Hrant Dink Davası'nın dosyası karara bağlanalı iki ay oluyor. Mahkeme başkanı Rüstem Eryılmaz başkanlığındaki heyet, 17 Ocak 2012'de verdiği kararda "Bu davada örgüt suçu yoktu" dedi. Tüm sanıklar örgüt suçlamasından beraat etti.
Mahkemenin kararı çok tartışıldı. Dink ailesi avukatı Fethiye Çetin, "Biten dosyadır, dava değil" dedi. Kamuoyu gibi, devletin en üst birimleri de karardan tatmin olmadı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Dink suikastıyla ilgili 653 sayfalık bir rapor hazırladı.
Kamu görevlilerinin yargılanması önündeki adli ve idari engellere vurgu yapılan rapor, "Dink'in yaşam hakkının korunmasında ağır kamu hizmeti kusuru vardır" sonucuna ulaştı.
Raporun 34 sayfalık özeti 20 Şubat 2012'de kamuoyuyla paylaşıldı.
Bugün Taksim Hill Otel'de, Dink ailesinin avukatlarından Cem Halavurt ile Fethiye Çetin, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Dink'in karısı Rakel Dink ve kardeşi Hosrof Dink, Hayko Bağdat moderatörlüğünde DDK raporunun analizini yaptı; tespitleri, eksikleri ve yapılması gerekenleri anlattı.
"MİT'in sorumluluğu soruşturulmalı"
Cem Halavurt ve Fethiye Çetin, DDK raporunda kamu görevlilerinin cinayete ilişkin ihmal ve sorumluluklarına yer verilmesinin olumlu olduğunu ancak raporun suç tipini, "delil karartma" ve "görevi ihmal" ile sınırlı tutmasının bir hata olduğuna değindi.
Halavurt, "Raporda, farklı illerdeki farklı görevlilerinin ihmallerinin aynı sonucu yarattığı, dolayısıyla bunun örgütlü suç kapsamına girebileceğinin üzerinde durulmuyor" dedi.
"Bunun yanında kamu görevlilerinin suçu 'görevi ihmal'le sınırlı değildir. '15 yıllık cezayı öngören görevi 'ihmal suretiyle icra' suçundan bahsedilmemesi raporun diğer bir önemli eksiğidir."
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) sorumluluğu üzerinde bugüne kadar yeterli ölçüde durulmadığının altını çizen Çetin ise, Hrant Dink'le İstanbul Valiliğinde görüşen ve Dink'e tehdit sayılabilecek uyarılarda bulunan iki MİT görevlisi Özel Yılmaz ile Handan Selçuk hakkında başlatılan hukuki sürecin "zamanaşımı" gerekçesiyle sonlandırıldığını belirtti.
Vali Yardımcısı Ergun Güngör başkanlığında gerçekleşen görüşmeyle ilgili talimatı kimin verdiğinin de bu süreçte öğrenilemediğini söyleyen Çetin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne davaya ilişkin bilgilendirme mektupları yazdığını söyledi.
Bir soru ve bir cevap
Çetin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Dink davası hakkında verdiği karara rağmen, kamu görevlileri hakkındaki soruşturmanın işlevsiz kaldığını ve görevlilerin terfi ettirildiğinin de altını çizdi.
MİT'te Dink hakkında ne gibi bilgi ve belgelerin olduğunun sorulduğunu belirten Çetin, MİT'ten gelen cevabı okudu:
"Dink'in Ermenilik faaliyetlerine ilişkin ve Agos hakkında basına yansıyan haberler dışında teşkilatımızda kendisi hakkında bilgi yoktur."
Çetin bu cevap hakkında, "Böyle bir şey mümkün değil. En azından Valilik'te yapılan görüşmenin kimin talimatıyla yapıldığını öğrenmek istiyoruz. Nedim Şener'in kitabı Kırmızı Cuma'da bunun Genelkurmay'ın isteğiyle yapıldığı yazıyor. Ama MİT, kendi görevlilerinin bulunduğu görüşme hakkında 'bilgim yok" diyor" şeklinde konuştu.
AİHM kararına göre bunlar yapılmalı
Turgut Tarhanlı, AİHM'in Dink kararında, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) dört kez ihlal edildiği sonucuna vararak Türkiye'yi oy birliği ile mahkum ettiğini hatırlattı.
"AİHM, Türkiye'yi hem maddi olarak, hem usulen suçlu buldu. İki suçun bir davada birleştiği örnek azdır. Türkiye etkili bir soruşturma yapmakla yükümlüdür" dedi.
AİHM kararı uyarınca yapılması gerekenler şöyle sıralandı :
1. Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisine sahip oldukları halde önleyici, koruyucu önlemler almayan bütün sorumlular tespit edilmeli ve cinayetin işleneceğini bildikleri halde neden hareketsiz kaldıklarının ortaya çıkarılması ile sorumlular hakkında caydırıcı cezai yaptırımlar uygulanması acilen gerçekleştirilmelidir. Bu sorumluların yargılanan örgütle ilişkileri ve örgüte yardımları doğrudan savcılarca araştırılmalıdır.
2. Cinayetin ardından, delilleri yok eden, gizleyen, değiştiren, katil zanlısına kahraman muamelesi yapan tüm sorumlular hakkında, etkili soruşturmalar yürütülmelidir. Yine bu sorumluların halen yargılanmakta olan sanıklarla ilişkileri ve örgüte yardımları hususu aydınlığa kavuşturulmaldır.
3. 4483 Sayılı Yasa uyarınca ya da Trabzon Savcılığınca yürütülen ancak cezasızlıkla sonuçlanan tüm soruşturmalar yeniden yargılama konusu yapılmalıdır. Ancak, yürütülecek soruşturmaların, etkili bir soruşturma yolu olmadığı AİHM kararıyla saptanmış olan 4483 Sayılı Yasa kapsamında değil doğrudan Hrant Dink cinayetini soruşturan savcılarca yürütülmesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından gereklidir.
Zira AİHM, söz konusu kararı ile kamu görevlilerinin yargılanması konusunda 4483 Sayılı Yasayla getirilen 'yargılama engelini' ortadan kaldırmıştır. Ayrıca, kamu görevlilerinin Hrant Dink cinayetini önlemedeki eylemsizlikleri ve cinayetin ardından delil gizleme, delilleri değiştirme dahil eylemliliklerinin Hrant Dink cinayetini soruşturmakla görevli savcılarınca yürütülmesinin yasal araçları olarak TCK 314, 39, 220, 204, 83 ile CMK 8/2 vd. kullanılmalıdır.
4. Etkin ve derinlemesine soruşturmalar yoluyla cinayetin ardındaki saik saptanmalıdır. Cinayetin ırkçı bir saikle işlenip işlenmediğini bulmak ve etnik kökene dayalı önyargıların olayda rol oynayıp oynamadığını tespit etmek için cinayeti; öncesindeki süreci ve sonrasını da kapsayacak şekilde tek merkezden bu bakış açısıyla ele alacak şekilde soruşturacak savcılar görevlendirilmelidir. Görevlendirilecek savcıların süreçte yer alan kişi kurum ve olayların çokluğu ve kapsamı gözöünüde tutularak mesaisinin ve enerjisinin çoğunu Hrant Dink soruşturmasına ayırması sağlanmalıdır.
5. Etkili bir soruşturma yolu olmadığı AİHM kararlarıyla saptanmış olan 4483 Sayılı Yasada değişiklik yapılarak, inceleme ve karar merciinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorununun giderileceği, kararların denetiminin tam yetkili bir yargı mekanizması tarafından yürütüleceği, mağdur ya da şikayetçinin sürece dahil edileceği düzenlemeler yapılmalıdır.
6. İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı ve bu alanda pozitif tedbirler alınmalıdır.
7. Bir kez daha bu tür vahim olayların yaşanmaması ve dolayısıyla hak ihlallerinin tekrarlanmaması için yasal ve idari düzeyde alınması gereken önlemler, yapılması gereken düzenlemeler yapılmalıdır.
8. Tüm bunlarla birlikte, insan hakları alanında evrensel bir hukuk kültürünün oluşması ve yerleşmesi bakımından önemli olan; sadece ihlalin gereğini yapmak değil ihlalleri doğuran yapıyı değiştirerek ve zihniyeti dönüştürerek ihlallerin tekrarını önlemek, ihlalleri tamamen ortadan kaldırmaktır. AİHM kararlarının icrasını denetlemekle görevli Bakanlar Komitesi'nin görüşü de bu doğrultudadır.
"Bakalım ne zaman göreceğiz adalet ışıltılarını"
Daha sonra konuşan Rakel Dink ise "Meydanlarda bağırarak hakaret etmeyi biliyorlar, bağırarak özür dilemeyi de bilsinler. Patrikhane'ye giderek kapalı kapılar ardında özür dilemesinler" diyerek şöyle devam etti:
"Hrant öldürülmüş, 100 kişiyi de mahkum etseler bana ne getirisi olacak. Hiçbir şey. Hrant geri gelmeyecek. Ama bu dava benim ya da sizin davanız değil yalnızca, bu dava Türkiye'nin yüzleşme davası. Bakalım ne zaman göreceğiz adalet ışıltılarını"
Bir MİT'çi olsanız ne yapardınız?
Hosrof Dink, MİT'in bu cinayetteki rolünün önemine vurgu yaparak, "Bir MİT'çi olduğunuzu düşünün" dedi.
"Daha önce size Yasin Hayal, ağabeyi Osman Hayal ve Hrant Dink hakkında bilgi gelmiş. Öldürülmek istendiği biliniyor. Bu kişilerin telefonu elinizde var. Sonra 19 Ocak 2007 oluyor. Hrant Dink öldürülüyor. Bir MİT'çi olsanız ne yapardınız? Hemen Osman ve Yasin'in telefonundan yerlerini tespit etmez misiniz? Ama bu yapılmadı."
"Bunun yerine Osman Hayal'in Trabzon'da olduğunun kanıtlanması için esnafla konuşuldu. Dört yıl sonra dijital veriler geldiğinde Osman Hayal'in cinayet sırasında İstanbul'da olduğu ortaya çıktı. Şimdi buna ne diyebiliriz?" (IC)