Hukukçu Fikret İlkiz'e göre, bağımsız olmayan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yerine, yalnızca hakimlerin özlük işlerine bakan, savcılarla ilgili tasarrufu bulunmayan ve yalnızca birinci sınıf hakimlerden oluşan bir Hakimler Kurulu kurulmalı. İlkiz bunu "1961 Anayasası'ndaki duruma geri dönülmeli. Savcılar, devletin Adalet Bakanı'na bağlı kamu görevlileridir. Hakimlerse, kendi başlarına, kendi işlerini görebilmeliler" diye açıklıyor.
Ancak İlkiz, yalnızca HSYK'nin yapısının değişmesinin yargı bağımsızlığını sağlamada başarılı olmayacağını, esas yapılması gerekenin anayasayı değiştirmek olduğunu da vurguluyor; "Anayasa baştan sona değişmeli" diyor.
HSYK'nin bağımsızlığı, yetkileri ve kararları, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması, HSYK'nin bu soruşturmayı yürüten Erzurum'daki savcıların özel yetkilerini kaldırmasıyla yeniden gündeme geldi.
Mevcut düzenlemede, HSYK'de Adalet Bakanı ve müsteşarı üye konumunda. HSYK, hakim ve savcılarla ilgili mesleğe kabul, atama, tayin, terfi, kadro, meslekten atma, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma gibi kararları veriyor. Kararlara itirazı yine HSYK değerlendiriyor ve bu kararlar mahkemeye götürülemiyor.
Bu konudaki en çarpıcı iki örnek, 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'i yargılamak isteyen savcı Sacit Kayasu'nun meslekten ihracı ve Şemdinli davasının iddianamesini hazırlayan Ferhat Sarıkaya'nın avukatlık da yapamayacak şekilde meslekten ihraç edilmesiydi. Kayasu, bu kararla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açtı ve Türkiye mahkum oldu.
"HSYK 12 Eylül hukukunu perçinledi"
İlkiz'in HSYK'yle ve yargı bağımsızlığıyla ilgili saptamalarından bazıları şöyle.
12 Eylül'ün ürünü HSYK: 12 Eylül darbesinden önce 1961 Anayasası'na göre kurulan Yüksek Hakimler Kurulu vardı. 12 Eylül'le HSYK kuruldu. Yetkileri genişletildi. Bu doğrudan 12 Eylül'ün ürünüdür. Amaç yargı alanını denetim altında tutmaktı. Böylece HSYK 12 Eylül hukukunun çifte perçini oldu.
Hiçbir yere bağlı olmamalı: HSYK yerine kurulacak Hakimler Kurulu, hiçbir yere bağlı olmamalı. Yalnızca hakimlerin özlük işleriyle uğraşmalı. Üyeleri, Yargıtay ve Danıştay'dan, yüksek yargıdan ve birinci sınıf hakimlerden olmalı. Hakimler kendi başlarına kendi işlerini görebilmeli.
Kararlar mahkemeye gidebilmeli: Hiç tartışma yok ki, böyle bir kurulun aldığı kararlar iptal davasına konu olabilecek şekilde yargı denetimine açık olmak zorunda.
Yargı bağımsızlığı için kurul değişikliği yetmez: Böyle bir değişiklik olumlu olur, ancak kapsamlı bir yargı reformu, yargı bağımsızlığı için hiç yeterli değildir. Bunun için anayasanın baştan sona değişmesi gerekli. (TK)