Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray Meydanı’ndaki 696. haftalarında 12 Eylül Askeri Darbesinde gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ın akıbetini sordu.
Oturmaya CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun da katıldı.
Basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “hukuksuz ve keyfi yönetimlerin yalnız adaletten uzaklaştırmakla kalmadığını, ülkenin bugünü ve geleceği için ağır bir tehdit oluşturduğunu” vurguladı.
"37 yıldır adalet arayışı sürüyor"
CHP’li Tanrıkulu, 12 Eylül karanlığında kaybedilenler için 37 yıldır adalet arayışının sürdüğüne söylerken, 12 Eylül döneminde kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, futbol lisansı iptal edilen ve Almanya’ya yerleşen Amedspor’lu Deniz Naki’nin, Almanya Milli Takımı’ndan ırkçılık nedeniyle ayrıldığını açıklayan futbolcu Mesut Özil’e yazdığı mektubu hatırlattığı konuşmasında şunları söyledi:
“Deniz şöyle diyor mektubunda, ‘Ben Türkiye’de Dersimli Kürt futbolcu olarak haksızlığa ses çıkardım. Sen sesime ses vermedin. Şimdi sen Almanya’da haksızlığa uğradın. Faşizmin azı çoğu, dini imanı yok’. Deniz, Mesut’a ses verdi, sesini yükseltti. Deniz’in söylediği gibi zamanında 15’lere, Ermeni aydınlara, Sabahattin Ali’ye sahip çıkılsaydı belki 12 Eylül’ü yaşamayacak ve kayıplarımızı 1980 karanlığında kaybetmeyecektik, 696 hafta burada oturmayacaktık. Yükselen sesi yükseltmek için bu ülkenin halkı çabalamadı. 1980 karanlığından beter günler yaşıyoruz.”
Avukat Cihan: Cezasızlık zırhının işlediği tipik bir dosya
37 yıl önce kaybedilen Süleyman Cihan’ın ailesinden Avukat Ahmet Cihan konuştu:
“Yarın Süleyman’ın gözaltına alınışının 37. yıl dönümü. Süleyman’ın bir mezarı var. Süleyman’ın işkence edilmiş bedenine 85 gün sonra ulaştık. Fakat birçok 12 Eylül kaybının hala mezarı yok.
“Bilinmeyen bir şey yok, açık olan bu yetkililerin devletin cezasızlık zırhına bürünmeleri, korunmaları, korunmaya devam etmeleridir. Süleyman’ın infazına tanık olan savcı, soruşturmayı da yürüttü ama soruşturma adına tek bir yazışma dahi yok. Kaybetme politikası devletlerin politikasıdır. Cezasızlık zırhının işlediği tipik bir dosya bu.”
Süleyman Cihan nasıl kaybedildi?
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin okuduğu baısn açıklamasında Süleyman Cihan’ın kaybedilmesi şöyle anlatıldı:
“Süleyman Cihan’ın 29 Temmuz 1981’de Edirne'den İstanbul'a gelmek üzere bindiği yolcu otobüsü İstanbul'a yaklaştığı sırada sivil bir ekip tarafından durduruldu. Otobüsten indirilerek gözaltına alınan Cihan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.Durumdan haberdar olan ailesi ve avukatları, İstanbul Emniyeti 1. Şube, 2. Şube ve Askeri Savcılık nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı.
“Gözaltı kararını veren İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı ve gözaltı işlemini gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 23 kişinin ‘Emniyette işkencede gördüm’ diye tanıklık ettiği Süleyman Cihan'ın gözaltına alındığını reddetti.
“85 gün sonra Cihan’ın Zindanarkası Mezarlığı’na ‘meçhul kişi’ olarak defnedildiği ortaya çıktı.
“Bu gelişmenin ardından Süleyman Cihan’ın 29 Temmuz’da gözaltına alındığı kabul edildi. İstanbul Emniyeti Cihan’ın öldürülmesi ile ilgili Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan bir belge düzenledi. Belgede Süleyman Cihan’ın 30 Temmuz 1981 tarihinde yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6. katından atlayarak intihar ettiği iddia edildi. Ancak çok sayıda tanık beyanına göre Süleyman Cihan, gözaltında aylarca işkence gördü. Ayrıca cansız bedenini kapısı kırılarak girilen ve uzun zamandır kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden atılarak, intihar görüntüsü yaratılmak istendiği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın, olaydan 21 yıl sonra dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle hazırladığı raporla da kanıtlandı.
“Dosyanın yeniden açılması için 2012’de tekrar Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruldu ve dönemin kamu görevlileri hakkında dava açılması talep edildi. Dosyada hiçbir gelişme olmadı.” (ÇT)