Hükümet, Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme'ye Ek Seçmeli Protokol'e ilişkin soru önergesine verdiği yanıtta, Protokol'ün öngördüğü ulusal denetim mekanizması için mevcut Cezaevi İzleme Kurulları'nın görevlendirilmesinin planlandığını açıklarken, Türkiye'nin 2005'te imzaladığı ama hâlâ onaylayıp yürürlüğe koymadığı Protokol'ü ne zaman Meclis Genel Kurulu'na getireceğine dair bilgi vermedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili İsmail Özay Kasım 2006'da Başbakan Erdoğan'ın yanıtlaması için verdiği soru önergesinde, Protokol'ün ne zaman Meclis'e getirileceğini sormuştu.
Özay, Protokol'ün öngördüğü "Ulusal Önleyici Mekanizmalar"da sivil toplum kuruluşlarının da yer alacağını anımsatan Özay, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği'nin(MAZLUMDER) adlarını sayarak, "Bu sivil toplum kuruluşlarıyla hangi ön çalışmalar"ın yapıldığını da sormuştu.
Çiçek: İlgili birimlerden yanıt bekliyoruz
Önergeyi 19 Ocak'ta Erdoğan adına yanıtlayan Cemil Çiçek, üç sayfalık yanıt metninde ulusal izleme mekanizması için Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları'ndan söz etti; en önemli soru olan Protokol'ün Meclis'e ne zaman geleceğine dairse şunu yazdı:
"Soru önergesinde yer alan diğer hususlara ilişkin bilgiler, ilgili birimlerden konuya dair yazılarımıza cevap alındığında sunulacaktır."
Önen: Hükümet "yapmıyorum" demiyor, sürüncemede bırakıyor
Seçmeli Protokol'ün Meclis'te onaylanması ve yürürlüğe girmesi için geçen yıl bir kampanya başlatan Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) Genel Başkanı Yavuz Önen, bu yanıtı bianet'e değerlendirdi ve "Hükümet 'yapmıyorum' diyemiyor, imza atarak adım attığı izlenimini verip ardından onaylamayarak Protokol'ün hayata geçmesini sürüncemede bırakıyor" dedi.
"Cezaevi İzleme Kurulları bağımsız değil"
Hükümetin Avrupa Birliği'yle müzakere tarihini alana kadar bir tür "ev ödevi" niteliğinde insan hakları alanında adım attığını, ama sonra bu adımları durdurduğunu anımsatan Önen, Protokol'ün öngördüğü Ulusal İzleme Mekanizması'nın önemini açıkladı:
"Seçmeli Protokol, şiddetin, işkencenin, tecridin yarattığı hak ihlallerini önlemek üzere, bağımsız gözlemin kurumlaşacağı bir sistem getiriyor. Ulusal Komite, izin almadan, haber vermeden istediği yerde denetleme yetkisine sahip olacak.
"Bizim bu sisteme çok ihtiyacımız var;çünkü cezaevlerinde, sağlık merkezlerinde, çocuk yuvalarında, kimsesizlerin kaldığı merkezlerde, gözaltı yerlerinde çok fazla hak ihlali yaşanıyor. Bu yerler, yaşam hakkının tehdidine edildiği, işkencenin uygulandığı alanlardır."
Önen Cezaevi İzleme Kurulları'na hiçbir insan hakları örgütünün davet edilmediğini, bu konuda hükümetin insan hakları örgütleriyle görüşmediğini belirtti ve bu kurulların neden Ulusal İzleme Mekanizması'na uygun olmadığını şöyle açıkladı:
Bağımsız değil: "İzleme yapan Cezaevi İzleme Kurulları ve adli denetim yapan İnfaz Hakimlikleri her şeyden önce Adalet Bakanlığı bünyesindeki organlar. Tek başına bu durum bile bağımsızlığın önündeki en önemli engel. Bu durum kurulların bağımsız değil, idari organlar olduğunu gösterir. İşkencenin önlenmesi gibi yaşamsal bir konuda izleme yapacak bir ulusal önleme organının her durumda ve öncelikle siyasi makamlardan ve otoritelerden bağımsızlığının sağlanması gerekir. İdareden bağımsızlık, mali, personelin seçimi, yetkilerin kullanımı ve çalışma yöntemleri açısından tam bağımsızlık anlamına gelir."
Raporlar gizli tutuluyor: "Cezaevi İzleme Kurulları üyeleri adli yargı Adalet Komisyonları tarafından, mülki idare amirlerinin yardımıyla seçiliyor; harcamaları, sekretarya hizmetleri, personeli Adalet Bakanlığı tarafından karşılanmakta, raporları gizlilik nedeniyle kamuoyuna açıklanmıyor."
İdarenin onaylamadığı örgüt kurula alınmıyor: "Kurullarda yer alan sivil toplum örgütü (STK) temsilcilerinin seçilme yöntemi de, idari denetime tabi. Bu konuda mülki idare amirlerinin doğrudan seçilecek üyelerin belirlenmesinde yardımının alınacağı, diğer adaylar arasından yapılacak seçimde de kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşünün alınacağı kuruluş yasasında düzenlenmiş durumda. İdarenin onaylamadığı hiçbir STK temsilcisi kurula alınmıyor."
TİHV 9 Mart'ta uluslararası deneyimleri Dışişleri Bakanı Gül'le konuşacak
Bu arada, TİHV 9 Mart'ta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le Protokol'le ilgili görüşecek ve geçen hafta sonu Ankara'da düzenlediği panelde konuşulan uluslararası deneyimleri aktaracak.
"Uluslararası Deneyimler Işığında Seçmeli Protokol Paneli" ne katılan İşkenceyi Önleme Derneği'nden Matthew Pringle, Uluslararası Ceza Reformu yetkilisi Mary Murphy, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi'nden Dr. Kerem Altıparmak Primo Levi Derneği Danışmanı Dominique Pataut ve İnsan Hakları İçin Koalisyon Başkanı Jean Daniel Kahn katılmış ve Protokol'ün önerdiği sistemin farklı ülkelerde nasıl kurulduğunu, karşılaşılan zorlukları ve olası çözüm yollarını konuşmuşlardı.
Protokol ne getiriyor?
Protokol, bağımsız uluslararası uzmanların taraf olan devletlerin toprakları içindeki gözaltı/tutukevi gibi alıkoyma mekanlarını düzenli olarak ziyaret etmelerine olanak tanıyor. Bu ziyaretlerin amacı, alıkoymanın koşullarını ve alıkonanların gördüğü muameleyi değerlendirmenin yanı sıra, taraf ülkelere koşulların iyileştirilmesiyle ilgili tavsiyelerde bulunmak.
Protokol, aynı zamanda, taraf ülkelere alıkoyma mekanlarına düzenli ziyaretlerin gerçekleştirilmesi ve uluslararası uzmanlarla işbirliği yapılması için ulusal bir mekanizma kurma zorunluluğunu da getiriyor.
Protokol'ün getirdiği bir başka yenilik de, işkencenin önlenmesinde yeni bir uluslararası mekanizma olan Altkomisyon'un kurulması. Protokol'e göre, bu altkomisyon ulusal mekanizmalarla birlikte çalışacak. (TK)