Eczacılık yapan arkadaşımız, beş-altı saat sonra, akşama doğru sorumuzu yanıtlıyor: Aslında yapay bir gerginlikten öte bir şey yok. Ona göre yaygın medya, gerginlik varmış gibi gösteriyor ve iyi de yapıyor.
Arkadaşımız, "bir kısım medyanın" bu sözümona gergin havayı vesile ederek Kürt sorununun tartışılmasını ve hükümetin bu konuda bir politika belirlemesini sağlamaya çalıştığını düşünüyor ve ekliyor; "Eğer Newroz kutlamalarında bir taşkınlık çıkmazsa, medya da çıkıp 'bakın adamlar uslu durdular, siz de bir adım atın' diyecek bence..."
Yarını Allah bilir
Gün boyunca (pazartesi) Diyarbakır'daki Ofis semtinde dolanıyoruz, çay içiyoruz, o kafeden öbür kafeye geçiyoruz. "Halkın nabzını tutmak" değil niyet ama, bakkaldan aldığımız gazetelerin sürmanşetleri ile bakkalın ifadeleri birbirini tutmayınca, ister istemez soruyoruz. "Yarın ne olacak sizce" diye sorduğumuz yaşlıca bakkal, bilmezden geliyor önce: Yarın ne olacağını ancak cenabı hak bilir, diyor.
Newroz kutlamalarına katılıp katılmayacağını yönündeki sorumuza da başka bir soruyla yanıt veriyor: Memleket nere? Gazeteci olduğumuzu söyleyince, hemen bizden taraf oluyor: Gazeteci için her yer, kendi memleketidir... Sohbet koyulaştıkça, "nabzı" tutmak kolaylaşıyor.
Bakkalımız, "elbette" Newroz'a katılacak. Ama barış için yapacak bunu. Eğer devletten bir şey gelmezse, kendisi de bir Allah kuluna taş atmaz. Hem "Newroz barışın, baharın ve bereketin simgesidir." Kaldığımız evin hemen bitişiğindeki apartmanın altında bulunan bakkal, üst katta subayların kaldığını söylüyor ve ekliyor: Ne ben ona bozuk peynir verdim şu ana kadar, ne de o borcunu geciktirdi. Barış işte budur! Bakkalın barış hesabı da bakkala has işte.
Resepsiyondaki kahkaha
Diyarbakır, diken üstünde değil. Diyarbakır'da, bugün yapılacak kutlamaların akıbetini merak etmiyor kimse. Fakat ihtimallerden söz ediliyor. Avrupa'daki gazeteci arkadaşlarımızla messenger'de konuşuyoruz: büyük bir merakla, Diyarbakır'ın havasını soruyorlar. Diyarbakır'ın havası ılıman. Ne soğuk, ne sıcak. Diyarbakır, tam da Newroz havasında. Gerginlik hiç yok demek, abartılı iyimserlik. Ama Diyarbakır diken üstünde demek de abartılı karamsarlık.
İki gün önceki soğuk havayla birlikte yağan yağmur, yerini ılıman bir havaya bırakmış ya, Diyarbakırlıların haletiruhiyesi de bu türden işte. Akşamleyin büyük bir merakla adımlarımızı sıklaştırarak vardığımız oteldeki resepsiyon bu kanımızı güçlendiriyor.
Bir aile havasını andıran resepsiyondaki konukların yüzündeki güleç ifadenin zorlama olmadığı belli. Uzun zamandır görüşemeyen yazar-çizerler, gazeteciler, siyasetçiler ve profesyonel dedikoducular, kahkahalarla gülerek sohbet ediyorlar. Bedava şarabı fazla kaçıran bir muhabir dostumuz kulağımıza eğilerek, "şarabın olduğu yerde silahın işi ne yahu?" diyor ve basıyor kahkahayı.
Resepsiyonda Kürtçe bir konuşma yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Newroz'un barış ve kardeşliği temsil ettiğini ve kutlamaların da buna vesile olmasını dilediğini ifade ediyor.
Hürmüz gelecek mi, Ehrimen gidecek mi?
Geçtiğimiz günlerde 90. yaş gününü kutlayan Mihri Belli'nin yanı sıra, Canip Yıldırım, Kürt şarkıcı Reşo, DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş, SDP Genel Başkanı Filiz Koçali, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve resepsiyona katılan daha onlarca şahsiyetin sohbetlerine kulak kabartıyoruz.
Anladığımız kadarıyla onların da gündeminde, Newroz kutlamasında olay çıkıp çıkmayacağı tartışması yok. Aslında gündemde kutlamalar var ama yaygın medyaya yansıyan biçimiyle değil. İnsanlar, sabah saat 10.00'da başlayıp kim bilir saat kaça kadar sürecek olan kutlamalardaki katılımı merak ediyor daha çok.
Öte yandan çoğunluk, Newroz'un hafta içine denk gelmesine hayıflanıyor. Sorulan soru şu: "Geçen yılki şaşaa, bu yıl da olacak mı? Bir milyon insan, hafta içi olmasına karşın bir araya gelecek mi?"
Hâsılıkelâm eğer ortalığı karıştırmak isteyen birileri varsa bile bu ihtimal Diyarbakırlılara yansımış görünmüyor. Çünkü halkta birikmiş bir öfkeden çok, birikmiş ve heyecana dönüşmüş olan bir merak var. Bu heyecan ve merak kutlamalardan müteşekkil değil.
Resepsiyondaki "ünlü şahsiyetler" gibi, sokaktaki insanlar da Newroz'un bir dönüm noktası olduğu inancında. Diyarbakır'daki Newroz arifesi, başka türlü bir arife. Kutlamalara katılmayacağını söyleyen ve Belediye'nin icraatlarını eleştiren bir sanatçı (adı bizde saklı), Newroz'un tıpkı efsanede olduğu gibi, kötülüğü kovan bir mevsimi beraberinde getireceğine olan inancını da teslim etmekten geri durmuyor. Zerdüştlük inancı ne diyordu; iyilik tanrısı Hürmüz, Newroz'la birlikte kötülük tanrısı olan Ehrimen'i kovacak.
Her ne kadar ilkbahar aylarıyla birlikte çatışmalar artsa da, şimdilik Diyarbakırlılar Zerdüştlük inancına bağlı kalmış gibi görünüyor. Hürmüz'ün gelip gelmeyeceği, bugünkü kutlamalarda belli olacak ama yine de Diyarbakırlılar Ehrimen'in bölgeyi ne zaman terk edeceğini henüz kestiremiyor. (İA/KÖ)