Türk Tabipleri Birliği de (TTB) tamamladığı "Çernobil Kazası Sonrası Türkiye'de Kanser" başlıklı araştırmasının sonuçlarını dün (Çarşamba) İstanbul Tabip Odası'nda (İTO) yaptığı toplantıyla açıkladı. Araştırmaya göre Hopa'da kansere yakalananların oranları Türkiye ortalamasının üstünde.
Marmara Üniversitesi. Mühendislik Fakültesi Enerji Anabilim Dalı Başkanı ve Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Koordinatörü Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, nükleer santrale karşı çıktı ve "Santral tehlikesinden daha mühimi, 'santrali kuralım atık depolama sistemini de kurarız' mantığı. Ayrıca nükleer enerji terk edilen bir sistemken hükümet kendisi için değil başka ülkeler için iyi olanı tercih ediyor" dedi.
Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkan Vekili Doç Dr. Barış Özerdem de yaptığı yazılı açıklamada "Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 1997'den beri yeni nükleer santral kurulmadı. Çünkü nükleer enerji çevresel etkilerinin yanında pahalı bir enerji. Türkiye gibi nükleer teknolojisi gelişmemiş ülkelerde, gerek teknolojik gerekse yakıt olarak dışa bağımlı bir enerji" dedi.
Hükümet Başka ülkeler için iyi olanı tercih ediyor
Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji politikalarında esas alınması için gösterdiği çabalarla tanınan Doç Dr. Uyar, Hükümetin nükleer santral planlarında kamuoyundan gizlenen gerçeklere dikkat çekiyor: "Nükleer santrallerin tehlikesini bütün dünya anladı. 1978'den beri nükleer santral siparişi yok, 100 sipariş de iptal edildi."
Uyar, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) nükleer karşıtı gerekçelerin şöyle açıklandığını aktarıyor: "Yatırım maliyetlerinin pahalılığı, depolama ve güvenlik tehlikesi, halkın riskli alanlarda yaşamak, ve yurttaşların ek vergi vermek istememesi."
Maliyet konusunda saklananlar
Uyar nükleer santral maliyetiniyse sadece santralin kurulma aşamasıyla sınırlı olmadığını, güvenlik altyapısı, lisanslama maliyeti, işletme maliyeti ve bertaraf etme maliyetinin de buna eklenmesi gerektiğini söylüyor.
Türkiye gibi güvenlik altyapısı maliyeti daha yüksek olan ülkelerde Dünya Bankası bu yatırımlar için kredi vermiyor. Ayrıca kurulup, 20 yıl çalışmış santraller için, ülkelerin yetkili komisyonları, bakanlıkları ABD ve Kanada'da olduğu gibi yeniden lisans vermek zorunda.
Uyar, işletme maliyeti için uranyum, işletme için, yurtdışında çalışacak insanların üzretlerinin de hesaba katılması gerektiğini ifade ediyor. En yüksek maliyetse bertaraf etme maliyeti.
"Nükleer santrallerin asıl amacı bomba yapmak"
Uyar, "Olası bir durumda Avrupa Birliği standartlarına uymayacak olan nükleer santral kurulup çalıştırılmasa bile hazine kredisi devlet destekli olduğu için borç ödemeye devam ederiz" diyor ve nükleer enerjinin en pahalı, en kirli ve her açıdan en gereksiz enerji üretim şekli olduğunu yineliyor.
Nükleer santrallerin asıl amacının enerji üretmek değil, bomba yapmak olduğunu söyleyen Uyar, yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok zengin bir ülke olduğumuzu, hem rüzgar hem güneş hem jeotermal kaynaklar açısından enerji ihtiyacını nükleer enerjiyle kıyasladığımızda çok daha ekonomik ve temiz şekilde karşılanabileceğini vurguluyor.
Nükleer karşıtı muhalefetin amacına ulaşması içinse doğru bilgi paylaşımıyla hareket etmenin önemli olduğunu ifade ediyor. Enerji, ekonomi, çevre karar destek sisteminin oluşturulmaması halinde diğer ülkelerin telkinlerine açık hale gelineceğini aktarıyor.
"Avrupa da satılamayan nükleer santral Türkiye'ye öneriliyor" diyen Uyar Sugözü Termik Santralini örnek veriyor: Almanya'nın kabul etmediği, Polonya'nınsa kurtulmak istediği santralk artığı kömür Sugözü termik santralinde kullanılmak için öneriliyor.
Hopa'da kanser Türkiye ortalamasının üzerinde
Hopa Belediyesi'nin talebiyle TTB'nin Hopa'da yaptığı Çernobil'in etkileri ön araştırması sonuçları da nükleer enerjinin taşıdığı riskler açısından çok ürkütücü veriler sunuyor.
İstanbul Tabip Odası'nda yapılan basın toplantısında Hopa'da kansere yakalananların oranlarının Türkiye ortalamasının üstünde olduğu vurgulandı.
Resmi verilerin yetersizliği nedeniyle çalışmanın, Çernobil bağlantısını kanıtlamakta yetersiz olduğu ancak bu bağlantının araştırılmasının gerekli olduğunu ortaya çıkarıldığının altı çizildi.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Kayhan Pala Türkiye'de ve ilçede kanser verilerine ulaşmanın zorluğu nedeniyle bu rakam ve oranların çok daha yüksek olabileceğine dikkat çekerek bir an önce bölgede çalışma başlatılması gerektiği uyarısında bulundu.
Pala, ön araştırmanın sonucunu "Hopa'da kanser görülme sıklığı nedeniyle ölümlerin Türkiye'nin diğer coğrafi alanlarına göre daha fazla görülmesi olasılığının araştırmaya değer bir durum olduğu ortaya çıkmıştır" şeklinde açıkladı.
TTB'nin konuyla ilgili önerileriyse şöyle:
* Çernobil nükleer kazasından hemen sonra bugüne dek gelecek geçerli ve güvenilir bir kayıt/bildirim sisteminin kurulmaması nedeniyle, kazanın bölgede kanser olguları ve ölümleri üzerine etkisini kanıta dayalı olarak değerlendirmek mümkün görünmediği için; bu konuda toplum ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir.
* Sağlık Bakanlığı tarafından bütün Türkiye'de ivedi olarak "Toplum Tabanlı Kanser Kayıt Sistemi" kurulmalıdır.
* Doğu Karadeniz'de yaşayanlara hizmet sunmak üzere, Sağlık Bakanlığı tarafından bölgede bir kanser araştırma, tanı ve tedavi merkezi kurulmalıdır. Bu amaçla Fındıklı Guatr Merkezi kullanılabilir.
* Böyle bir hizmet olmadığı için kanser hastalarına erken tanı konamamakta, kanserden kuşkulanan hastalar ekonomik yetersizlikler içinde büyük kentlere gitmek zorunda kalmaktadır.
Özerdem: Önce kaçak elektriği minimize edin
Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkan Vekili Özerdem, Türkiye'de elektrik güç talebinin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmasını savunuyor. "Özellikle hidrolik, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi teşvik edilmelidir" diyen Özerdem eski enerji nakil hatlarının yenilenmesi ve yüzde 22'lerde olan kayıp ve kaçak oranının minimize edilmelisi gerektiğini söylüyor.
"En temiz ve en ucuz enerjinin tasarruf edilen enerji olduğunu bilip, enerjinin verimli kullanımına ve tasarrufa önem verilmelidir. Pahalı, riskli ve dışa bağımlı nükleer enerjiden vazgeçilmelidir.''
Atıcı: Dönüşü olmayan yola girmeyin
Greenpeace Çevre Örgütü tarafından oluşturulan ve önümüzdeki günlerde Metis yayınlarından çıkacak olan bir kitapsa yine "Çernobil kazası ve nükleer enerjiyle ilgili.
Kitapta Greenpeace Akdeniz Enerji Kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı'nın hazırladığı bölümde nükleer enerji ve Türkiye hakkında bilgilere yer verilmiş.
Atıcı "Bugün gittikleri yoldan geri dönmekte olan ülkelerin hatalarını tekrarlayıp nükleer enerji gibi kirli ve tehlikeli enerjileri mi, yoksa dünyayı ve Türkiye'yi sürdürülebilir bir enerji geleceğine taşıyacak güvenli ve barışcıl yenilenebilir enerjileri ve enerji verimliliğini mi tercih edeceğiz?" diye soruyor ve ekliyor:
"Birinciyi tercih ediyorsak hiçbir şey yapmayıp politikacıları izlemek yeterli. Ancak, ilerde başımıza gelecek muhtemel felaketlerde tamamıyla yalnız kalırız. O zaman, ne pişmanlığın faydası olacaktır ne de geri dönüşü."
Sinopbizim: Turistik Sinop radyoaktif Sinop'a karşı
Sinop'ta uzun zamandır nükleer karşıtı mücadele veren sinopbizim platformuysa etkinliklerini hızlandırıyor. Platform Nisan ayı boyunca nükleer karşıtı imza kampanyasını sürdürecek ve yurt genelinde bir çok eyleme imza atacak.
Bakan Güler: İrlanda modeli öngörüyoruz
Bugün şirketlerle görüşen ve nükleer santralleri kuracaklarını ifade eden Güler, "Bunu karşılıklı olarak özel sektörün marifetiyle yapmak istiyoruz. Onların ifadeleri devletin de katkısının olacağı bir model şeklinde oluştu. Buradaki katkı da özel sektör ve kamunun ortak bir çalışma modelidir" dedi.
"Bunu da risk paylaşımı şeklinde ele alıyoruz. Baştan bir Hazine garantisinde değil, üretilecek elektriğin satış sınırıyla ilgili bir çalışma modeli olacak. Onun altına düşerse bunu kamu karşılayacak." Diyen Güler, bu modele İrlanda modeli dendiğini, Ulaştırma Bakanlığı hava meydanları ve terminallerde kullanıldığını aktardı.(EZÖ/EK)