Fotoğraf: Evrim Kepenek / bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Onur Yürüyüşü’ne polisin şiddet kullanarak müdahale etmesi ve 113 kişiyi gözaltına alınmasıyla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, İstanbul’da aktivistlerin 25 Haziran 2023 tarihinde kararlı ve yaratıcı çabalarla eylemi gerçekleştirdiğini belirtti.
LGBT karşıtı nefret söylemi
İnsan Hakları İzleme Örgütü açıklamasında, Onur Yürüyüşünün de kentteki diğer tüm Onur haftası etkinlikleri gibi üst üste dokuz yıldır yasaklandığını, İstanbul Valisi'nin sosyal medyada "aile kurumunu tehdit eden" etkinliklere izin verilmeyeceği yönünde açıklamalarda bulunduğunu ifade etti.
Onur haftası etkinlikleri ve Onur Yürüyüşü’nün de yasaklandığı İzmir’de de polis en az 52 kişiyi gözaltına aldı. İstanbul'da gözaltına alınan 5 yabancı uyruklu kişi hariç herkes serbest bırakıldı. Onların akıbeti henüz belirsiz.
HRW, “Onur haftası yasakları, Mayıs 2023 seçimleri etrafında Recep Tayyip Erdoğan hükümeti tarafından şekillendirilen LGBT karşıtı nefret söyleminin yoğunlaşmasının ardından geldi” dedi.
“Yasadışı yıldırma taktikleri”
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, şunları söyledi:
“Onur haftası etkinliklerinin yasaklanması, yürümeye teşebbüs ettikleri için gözaltına alınmaları insanların barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğünün açık ihlali olmakla birlikte Türkiye`de hükümetin LGBT`lere karşı yürüttüğü aşağılama ve nefret dilini içeren kampanyanın kanıtlarından biri.
Türkiye, Onur Yürüyüşü aktivistlerini gözaltına almayı, soruşturmayı ve yargılamayı bırakmalı, Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri ve kendi yasaları doğrultusunda barışçıl protesto için temel hakların kullanımı güvence altına almalıdır.
Hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem de Türkiye'nin kendi mahkemeleri, hükümete toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkını güvence altına alma yükümlülüğü getiriyor.
Onur yürüyüşleri ve etkinliklerine getirilen yasaklar ve polis müdahalesi, insanları barışçıl toplanma haklarını kullanmaktan caydırmayı amaçlayan yasadışı yıldırma taktiklerinden başka bir şey değildir.”
Yasaklar hukuka aykırı bulundu
HRW’nin açıklamasında polis müdahalesinin hukuksuzluğuna da değinildi:
“Türkiye'deki kamu otoriteleri ülke genelinde Onur Yürüyüşleri ve Onur Haftası etkinliklerini kapsamlı bir şekilde yasaklamış olsa da, son yargı kararları bu idari kararların hukuka aykırı olduğunu tespit etti.
Son üç yılda, İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin ve Adana'da sekiz idare mahkemesi, Onur Yürüyüşlerinin ve Onur Haftası etkinliklerinin kamu makamları tarafından açık, somut ve yakın bir tehlikenin varlığına dair kanıt ve gerekçe olmaksızın yasaklanmasının Türkiye anayasasının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlali anlamına geldiğine karar vermiş ve yasak kararlarını iptal etmişti.
Mahkeme kararları etkinlikleri yasaklama kararlarının uygulanmasından sonra verildiği için, geç verilen mahkeme kararları LGBT bireylerin toplanma ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanmaları için yeterli olmadı. Kamu makamları ise mahkemelerin kararlarını göz ardı ediyor.
Yaklaşık iki yıl süren bir yargılamanın ardından Haziran ayında İstanbul bölge adliye mahkemesi, 2021 yılında İstanbul Onur Yürüyüşü'nde gözaltına alınan, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununu (2911 sayılı Kanun) ihlal iddiası ile yargılanan 19 kişinin beraatini onadı.
2022'de İstanbul Onur Yürüyüşü için toplanmaya çalışan 373 kişinin toplu olarak gözaltına alınmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, altı ay sonra haklarında takipsizlik kararı verdi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararı
Mart ayında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye'nin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kısıtlamasıyla ilgili Oya Ataman dava grubu hakkında bir ara karar yayınladı.
Komite, 15 yılı aşkın bir süre boyunca Türkiye'deki toplantı ve gösteri yürüyüşlerine orantısız müdahaleye ilişkin olarak AİHM'e yapılan 70'ten fazla başvuruyu incelemiş ve Türkiye hükümetine, 2911 sayılı yasayı Avrupa Mahkemesi içtihatlarıyla uyumlu hale getirmek üzere değiştirerek toplanma hakkını güvence altına almasını talep etti.” (AS)