*İsrail'in bazı saldırılarının uluslararası suç teşkil ettiğini, hastanelere, bilinen yardım çalışanlarının bulunduğu yerlere ve 31 Ekim'de askeri hedefin bulunmadığı, önceden uyarı yapılmaksızın 106 sivilin, 54'ü çocuk olan bir apartmana hava saldırısı gibi örneklerle belgeledik.
*Şu ana kadar üçüncü ülkelerin uyguladığı yaptırımlar, yalnızca Filistinli silahlı grupları, Hamas'ı ve birkaç şiddet yanlısı İsrailli yerleşimciyi hedef aldı, ancak hiçbir İsrailli yetkiliye yaptırım uygulanmadı.
*ABD’nin kendi yasalarını uygulamasını talep ediyoruz; bu yasalar, insani yardımı engelleyen ve savaş hukukunu ihlal eden taraflara silah transferlerini ve askeri yardımı yasaklıyor.
*Binlerce çocuğun patlayıcı silahlarla uzuvları parçalandı; çocuklar anestezisiz ameliyat edildi.
*HRW, İsrail güçlerinin, İsrail ordusuyla koordinasyon sürecinde yerlerini açıkça paylaşan insani yardım çalışanlarına defalarca saldırdığını tespit etti.
*Gazze’deki herkes gıda güvensizliği çekiyor; yarım milyon kişi felaket boyutunda gıda sıkıntısı yaşıyor.
Tespitleri yapan kişi, İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch - HRW) Orta Doğu Çocuk - Kadın Hakları araştırmacısı Bill Van Esveld.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının birinci yıl dönümü nedeniyle söyleştiğimiz Bill Van Esveld, İsrail’in savaş suçu işlediğine dikkat çekiyor ve şu uyarıyı yapıyor:
"Gazze’deki herkes gıda güvensizliği çekiyor; yarım milyon kişi felaket boyutunda gıda sıkıntısı yaşıyor. Oxfam, Temmuz ayında Gazze’deki insanların günde ortalama 5 litreden daha az suya erişebildiğini bildirdi. Bu Dünya SAğlık Örgütü'nün acil durumlarda hayatta kalmak için gereken su miktarının üçte biri"
“Binlerce çocuğun patlayıcı silahlarla uzuvları parçalandı"
İsrail’in Filistin topraklarına yönelik saldırılarını uluslararası insan hakları hukuku açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu saldırılar sırasında hangi temel hakların ihlal edildiğine inanıyorsunuz?
İsrail'in bazı saldırılarının uluslararası suç teşkil ettiğini, hastanelere, bilinen yardım çalışanlarının bulunduğu yerlere ve 31 Ekim'de askeri hedefin bulunmadığı, önceden uyarı yapılmaksızın 106 sivilin, 54'ü çocuk olan bir apartmana hava saldırısı gibi örneklerle belgeledik.
Gazze üzerindeki genel kuşatmanın ise tüm nüfusa yönelik toplu cezalandırma ve açlığı savaş aracı olarak kullanma anlamına geldiğini, bunun da savaş suçları olduğunu değerlendirdik. Silahlı çatışmalarda savaş hukuku ve insan hakları hukuku birlikte uygulanır ve bu çatışmada, hukuka aykırı saldırılarla yaşam hakkının ihlal edildiğini görüyoruz.
Rehine alma uluslararası hukuka göre suçtur ve Filistinli silahlı gruplar, kalan rehineleri derhal serbest bırakmalı ve kötü muamelede bulunmamalıdır.
Ancak, Gazze’den sınır dışı edilen, işkence gören, tıbbi bakımdan mahrum bırakılan, sıkı kelepçelenme nedeniyle uzuv kaybı yaşayan ve tecavüze uğrayan Filistinli tutuklulara yönelik İsrail'in ihlallerine karşı da eşit bir uluslararası talep olmalıdır.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin, bu çatışmada özgürlüğünden mahrum bırakılan tüm insanlara erişim sağlaması için net bir talep olmalıdır.
İsrail’in saldırılarının kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkisi nedir? Özellikle, bu savunmasız grupların yaşadığı travmalar ve ihlaller konusundaki gözlemleriniz nelerdir?
UNICEF ve Save the Children, Gazze'deki her çocuğun zihinsel sağlık desteğine ihtiyacı olduğunu ve çatışma ile kuşatmanın çocuklar üzerinde "sürekli" zihinsel sağlık zararları verdiğini bildirdi.
Sağlık sisteminin yok edilmesi, yaralı çocukların ihtiyaç duydukları bakımı alamadığı anlamına geliyor. Binlerce çocuğun patlayıcı silahlarla uzuvları parçalandı; çocuklar anestezisiz ameliyat edildi. Hamile kadınlar, doğum öncesi bakım ve doğum yapma konusunda ciddi engellerle karşı karşıya.
Çocuklar, yetersiz beslenmeden dolayı ömür boyu sürecek sonuçlar açısından özellikle risk altında ve ishalden ölme riski daha yüksek; bu durum, kuşatma nedeniyle temiz suya erişimin olmaması ve atık su arıtma tesislerinin çalışmamasıyla birlikte yaygın.
Yetersiz beslenen kadınlar, küçük çocukları emzirmek için süt üretemiyor. Temizlik tesislerinin ve hijyen ürünlerinin eksikliği de kadınları enfeksiyon riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
“19 Ağustos itibariyle 280’den fazla yardım görevlisi öldürüldü”
Bu saldırılar sırasında Filistin’deki siviller, temel ihtiyaçlara (gıda, su, tıbbi bakım) erişimde ne gibi zorluklar yaşadı? İsrail’in bu alandaki engellemelerini insan hakları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail, Gazze'ye kara geçişlerini açarak insani yardımın sürekli olarak sağlanmasını emreden Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bağlayıcı emirlerini ihlal ediyor. Yardım çalışanları, kuşatmanın Ağustos ve Eylül aylarında inanılmaz bir şekilde daha da kötüleştiğini, gıda yardımlarının %83'ünün engellendiğini söylüyor.
Gazze'ye ulaşan yardımlar bile ihtiyaç sahiplerine dağıtılmayabilir ve İsrail, son zamanlarda kuzey Gazze'ye insani yardım götürmek için planlanan 10 misyonun 9'unu reddetti veya geciktirdi.
Bu durumu daha da kötüleştiren, İsrail’in Gazze’deki en büyük insani yardım kuruluşu olan UNRWA’yı yasaklama ve finansmandan mahrum etme çabalarıdır.
Ayrıca, 19 Ağustos itibariyle 280’den fazla yardım görevlisi öldürülmüştü; bu, son zamanlardaki herhangi bir çatışmada en yüksek yardım görevlisi ölüm oranıdır.
HRW, İsrail güçlerinin, İsrail ordusuyla koordinasyon sürecinde yerlerini açıkça paylaşan insani yardım çalışanlarına defalarca saldırdığını tespit etti.
Gazze’deki herkes gıda güvensizliği çekiyor; yarım milyon kişi felaket boyutunda gıda sıkıntısı yaşıyor. Oxfam, Temmuz ayında Gazze’deki insanların günde ortalama 5 litreden daha az suya erişebildiğini bildirdi. Bu Dünya SAğlık Örgütü'nün acil durumlarda hayatta kalmak için gereken su miktarının üçte biri.
“ABD’li yetkililer silah transferine devam ediyor”
Uluslararası toplumun İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına verdiği tepkiyi yeterli buluyor musunuz? Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar bu süreçte etkili oldu mu?
BM ajanslarında çalışan yüzlerce Filistinli öldürüldü ve binlercesi kahramanca çalışmaya devam ediyor. BM insani yardım ajanslarının başkanları ve BM Genel Sekreteri, defalarca İsrail’e Gazze kuşatmasını sona erdirme çağrısında bulundu.
Ancak BM, yalnızca güçlü devletlerin izin verdiği kadarını yapabilir. ABD, BM Güvenlik Konseyi'nde İsrail’e yönelik anlamlı bir hesap verebilirliği engelledi ve İsrail'e silah tedarik etmeye devam etti.
Şu ana kadar üçüncü ülkelerin uyguladığı yaptırımlar, yalnızca Filistinli silahlı grupları, Hamas'ı ve birkaç şiddet yanlısı İsrailli yerleşimciyi hedef aldı, ancak hiçbir İsrailli yetkiliye yaptırım uygulanmadı. HRW, çatışmanın tüm taraflarına silah transferlerinin askıya alınmasını ve ihlallerden sorumlu olan tüm yetkililere yaptırım uygulanmasını talep ediyor.
ABD’nin kendi yasalarını uygulamasını talep ediyoruz; bu yasalar, insani yardımı engelleyen ve savaş hukukunu ihlal eden taraflara silah transferlerini ve askeri yardımı yasaklıyor.
Ancak ABD’li üst düzey yetkililer, İsrail’e yönelik ABD silah transferlerine bu yasaları uygulamayı reddetmiştir.
Ayrıca, Batı Şeria’daki İsrail işgali hakkında ICJ’nin danışma görüşü bulunuyor; bu görüşte yerleşimlerin yasadışı olduğu, İsrail’in yerleşimleri yıkması, tüm yerleşimcileri tahliye etmesi ve Filistinlilere tazminat ödemesi gerektiği belirtiliyor.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ / International Court of Justice) bu kararıyla üçüncü ülkelerden İsrail ile Filistin arasında ayrım yapmalarını ve yerleşimlerde herhangi bir ticaret veya yatırım yapmayı sonlandırmalarını istedi. Bu, devletlerin uygulaması gereken kapsamlı bir karar.
“Soruşturma devam etmeli”
İsrail’in saldırılar sırasında işlediği iddia edilen insan hakları ihlalleri konusunda uluslararası hukuk çerçevesinde hangi adımlar atılabilir? Bu tür ihlallerin cezasız kalmaması için hangi mekanizmalar devreye sokulmalıdır?
Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC / International Criminal Court) soruşturması tüm ülkeler tarafından desteklenmeli, mahkeme İsrailli liderlere karşı tutuklama emirleri çıkarsa dahil. Soruşturma devam etmeli, hatta genişlemelidir, çünkü savcılık 20 Mayıs’ta mahkemeden tutuklama emri talep ettiği gün vahşetler sona ermedi.
Üçüncü ülkeler de savaş suçları yasalarına sahip ve İsrailli yetkilileri ya da askeri personeli ziyaret ettikleri ülkelerde yargılayabilirler.
“Gazze’de her 10 gazeteciden biri öldü”
Saldırılar sırasında medya nasıl bir rol oynadı? Medya, Filistin’deki insan hakları ihlallerini dünya kamuoyuna etkili bir şekilde yansıtabildi mi?
Gazze’deki çatışma, dünyadaki gazeteciler için en ölümcül çatışma oldu ve tarihteki herhangi bir çatışmadan daha hızlı bir şekilde daha fazla gazeteci öldürüldü; Gazze’de her 10 gazeteciden biri öldü. Ancak, İsrail veya ABD’de Filistinli gazetecilerin haberlerini göremezsiniz. İsrail’deki haberlerde Filistinliler sıklıkla insanlıktan çıkarıldı. ABD’deki haberler ise çatışmalarda Filistinli ve İsrailli canlara eşit ağırlık vermelidir.
“Gazze’deki hak gözlemcileri, korkunç koşullar altında iş yapıyor”
Bu süreçte Filistin’deki sivil toplum örgütlerinin ve insan hakları savunucularının rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gruplar saldırılar sırasında ne gibi zorluklarla karşılaştı?
Bizim rolümüz, uluslararası hukuk ihlallerine ilişkin araştırma yapmak ve bunları sona erdirmek için savunuculuk yapmaktır. Bu, kuşatmanın etkilerini değerlendirmeyi ve bireysel saldırıları ve çatışmaları belgelendirmeyi içerir.
Tanım gereği, yasal değerlendirmeler yapmak için Filistinli silahlı grupların ve İsrail ordusunun eylemlerini dikkate almak zorundayız; rolümüz, nesnel olmak ve sivilleri korumak için gerçekleri sağlamaktır.
Yabancı basın gibi, Gazze'ye personel getiremiyoruz. İsrail, diğer insan hakları gruplarının da Gazze’ye dışarıdan personel erişimini reddetti. Gazze’deki hak gözlemcileri, korkunç koşullar altında kritik bir iş yapıyor.
“Cezasızlık sona ermeli, kilit aktör ABD”
Uluslararası toplum ve insan hakları savunucuları, İsrail’in Filistin’e yönelik benzer saldırılarını gelecekte önlemek için ne gibi adımlar atmalıdır?
Mevcut çatışmadaki düşmanlıkların verdiği acılar eşi benzeri görülmemiş, felaket boyutunda ve uzun süredir öngörülüyordu.
On yıllardır süren zulüm, baskı ve apartheid ile cezasızlık, bugün gördüğümüz sivillere yönelik insanlık dışı ve hukuka aykırı saldırıların yolunu açtı.
Gelecekte benzer saldırıları önlemek için genel olarak cezasızlığın, özel olarak da İsrail’e yönelik cezasızlığın sona erdirilmesi gerekiyor. Burada kilit aktör ABD’dir.
Eğer ABD, İsrail’i ABD yetkililerinin desteklediğini iddia ettiği “uluslararası kurallara dayalı düzen” standartlarına tabi tutsaydı, ABD İsrail ordusuna silah transferini ve diğer desteği askıya alır, BM’de hesap verebilirlik için baskı yapar ve uluslararası adaleti tarafsız bir şekilde desteklerdi.
İSTANBUL'DA FİLİSTİN'E DESTEK YÜRÜYÜŞÜ
"Filistin halkından aldığımız ilhamla mücadelemiz sürecek"
‘Gerçeğin bedeli’: İsrail'in Gazze'de öldürdüğü Filistinli gazeteciler
Neden Filistinli engelliler için bir kampanya düzenlemiyoruz?
Gazze: Canlı yayımlanan tarihteki ilk soykırım
Dün, bugün ve yarın: İsrail'e kültürel boykot
(EMK)