Türkiye Barış Meclisi sözcülerinden Prof. Dr. Cengiz Güleç, Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) belediye başkanları, üyeleri ve insan hakları savunucuları dahil 80'den fazla kişinin gözaltına alındığı operasyonu değerlendirdi. Güleç, bu operasyonla, hükümetin Kürt siyasi hareketinin bütün kadrolarını tasfiye etme niyetinin açıkça ortaya çıktığını söyledi.
Ancak yasal siyaset alanını daraltan bu sürecin sokak çatışmalarından iç savaşa uzanan çok tehlikeli sonuçları olabileceğini öngören Güleç, bianet'in sorularını yanıtladı. Bazı saptama ve değerledirmeleri şöyle.
Hükümetin tasfiye niyeti: Hükümetin baştaki söylemi, onaylanması gereken "kan dursun, savaş dursun" söylemiydi. Daha sonra demokratik Kürt taleplerinin 'yumuşak' olanlarını sahneye koyarak Kürt muhalefetini sindirmeye ve demokratlardan onay almaya yöneldi. Şimdi, sorunu Irak, Suriye, İran ve ABD desteğiyle, PKK'yle Kürt siyasi hareketini tasfiye ederek çözmek gibi bir niyeti olduğu görülüyor. Operasyon, işi daha da ileri götürerek, Kürt siyasi hareketinin bütün kadrolarını tasfiye niyetinin açıkça ilanı.
Çok tehlikeli: Fakat bu çok tehlikeli bir yol. Kürt tarafı buna sokakta tepki gösterince ortalığın ne hale geldiğini hepimiz gördük. Sokak eylemlerinden kargaşaya, iç savaşa uzanan bir süreç ihtimali var.
Demokrat çevreleri süreçten uzaklaştırabilir: Açılımın inandırıcılığının kalmaması, ciddi bir barış ve demokratik çözümden yana Kürtleri bile bu süreçten uzaklaştırabilir. Kürt siyasi hareketindekilerin bir şekilde PKK'yle bağıntısı, bilinmeyen, devletin de bilmediği bir şey değil. Ama karşılıklı güç sınaması, demokrat çevreleri de bu süreçten uzaklaştırabilir.
Hükümet somut adım atmalı: Hükümetin açılımda inandırıcı, güçlü, sağlam adımlar atması gerek. Bu seçim yasasından parti kapatmayı zorlaştırmaya kadar. Bir dizi değişiklik demek. Nihai çözümse anayasal haklar ve yeni anayasada. Ama hükümet bunu bile samimiyetle dile getirmiyor, adım atmıyor.
Kürt siyaseti "sokağı kontrol edemiyorum" diyemez: PKK de Kürt siyasi hareketi de, 90'lardaki çatışmalı ortamda büyümüş öfkeli gençler için -ki öfkelerini ve davranışlarını anlamak mümkün- "durduramıyoruz" demek gibi bir bahanesi yok. Sokakta çatışmayı kontrol altına almak sadece hükümetin işi değil. Kürt siyasi hareketinin de sorumluluğu. "Biz sokağı önleyemeyiz, Abdullah Öcalan önler" denemez.
Demokrasi isteyen herkes sürece dahil olmalı: Hemen yapmamız gereken bir şey var. Kürt sorununa duyarlı tüm sol, demokrat çevrelerin, bu işin sadece devlet ve Kürtler arasında değil, Türkiye'nin sorunu olduğunu söylemesi ve "sahip çıkmalıyız" demesi. Ki bunun işaretleri var. Sahici demokratikleşmeye dönük adımlar, nereden gelirse gelsin, desteklenmeli ve daha ileri hedefler göstermeli. Liberaller, muhafazakarlar, emek örgütleri, aydın çevreleri, sivil toplum örgütleri, herkes bu sürece katılmalı ve elinden geleni yapmalı. (TK)