mağdurun yerini öğrenebiliyor.
- Birçok kadın boşanma sonrasında daha fazla şiddet gördüğü halde, 4320 sayılı kanun genellikle boşanma sonrası şiddet mağdurlarına uygulanmıyor. (BB)