"Demokratik açılımın tartışıldığı bugünlerde sanatçılar da görüşlerini açıklıyor. Sezen Aksu, Zülfü Livaneli, Yavuz Bingöl tam destek verirken Hülya Avşar "açılımın"ın ne olduğunu bilmediğini söylemişti. Milliyet'ten Devrim Sevimay'ın annesi Türk babası Kürt olan Hülya Avşarla yaptığı röportajdan kimi bölümleri alıntılıyoruz:
* Türk müsünüz, yoksa Türk üst kimliğini mi kabul ediyorsunuz?: Aslına bakarsanız bunları hiç düşünmemiştim, ama bu olayları kurcaladıkları için ben de ne olduğumu şimdi çözmeye başlıyorum. Hatta haydi gelin beraber çözelim. Gerçekten buyurun, çözelim. Ben şimdi neyim?
* Tamam çözelim, ama önce isterseniz şunun yanıtını bulalım: Acaba sizin şimdi ben neyim demek durumunda olmanız iyi bir gelişme mi, yoksa kötü mü? Yani sizce insanların alt kimliklerinin öne çıkması iyi mi oldu; yoksa kimin ne olduğunun konuşulmadığı günler daha mı iyiydi?: Bence üçüncü şık... Yani şu: Yine eskisi gibi kimin hangi etnik kökenden olduğunun bilinmediği, ama bunun da yasak olduğu için değil, herkes kendi halinden mutlu olduğu için konuşmaya gerek duymadığı bir ülke. Bence en ideali bu ve mutlaka sonunda o noktaya da geleceğiz.
* Bugüne kadar ne diyordunuz?: "Türküm, ama bende Kürtlük de var" diyordum.
* Şuna ne dersiniz; "Türkiyeliyim?: Ne kadar itici; Türkiyeliyim... Nerede, yurtdışında söylenen bir şey mi bu? (Bir daha tekrarlıyor) "Türkiyeliyim..." I-ıh...
* Tarihini çok bilmem, ama bildiğim şu: Hani "barış" denen bir kelime var ya, o kelime aslında hep sadece lügatte vardı, kafamızda hiç olmadı. Bir şey yapmak istiyorsak bunu hep ancak silahla başarabileceğimizi düşündük. Türk-Kürt dahil... Biz aslında barış kelimesini daha yeni yeni yerleştiriyoruz dilimize. Bu kadar evlat öldükten sonra... Olan o gidenlere oldu. Hepsi nur içinde yatsın, ama içim o kadar acıyor ki... Keşke bizimkiler asırlar önce keşfetseydi şu kelimeyi...
* Mesela siz babadan neyi seçip almışsınızdır?: Bizim Kürtlerde diğer pek çok etnik kimlikte eşine az rastlanır türde bir aile bağı vardır. Bu benim direkt benimseyip kendime seçtiğim bir özelliktir. İkincisi Kürtçe şarkılar. Her gün olmasa bile en az 15 günde bir mutlaka Kürtçe dinlerim. Ve buna ihtiyaç duyarım, çünkü öyle büyüdüm. Babam evde gizli gizli -bakın dikkat edin, gizli gizli diyorum- Kürtçe doldurttuğu kasetleri dinlerdi. Tanınmamış, o yörenin ozanları diyebileceğimiz kişilerin türküleri... Onlar benim en has parçalarımdı.
* Peki anneden seçip aldığınız ne var?: Bu yörede (Balıkesir-Ayvalık) yaşamaktan çok keyif alıyorum. Denizi çok seviyorum. Otlarını, zeytinyağını çok seviyorum. Baba tarafımda da mesela keteye bayılırım. Asla vazgeçemem halamın yaptığı tereyağlı ketelerden... Ama burada ise daha hayatımda tereyağlı bir şey yapıldığını duymadım. Pilav dahi her şey Ege'de zeytinyağıyla yapılır. Bana bakarsanız, ben hem tereyağlı kete severim, hem de evde yemekleri zeytinyağlı yaptırırım.
* İşte siz tam "Tereyağı ve zeytinyağı" birleşimisiniz demek ki...: Kesinlikle benim durumumun özeti budur. Ben meseleye Kürt-Türk diye etnik ayrımcılık yaparak bakmıyorum, ben bunu bir "tereyağı" ve "zeytinyağı" meselesi olarak algılıyorum. Benim için iki güzel kültürün iki güzel yanı. Ve eminim benim gibi milyonlarca böyle doğmuş, Kürt-Türk olmayı da böyle hisseden çocuk vardır Türkiye'de. (DS)