Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Genel Sekreteri Metin Celal, Rehn'in uyarılarının kolay sonuç veremeyeceğini söylüyor:"Özgürlük getiren tüm yasaların uygulayıcılarca farklı yorumlanması veya uygulamaması biçimine bürünen bir direnç söz konusu. Geleceğe pek olumlu bakamıyoruz ne yazık ki."
AB ile fiili müzakerelerin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin direnci dolayısıyla zorlukla başlatılması kararı alındığı Lüksemburg'da Olli Rehn, "İfade özgürlüğünde olumlu gelişmeler yaşanmalı. Türkiye'de olumsuz bazı kararlar alındığını gördük. Türk Ceza Kanunu'nda olumlu gelişmeler yaşanmasını bekliyoruz" demişti.
İfade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların kaldırılmasının uzun yıllar Türkiye'deki bütün demokratik güçlerin dile getirdiği bir talep olduğunu ifade eden Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) Türkiye Merkezi Başkanı Vecdi Sayar ise iyimser. Ancak "esas mesele toplumdaki bireylerin kafalarındaki sansürlerin kalkması" diyor o nedenle de sorunun bugünden yarına çözülemeyeceğini düşünüyor.
Celal: Son bir yılda geriye gidiş yaşandı
bianet 'in sorusuna "son bir yıl içinde yayınlama özgürlüğü açısından ciddi bir geriye gidiş olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim" diye yanıt veriyor Metin Celal. TYB Genel Sekreteri, 301. maddeden açılan davaların bunun bir göstergesi olduğunu belirtiyor ve yeni Terörle Mücadele Yasa tasarısı taslağına dikkat çekti.
"TMY Taslağı kabul edilirse yayınlama özgürlüğü açısından bu geriye gidiş hızlanacak."
2002'de çıkarılmaya başlanan AB Uyum Yasaları ve ardından getirilen düzenlemelerin özgürlükler alanında çeşitli sorunlara yol açtığını kaydeden Cemal, "Özgürlük getiren tüm yasaları farklı yorumlama veya uygulamama gibi bir direnç ve isteksizlik var" dedi.
İfade özgürlüğünün bu nedenle bir süre daha sorun olarak kalmaya devam edeceğini söyleyen Celal'in öngörüsü kötümser: "Geleceğe pek olumlu bakamıyoruz ne yazık ki."
Sayar: yasal engel kalkarsa kafalardaki sansür de kalkar
PEN Yazarlar Derneği Türkiye Merkezi başkanı Vecdi Sayar ise, Rehn'in sözlerinin hatırlatılması üzerine, "Avrupa'nın Türkiye'deki ifade özgürlüğü kapsamındaki talep, öneri ve yaptırımlarına olumlu bakıyorum ve bunun mücadelemize destek olacağını düşünüyorum" dedi.
Demokratik hak ve özgürlükler alanındaki mücadelelerine devam edeceklerini söyleyen Sayar, "Bunu sadece ifade özgürlüğüyle de sınırlı tutmamak lazım" diyor.
"Sendikal haklar ve örgütlenme özgürlüğü gibi diğer demokratik haklar ü
Üzerindeki mevcut sınırlamaların kaldırılması için toplumdan gelen talepleri biz dile getirmeye devam edeceğiz; AB'nin aynı şekilde bu talepleri değerlendirmesini bekleyeceğiz."
İfade özgürlüğünün toplumdaki bireylerin kafalarındaki sansürlerin kalkmasıyla gelişme gösterebileceğini belirtiyor Sayar: "Yasal engellerin kalkması sansürlerin kafalardan kalkması için önemli bir imkan yaratıyor. Buysa bugünden yarına çözülebilecek bir mesele değil, toplumsal bir süreç."
"Önce kişilerin kendi kendilerine koydukları sansürlerden kurtulmaları gerekiyor. Evrensel bir bakış açısına sahip olmak ve 'Biz bize benzeriz' veya 'dışarıdan gelen her şey zararlıdır' türü önyargılardan kurtulmamız gerekiyor."
AB: Adalet Bakanlığı güvence vermişti
Yürürlüğe girmesinden çok önce yeni Ceza Yasası' nda ifade özgürlüğünü kısıtlama tehlikesi barındıran düzenlemelere dikkat çeken basın meslek örgütleri, Avrupa Birliği yetkililerini yasanın bir an önce yürürlüğe girmesi için hükümete baskı yapmakla eleştirmişlerdi.
Yasanın yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra 301 ve 288. maddelerle ilgili kovuşturmalar Türkiye ve dünya kamuoyunun dikkatini çekmişti. AB'li yetkililerse, sorunlu düzenlemelerle ilgili hükümeti uyardıklarını ancak Adalet Bakanlığı'nın "Hakim ve savcılarımız, kararlarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni gözetecekler" şeklinde bir güvence vermesi üzerine yasanın yürürlüğe girdiğini bildirmişlerdi.
301'in önlenemeyen yükselişi!
Oysa yasa yürürlüğe girmesinin üzerinden bir yıl geçmeden, ifade özgürlüğü anlamında çok ciddi sorunları beraberinde getirdi.
Yasanın yürürlüğe girmesinden bugüne değin 40'a yakın gazeteci, yazar ve yayıncı hakkında -lehte olduğuna kanaat getirildiği için- eski 159. madde ya da onun yerine geliştirilen "Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" başlıklı yeni 301. maddeden kovuşturma yürütüldü.
Yeni TCK ile birlikte 159'u ihlalden açılan ilk davalardan biri Adıyaman'da yayınlanan "Gerger Fırat" gazetesinin sahibi Hacı Boğatekin ile ilgiliydi. Gerger Asliye Ceza Mahkemesi, 6 Temmuz 2005'te aldığı kararla, "Çete Devlet" başlıklı köşe yazısından yargıladığı gazeteciyi akladı. Karar onandı.
Ardından Yazar Orhan Pamuk'a karşı, İsviçre'de yayınlanan "Das Magazin" dergisine verdiği röportajda "Bu topraklarda 1 milyon Ermeni 30 bin de Kürt öldürüldü" dediği gerekçesiyle 301'den açılan dava ise "yepyeni" bir uygulamayı gündeme getirdi. Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, yargılama izni istediği Adalet Bakanlığı'nın "iznimize ihtiyacınız yok" yanıtından yargılama izni olmadığı sonucunu çıkararak Pamuk hakkındaki davayı 23 Ocak 2006'da düşürdü.
Bu karar, Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu Raporu nedeniyle aynı maddeden yargılanan Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun (BİHDK) eski Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile Kurul üyesi Prof. Dr. Baskın Oran hakkındaki 301'i ihlal suçlamasının da düşmesine neden oldu.
10 kişiye "devleti aşağılama" cezası
Bir yıllık süre içerisinde gazeteciler Emin Karaca, Hrant Dink, Burak Bekdil, Sabri Ejder Öziç, Aziz Özer, okur Erkan Akay, yazar Zülküf Kışanak, insan hakları savunucusu Eren Keskin ve sendikacılar Hanefi Bekmezci ile Hüseyin Ser devlet kurumlarını aşağıladıkları gerekçesiyle ceza aldılar.
Mahkemelerin beraat kararı verdiği iki sanıktan biri olan gazeteci Rahmi Yıldırım ise, beraat kararını temyiz etti ve henüz aklanamadı.
Kovuşturmalar sokaktaki insanı bile hedef alınca Kumkapı'daki işyerlerine "İşyerimiz, polisin yasalara ve hukuka aykırı keyfi olarak denetim adı altında yaptığı uygulama ve baskılar nedeniyle tarafımızdan bir gün süreyle kapatılmıştır" yazılı pankart asarak Emniyeti protesto eden dokuz işletmeciye 301. maddeden dava açıldı. Ancak dava, 24 Mart'ta beraatla sonuçlandı.
Aynı maddeyi ihlal gerekçesiyle haklarında işlem yapılan kişiler arasında Fatih Taş, Ersen Korkmaz, Erol Özkoray, Robert Ménard, Murat Papuç, Abdurrahman Dilipak, Ragıp Zarakolu, Hrant Dink, Şeyhmus Ülek, Ali Rıza Vural, Enis Tayman ve Neval Barlas da bulunuyor.
İfade özgürlüğünde son gelişmeler
En sonra Beyoğlu Savcılığı, Hukukçular Birliği'nden Kemal Kerinçsiz'in şikâyeti üzerine yazar Elif Şafak'ın son romanı "Baba ve Piç" için soruşturma açtı. Kitabın yayıncısı Metis Yayınları yöneticisi Semih Sökmen, 301/1. madden açılan soruşturmada ifade verdi.
"Ülkede Özgür Gündem" gazetesi muhabiri Sibel Özbarış hakkında, vicdani ret ve savaş karşıtı haber ve röportajlar nedeniyle "halkı askerlikten soğutmak" iddiasıyla yedi ayrı dava açıldı. Özbarış'ın TCK'nın 318/2 maddesi uyarınca 21 yıl hapsi isteniyor.
Diyarbakır KÜRD-DER sözcüsü İbrahim Güçlü ile ilgili bir röportaj nedeniyle haftalık "Tempo" dergisi muhabiri Enis Mazhar Tayman ve sorumlu yazı işleri müdürü Neval Barlas'ın yargılanmasına devam ediliyor. "Ben o kimliği yırtardım" başlıklı röportajda "Türklük ve Cumhuriyetin aşağılandığı" ve "halkın kanunlara uymamaya tahrik edildiği" iddialarıyla açılan davaya 5 Ekim'de devam edilecek.
31 Mayıs'ta Peri Yayınları'nın sahibi Ahmet Önal, yazar Evin Çiçek'in kaleme aldığı "Tutkular ve Tutsaklar" başlıklı kitapta "Atatürk'e hakaret" edildiği gerekçesiyle Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce bir yıl altı ay hapse mahkûm edildi.
17 gazeteciye suçlama: Mahkemeye müdahale
Güncel insan hakları konularını haber ve yazılarıyla tartıştıkları için şimdiye kadar 17 gazeteciye, Basın Kanunu ve Ceza Kanunu'na göre "Yargıyı etkileme" ve "Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs" suçlamasıyla ceza davaları açıldı.
Bu gazeteciler, İsmail Saymaz, Fehmi Koru, Ender Can Cevahir, Mehmet Sucu, İlhan Selçuk, İbrahim Yıldız, İlhan Taşçı, Alper Turgut, Hrant Dink, Aydın Engin, Serkis Seropyan, Arat Dink, Hasan Cemal, Murat Belge, Haluk Şahin, Erol Katırcıoğlu ve İsmet Berkan. (EÖ)