Hrant Dink’in İstanbul’un orta yerinde, 19 Ocak 2007’de ırkçı bir cinayet sonucu öldürülmesinin üzerinden tam 13 yıl geçti. Agos Gazetesi’nin kurucusu ve genel yayın yönetmeni olan Hrant Dink bugün Türkiye’den Kanada’ya, Almanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne, Fransa’dan İngiltere’ye dünyanın birçok noktasında anılacak.
“Utanmak için geç değil” denilen bu günde 13 yıldır olduğu gibi adalet talepleri haykırılacak. Çünkü aradan geçen 13 yılda bütünlüklü bir yargılama henüz gerçekleştirilebilmiş değil. 2007’nin yaz aylarında başlayan yargılama sürecinde hala İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.
2016’da cinayette ihmali olduğu düşünülen kamu görevlilerinin de dahil edildiği dava tanıkların dinlenmesi aşamasında. 13 yıldır adalet arayışını sürdüren Hrant ‘ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın’la cinayetin topluma yansımalarını ve yargılama sürecini konuştuk.
"Bu sene 'Utanmak için geç değil' diyoruz"
Bu seneki sloganlarını “Utanmak için geç değil” olarak belirlediklerini ifade eden Aydın, “Bu sözümüz gerekli güvenlik önlemeni almayan, Hrant Dink’in canını korumak dahil olmak üzere cinayette ihmali bulunan, cinayet öncesinde ve sonrasında yaşanan tüm aksamaların sebebi olan herkese” ifadelerini kullandı.
Hrant Dink’in 2007’den bugüne her 19 Ocak’ta öldürüldüğü yer olan Agos Gazetesi’nin önünde anıldığını hatırlatan Aydın “13 yıl boyunca anmalar hep farklı büyüklükte oldu. İlk yıllarda Taksim’den Agos’a doğru, daha sonraları Şişli’den Agos’a doğru anma yürüyüşleri yapıldı. Bu sene yine Agos’un önünde olacağız. Biz Hrant’ın Arkadaşları olarak bu cinayettin davasını takip eden, bu davadan adalet bekleyen, Hrant Dink’in sözüne kulak vermiş bütün vicdan sahibi iyi insanları yine oraya bekliyoruz” dedi.
Anmaların sadece İstanbul’da yapılmadığının altını çizen Aydın şöyle devam etti:
"Adalet isteyen herkes Hrant'ın Arkadaşı"
“Hrant Dink sadece Agos’un önünde anılmıyor. Her 19 Ocak’ta bu anma küresel olarak gerçekleştiriliyor. Birçok ülkede farklı inisiyatifler tarafından gerçekleştirilen etkinlikler oluyor. Fakat Türkiye’deki anmalar bu ülke için birer dönüm noktası. Çünkü her 19 Ocak anmasında yapılan konuşmada Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu sürece dikkat çekiliyor. Çünkü Hrant Dink bu toplumda gerçekleri dile getiren bir hakikat anlatıcısıydı, gerçeği söyleme cesaretini taşıyan bir insandı. Gerçeği söyleme cesareti tehlikeli bir şeydir, nitekim Hrant Dink bu yüzden öldürüldü.
“19 Ocak anmalarının toplumsal önemini korumasının nedeni Hrant Dink’in yaşarken yaptıkları ve bize bıraktıkları. Biz bu tür insanları unutmadıkça, biz onları andıkça ve onların davalarına sahip çıktıkça bu bir öykünme yaratıyor toplumda. Ve bu öykünmedir ki, ve bu bir misyondur ki aslında demokrasi umudunu canlı tutuyor. Toplumdaki demokrasi umudunun nüvelerinin canlı kalmasını sağlıyor.
“İnsanlar her yıl sadece Hrant Dink’in öldürülmesinin hüznünü paylaşmak için değil, aynı zamanda bu ülkenin geleceğine duyulan umut için de iyilik duygularıyla bir araya geliyorlar. Bu yine böyle olacak. Bütün bu 13 yıl boyunca Türkiye’nin geçtiği süreçlerden aslında Hrant Dink anmaları da geçti ve bu güne kadar geldi. Her 19 Ocak’ta Agos önünde toplanıp Hrant Dink’in sesine kulak veren, Hrant Dink için adalet talebini dile getiren insanların hepsi Hrant’ın Arkadaşları.”
“Keşke duvarlar yıkılabilseydi"
Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından bu cinayet suçuna ortak olmak istemeyenlerin sokaklara döküldüğünü belirten Aydın, bu durumun toplumda bir iyilik yarattığını söyledi ve ekledi: “O alçakça cinayete rağmen.”
Hrant Dink’in öldürülmesinin bir ırkçılık cinayeti olduğunu ifade eden Aydın, Hrant Dink cinayetinin toplumdaki diğer nefret suçlarından farklı bir yerde konumlanmasını şu sözlerle dile getirdi:
“Bu cinayet uzunca bir hazırlık süreci boyunca adım adım yaklaşmış bir cinayetti, bir ırkçılık cinayetiydi ve bir nefret suçuydu. Biz keşke Hrant Dink’i kaybedilmiş olsa bile nefret suçlarıyla artık yüz yüze olmasaydık. Hrant Dink’i öldüren o nefret suçuyla, o karanlıkla yüzleşmiş olsaydık. Ama maalesef bu olmadı.
“Aradan geçen 13 yıl boyunca nefret suçlarına başka nefret suçları da eklendi. Bugün sadece Ermeniler değil, Kürtler de, Aleviler de, son yıllarda özellikle göçmenler/mülteciler de, hatta kadınlarda maalesef nefret söylemlerinin hedefi oluyorlar ve bundan çeşitli düzeyde mağduriyetler yaşıyor insanlar, ölüme varana kadar. Keşke böyle olmasaydı. Oysa Hrant Dink birbirimizle konuşmamızı, birbirimizi iyileştirmemizi savunuyordu ve yaşamı boyunca bunun için mücadele etti.
“Hrant karanlık bir zihniyetin kurbanı oldu ve o karanlık zihniyet bu ülkenin hem geçmişini hem de bugün için geleceğini gölgeliyor. Daha önceden söylenmiş bir laf vardı, ‘Bir duvar var ve biz o duvardan bir taşı çekersek duvar yıkılır’ diyorlardı. Geçmişimizi karartan ve geleceğimizi de maalesef gölgeleyen bu tür duvarlar var olmaya devam ediyor. Keşke o duvar bugün yıkılabilseydi. Bu cinayetle yüzleşmek bunun için çok önemli.”
“Bütünlüklü bir yargılama yapılabilmiş değil”
Dava sürecine de değinen Aydın, gelinen noktada yargılama safhasında çok fazla bir yol kaydedilemediğini ifade ederek, dava dosyalarına yansıyanlardan cinayetin hemen öncesinde görülebilir olduğunu söyledi.
En başından beri yargılanması gerekenlere ve cinayette bakılması gereken yerlere dikkat çektiklerini ifade eden Aydın sözlerine şöyle devam etti:
“Bugün dava dosyası cinayetin önceden bilindiğini gösteriyor. Cinayetin üzerinden yıllar geçtikten sonra, 2016’dan itibaren dosyanın daha geniş bir hale gelmesiyle birlikte dava, kamu görevlilerinin de yargılandığı bir davaya dönüştü.
“Fakat ilk yargılama sürecinde biz Hrant’ın Arkadaşları olarak Adalet Nöbetlerinde bu davada yargılanması gerekenlere ve bu cinayette bakılması gereken yerlere zaten dikkat çekiyorduk. Bunun yıllar sonra görülmüş olması üzücü.
“Ama buna rağmen hala bakılmamış görülmemiş ve bütünlüğü sağlanmamış olaylar var. Kapsamlı bir soruşturma yapıldı mı? Bugün geldiğimiz noktada 103. duruşması görülecek olan davada hala bütünlüklü bir yargılama sağlanabilmiş değil.”
“Davanın gölgelenmesi için uğraşıldı”
2007’de açılan ilk davada sadece tetikçilerin yargılandığından bahseden Aydın, o dönem duruşmalarının bir müsamere gibi geçtiğinden bahsederek “Nitekim mahkeme son derece vahim bir kararla sonuçlandı” dedi.
Bu kararın daha sonra bozulduğunu hatırlatan Aydın “13 yıldır süren bir dava fakat bu davanın yeniden görülmeye başlaması 9 yıl sonra mümkün olabildi” ifadelerini kullanan Aydın sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çeşitli teftiş raporları, Devlet Denetleme Kurulu’nun raporu, AİHM kararları ve devlet içerisindeki bir takım değişikliklerden sonra bu davada bazı kamu görevlilerinin yargılanması için gerekli izinler çıktı. Şu anda mahkeme 77 sanıklı bir dava olarak sürüyor. Fakat ilk yargılama sürecinde yargılanması talep edilenlerle ilgili suç duyuruları maalesef karşılığını bulmadı, soruşturma izinleri verilmedi. Ve hatta biz o süreçte bu davada yargılanması gereken kişilerin terfi edildiğini, korunduğunu gördük. Tabii süreç boyunca davanın gölgelenmesi için de uğraşıldı.
"Şimdi dava biraz genişlemesine, delileri görmemize ve tanıkları dinlememize karşılık söyleyebilirim ki, bütünlüklü bir yargılama konusunda hala eksiklik var.
"Bu cinayet Trabzon’dan kalkıp İstanbul’a gelen birkaç tetikçinin tezgahlayıp işleyebileceği bir cinayet değildi fakat eksikliklerine rağmen bu yargılama süreci kamu görevlilerinin, Hrant Dink’i korumakla hükümlü olanların aslında onu korumak için parmağını bile kıpırdatmadığını ortaya çıkarttı.
"Yargılama aşaması şu an tanıkların dinlenmesiyle devam ediyor. Aslında davanın sonuçlanmasına yakın bir yerdeyiz. Fakat mahkemenin tanık olarak davet ettiği ama dinlenilmesi bir türlü mümkün olmayan tanıklar var. Valilikte MİT mensuplarının katılımıyla yapılan bir görüşme var. O görüşmeyle ilgili maalesef MİT personeli hala dinlenemedi. Bütün bunlar bir eksiklik tabii.”
"Adalet karanlık zihniyetle yüzleşince gelecek"
“Bu cinayet ve yarattığı toplumsal travma, sonrasında gelişen olaylarla unutulacak bir şey değil” sözleriyle konuşmasını sonlandıran Aydın, “Her duruşma öncesinde söylediğimiz “Hrant için, adalet için” söylemindeki adalet mahkemenin verdiği kararla gerçekleşmiş olacak. Ama esas olarak adalet Hrant Dink’in ölümüyle sonuçlanan o karanlık zihniyetle yüzleşince sağlanmış olacak. Bu adalet talebi ve duygusu karşılanana kadar da ‘Biz bu dava bitti demeden bitmez’ diyoruz” dedi. (HA)