Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Başkanı Sami Evren, hükümetin kamu çalışanlarının bir günlük grevinden gerekli uyarıyı almaması halinde, düşeceğine işaret etti.
bianet'in dünkü bir günlük grevin ardından görüştüğü Evren, "Grevi büyütürüz" sözüne de açıklık getirdi; dünkü eyleme toplumun, demokratik kamuoyunun da onay verdiğini saptayan Evren, hükümetin toplu sözleşme ve grev haklarını tanımaması halinde işçi-memur ortaklaşa bir genel grev örgütleyebileceklerini söyledi.
Evren, hükümetin sendikal özgürlükleri tanımadığı sürece Avrupa Birliği (AB) sürecinde de zorlanacağını, "demokratik açılım"a eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasanın ve emek haklarının dahil edilmesinin şart olduğunu da vurguladı.
Evren'in bazı saptama ve değerlendirmeleri şöyle.
Çelik'in konuşması çözüm içermiyor: AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in grevle ilgili konuşması çözüm üretmiyor. Dolayısıyla anlam da ifade etmiyor.
Yapacak tek şey var: Hükümetin yapacak tek şeyi var. Bizim zaten var olan toplu sözleşme ve grev hakkımızı yasal güvenceye almak. Ardından da işçi-memur gibi saçma bir ayrımı kaldırıp ortak çalışan yasasını çıkarmak.
Genel grev örgütleyebiliriz: Sendikal hak ve özgürlükle sadece kamu çalışanlarıyla sınırlı değil. Üretimde 20 milyondan fazla insan var. Kamuda toplu iş sözleşmesi yapabilen işçi sayısı 270 bin. Kamu çalışanları ve işçiler birlikte büyük grevi örgütleyebilirler. Dünkü eylem, emekçilerin ortak örgütlenmesinin enerjisini gösterdi.
Siyasi tablo değişebilir: AKP'nin en zayıf noktası iktisadi konular ve çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi. Kriz ve emekçilerin mücadelesi, yerel seçimlerde oy kaybetmelerine neden oldu. CHP ve MHP'ninse gündeminde emekçiler yok. Geniş emekçi hareketi siyasi tabloyu değiştirebilir. Tıpkı 1989 bahar eylemleri sırasında var olan partilerin bugün adını hatırlamamamız gibi. 25 Kasım uyarı grevi bu tür sonuçlar üretebilir. Emekten yana, özgürlükçü, şovenist olmayan bir siyasi harekete de ihtiyaç var.
Hükümet AB sürecinde tıkanacak: Stratejisini "AB'ye girmek" olarak sunan hükümet, bu süreci sadece sermayenin entegrasyonu olarak algılıyor. Emekten yana hak ve özgürlüklere dahil olmak istemiyor. Ama AB, AKP'nin algıladığı AB değil. Kriterleri açık. Sosyal politika ve sendikal haklarla ilgili fasıl AKP'nin başını çok ağrıtacak. Avrupa Sosyal Şartı'nın iki maddesine koydukları şerh de öyle. Bunları izah edemiyorlar.
Emek hakları olmadan "demokratik açılım" olmaz: Açılım tek boyutlu olmaz. Devletin demokratikleşmesi bir bütündür. Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik anayasa yapılmalı. Devlet yurttaşlarına ayrım yapmayacak ; örgütlenmeye engel olmayacak ; düşünceye engel olmayacak; ayrımcılık kalkacak, pozitif desteğe dönüşecek. Sendikal hak ve özgürlükler, örgütlenme özgürlüğü olmadan Kürt sorununu da çözülemez. (TK)