* Fotoğraf: Hrant Dink Vakfı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Bize Mwatana’nın, Uluslararası Hrant Dink Ödülü için seçildiğini bildiren e-postayı aldığımızda, Türkiye’den bir sivil toplum kuruluşu bizi seçtiği için sevindik, gururlandık. Türkiye’deki durum ile Yemen’deki durum arasında çok büyük farklılıklar olsa da, insan hakları kuruluşları olarak benzer güçlüklerle karşılaşıyoruz. İnsan haklarıyla ilgili meseleler üzerine çalışan, bu alanda büyük mücadele veren bir sivil toplum kuruluşu tarafından ödüle layık görülmüş olmak bize gurur verdi. Hrant hakkında, her bir jüri üyesi ve bizimle bu ödülü paylaşan Murat hakkında yazılanları okudukça daha da mutlu olduk, daha da büyük bir gurur duyduk. Teşekkür ederiz!
Hrant’ı tebrik eder, doğum gününü kutlarım. Böylesi bir ailesi, ekibi, dostları ve sevenleri varken, Hrant ölmez. Dün ve bugün, Hrant’ı daha yakından tanıma imkânı yakaladım. Onun temsil ettiği değerler hakkında bilgi sahibi olup insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi gözlemlerken kendimi babamı düşünmekten alıkoyamadım. Babam yaşamı boyunca demokratik, medeni ve adil bir devlet için çalışan, barışçıl bir akademisyen ve siyasetçiydi. Kasım 2014’te sokakta yürürken öldürüldü. Yemen’deki savaş ve akıl almaz sayıdaki ölümler sebebiyle babamın tarihini, değerlerini ve hatırasını hak ettiği gibi anamıyoruz.
Değerli konuklar; yanınıza, 22 milyondan fazla insanın insani yardım ve korunmaya muhtaç olduğu bir ülkeden geldim. Bu, Yemen’in nüfusunun neredeyse tamamı. Tamı tamına dörtte üçü. Buraya, 18 milyon insanın gıda güvencesinin olmadığı, 8,4 milyon insanın bir sonraki öğününü nasıl bulacağını bilmediği bir ülkeden geliyorum. Milyonlarca Yemenlinin temiz içme suyuna erişimi yok. Yerelde sağlık hizmetinin verilmediği ve ülke dışına seyahat etmenin imkânsız olduğu koşullarda tedavi edilebilir ve önlenebilir hastalıklar dahi ölüme mahkûmiyet anlamına geliyor. Yerinden edilen insanların dörtte üçü kadınlar ve çocuklar; yaklaşık iki milyon çocuk okula gitmiyor. 2500 okul ya yıkılmış ya da asıl amacına uygun şekilde kullanılmıyor.
Tüm bunları ve çok daha fazlasını, meşhur bir cümleyle özetleyebiliriz. Yemen’de, dünya üzerindeki en kötü insani kriz yaşanıyor. Ancak, bu cümleye her zaman şunu da eklememiz gerekiyor: Bu, doğal nedenlerden doğmuş bir kriz değil; insan kaynaklı, çatışmadan doğmuş bir kriz.
Yemen’deki kriz dördüncü yılına girerken, sivil halka ve diğer sivil hedeflere yönelik korkunç ihlaller yapıldı ve savaş suçları işlendi. Yasadışı hava saldırıları, ablukalar, ayrım gözetmeksizin yapılan bombardımanlar, keyfî gözaltılar, zorla kaybetmeler, işkence, okul ve hastanelere yönelik saldırılar, mayınlar, çocuk kaçırmalar ve daha birçok suç…
Yemen’deki tüm bu ihlalleri kimin yaptığını soracak olursanız, cevabım “Kim yapmadı ki?” olur.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin öncülüğündeki koalisyon ile onlara bağlı silahlı gruplar, silahlı Husi ve Salih grupları, Başkan Hadi’nin hükümeti ile ona bağlı silahlı gruplar. Ayrıca, Yemen’deki ciddi ihlallerde sorumluluk sahibi olan ülkelere silah satarak savaşı ateşleyen ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler. Yemen’deki savaşa ve çatışmanın taraflarına dair bir şeyler duyduğunuzda, bu savaşta kahramanlar olmadığını, yalnızca suçlular ve kurbanlar olduğunu hep aklınızda tutmalısınız.
Tüm bunlara rağmen, umut her zaman var; Yemen’de barışın tesisi mümkün. Şimdiye kadar çatışmanın bir tarafı olmayı reddetmiş olan, Yemenli sıradan insanların çoğunun arzusu bu. Bu insanlar hâlâ siviller ve büyük bir yaşama arzusu içindeler.
Mwatana’da gücümüzü bu insanlardan alıyoruz. Onların daha iyi bir hayatı ve adaleti hak ettiklerini düşündüğümüz için çok çalışıyoruz. Silahlı grupların ortasında kalmışsanız ve Suudi Arabistan gibi bir komşunuz varsa, bağımsız bir insan hakları kuruluşu olmak hiç kolay değil. Ancak, böyle bir durumda siviller için hiçbir şey yapmamak daha da zor.
Hesap verebilirlik, adalet ve barışa giden yolda bize rehberlik etmesi için insan haklarını seçtik. İhlalleri belgelemek, yasal destek sağlamak ve savunuculuk yapmak korkunç bir savaşın ortasında duvar kazımaya benziyor. Yine de dürüstlükle yaptığımız çalışmaların savaşın duvarlarını sarsabileceğine ve bir gün bu duvarın yıkılacağına inanıyoruz. Barış bir gün gelecek ve Mwatana, herkes için adaletin ve haklara tam olarak erişim hakkının garanti altında olduğu bir toplum için çalışmaya devam edecek.
İzninizle, sizleri Mwatana’nın ilk günlerine götürmek isterim. Mwatana’yı kurmak üzere yasal izin almak için 2007’den beri çaba gösteriyorduk fakat Sosyal İşler Bakanlığı, bireysel olarak yürüttüğümüz insan hakları faaliyetlerinden ötürü, bize bu izni bir türlü vermiyordu. 2013’te, Mwatana için nihayet resmî izin alabildiğimizde yalnızca iki kişiydik: Çalışma arkadaşım ve eşim Abdülreşid Elfakih ve ben. Bugün ise, büyük bir aileyiz. 70 kişiyiz. 70 bağımsız, tarafsız, cesur kadın ve erkek. Genel merkezimiz San’a’da ama Yemen’in her yerinde saha ekiplerimiz var. Hepsi de gençler, en yaşlıları belki de benim.
Buradan her birine teker teker teşekkür etmek istiyorum. Bu kadar zor koşullar altında bu kadar sıkı bir çalışma yürüttüğünüz için teşekkür ederim. Hepinizi çok etkileyen nefret kampanyaları karşısında gösterdiğiniz sabır için teşekkür ederim. Gündelik hayatınızda ve çalışmalarınızda karşı karşıya kaldığınız risklere rağmen güçlü ve cesur olduğunuz için teşekkür ederim. Mwatana bu ödüle sizler sayesinde layık görüldü.
Mwatana’nın saha araştırması asistanı, çalışma arkadaşımız Kamal Al Shawish bugünü bizimle kutlayamadığı için çok üzgünüm. Kamal, El-Hudeyde’de gözaltına alındı ve 14 Ağustos 2018’de silahlı bir Husi grubu tarafından zorla kaybedildi. Bir gün bir ay oldu.
Dün, Cumartesi Anneleri’nin temsilcisini dinlerken, çok üzgün hissettim. Ne diyeceğimi bilemeden sadece ona sarıldım. Sevdikleri zorla kaybettirilmiş olan insanlara söyleyecek bir şey bulmak her zaman zordur. Bunun ne anlama geldiğini iyi bilirim. Binlerce Yemenli de bunun ne anlama geldiğini iyi bilir. Keyfî gözaltılar, zorla kaybettirmeler ve işkence Yemen’deki en yaygın davalardan. Yıllardır neredeyse bütün yetkililer bu davaların bir parçası. Tüm bu feci ihlallerden en çok etkilenenler, anneler, eşler ve genel olarak tüm kadınlar. Yemen’de de alıkonulan kişilerin annelerinin kurduğu muhteşem bir kadın grubu var.
Bizler Mwatana’da, Yemen’in dört bir yanında gözaltına alınan ve kaybedilen kişilerin özgürlüğü için baskı yaratmak adına çok çalışıyoruz. Yemen’in yedi vilayetinde her gün pek çok vakayı takip eden yedi avukatımız var. Tüm karanlığa rağmen, bize devam etme cesareti veren başarı hikâyelerimiz var.
Konuşmamı bitirirken Yemen’de, Türkiye’de ve tüm dünyada keyfî olarak gözaltına alınan ve zorla kaybedilen herkesin serbest bırakılmasını talep ediyoruz. (EKN)
TIKLAYIN - 2018 Hrant Dink Ödülü Murat Çelikkan ve Mwatana İnsan Hakları Örgütü'ne Verildi
TIKLAYIN - Hrant Dink Ödül Töreni: Rakel Dink’in Konuşması
TIKLAYIN - Hrant Dink Ödül Töreni: Murat Çelikkan’ın Konuşması