Birkaç gün önceydi Diyarbakır Süryani Meryemana Vakfı adına Can Şakarer, heyecanla bir davetiye tutuşturdu elime. "Hazreti İsa'nın Doğuş Bayramı münasebetiyle tertip ettiğimiz 'Hoşgörü Yemeğinde' sizi de aramızda görmekten onur duyacağız."
Daha davetiyeyi alınca bir şeylerin değişmeye doğru gittiğini duyumsamama yetmişti. Ve o günün 25 Aralık 2004'ün şehrin miladında farklı bir yere oturacağını hemen hissetmiştim. Günün sabahı 1700 yıllık Meryemana Süryani Kadim Kilisesinde Noel Ayini yapılmıştı. Neredeyse bir avuç kalan cemaate, İstanbul'dan gelen Diyarbakırlı Süryaniler de katılmıştı. Buna rağmen yine de ayini izleyen Müslümanlar daha mı çoktu ne?
Ama asıl akşam otelin salonundaki tablo ilginçti. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı dahil tüm ilk kademe belediye başkanları, Vali Yardımcıları, Adalet ve Kalkınma Parti'li(AKP) Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun, Diyarbakır Müftüsü, İlahiyat Fakültesi Dekanı, Bazı STK yöneticileri, Mardin'den Metropolit ve Süryani Ruhani temsilcileri ve Diyarbakır'dan etkili bazı şahsiyetler yemek masasının etrafındaki düzeni oluşturmuşlardı.
"Diyarbakırlı olmanın gururunu her zaman yaşadık"
Diyarbakır Meryemana Süryani Kilisesi Vakfı Başkanı Can Şakarer "25 Aralık, Hazreti İsa'nın doğum gününün dinler arası hoşgörüye davet günü olduğunu" vurgulayarak söze başladı. "İstanbul'a ekonomik ve sosyal nedenlerle göç etmek durumunda kalan Diyarbakırlı Süryaniler olarak Diyarbakır'da doğduk ve Diyarbakırlı olmanın gururunu her zaman yaşadık, o nedenle de bugün buradayız. Ve bu yemekte hep beraber olalım istedik," dedi. "Diyarbakırlıydık, dünyanın her tarafına dağıldık, ama bugün buradayız, sizlerleyiz." 25 Ocak'ta ABD'de New York'ta Diyarbakır Meryemana Kilisesine destek için bir gece yapacaklarını ve o geceden elde edilecek gelirin kilisenin restorasyonu için kullanılacağını da ifade etti.
Daha sonra söz alan Mardin Deyr ul Zahfaran Metropoliti Peder Saliba Özmen ise; Hıristiyan alemi olarak 25 Aralık tarihini çok önemsediklerini, Diyarbakır'da da çok küçük ama çok etkili ve de önemli bir Süryani topluluğunun olduğunu vurguladı. "Meryemana Kilisesi sadece Süryanilerin değil tüm insanlığın malıdır. Sahip çıkılmalıdır," dedi.
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun, "Hazreti İsa'nın doğum gününü kutluyoruz. İsa, bizim de peygamberimizdir, Meryem Ana da anamız. Ben bu şehrin çocuğuyum. Bu şehirde ne acılar yaşandı ben bilirim. Çok acılar çekildi. Kardeşler birbirine düştü. Ama bu gece bu masa etrafındaki görüntü mutluluk kaynağıdır," dedi.
Diyarbakır Müftüsü ise daha çok din örgülü konuşması çerçevesinde dinlerin özellikle de Müslüman dininin hoşgörüyü egemen kıldığını ifade etti.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, "İnananlar aleminin bayramını kutlayarak" başladı konuşmasına. "Kenetlenen duygu hoşgörü duygusudur. Ve bugün bu şehirde bu gece ortaya çıkan bu fotoğraf barışı çağrıştıran fotoğraftır. Bu yolun adı bir araya gelme, barış ve kaynaşma yoludur. Bu kadim şehir çok dinli, çok etnisiteli ve çokkültürlü bir şehirdir. Birileri yıllar önce buralardan yitip gittiler. Düşünmeliyiz! Acaba gidenler mi kaybetti? Yoksa biz mi? Elbette buralarda kalanlar, bizler kaybettik. Ben çan sesi ile ezan sesinin birbirine karıştığı bir çocukluk yaşadım. Bugün o günleri arıyorum" dedi.
"Dede topraklarında olmak nasıl bir duygu?"
Daha sonra hep birlikte yemeğe geçildi. Kimisi günün manasına uyup kırmızı şarap, kimileri de ayran içti. Naçizane kırmızı şarap içenlerden biri olan benim, bir tarafımda Diyarbakır'ın 1700 yıllık mekânı Meryemana Süryani Kadim Kilisesinin Papazı Yusuf Akbulut oturuyordu. Diğer yanımda da Mardin Kırklar Kilisesinin papazı Peder Gabriel Akyüz ile Şam'dan gelen Süryani Metropolitliği rahiplerinden Peder Efrem.
Gecenin belki de en kazançlı kişisi bendim. Şam'dan gelen peder Efrem'le, Peder Gabriel Akyüz'ün tercümanlığında anlaşabildik. Peder Efrem Süryanice ve Arapça, bense Türkçe ve Kürtçe biliyordum. Bugün Anadolu coğrafyasının her birimiz iki ayrı dilini biliyorduk ama anlaşamıyorduk. Peder Efrem'in dedesi Şırnak bölgesinden Bagok dağlarındaki köylerden Suriye'ye göçmüş. Efrem Suriye yakasında Kamışlı'da doğmuş.
Sordum Peder Efrem'e "Dede topraklarında olmak nasıl bir duygu?" Bir süre düşünerek, "Acı ve mutluluk arasında gidip gelen ama tarifi zor bir duygu. Acı! Çünkü o insanlar bugün bu topraklarda yok, hüzün verici. Mutlu! Çünkü bugün ben burada, atalarımın topraklarındayım. Ve böyle bir gecede sizlerle beraberim."
Suriye'de haliniz ahvaliniz nicedir, diye de sordum. "Başlangıçta biraz sıkıntılıydık. Dönemin devlet başkanı Hafız Esad'a ilettik, gideriz, buralardan da gideriz dedik. Esad ise, hayır, dedi. Kalmalısınız. Gördüğünüz gibi ülkemizin adı Suriye. Ve bu ad sizin adınızdan Süryanilerden geliyor. Eğer gitmesi gerekenler varsa asıl biziz, dedi. İşte bu sözler bizi orada tuttu. Bugün 400 bin Süryani varız, Suriye'de. Ve bir problemimiz de yok."
İster istemez geçen yılki Halep gezimi düşündüm. Halep'te, çarşıda tesadüfen karşılaştığım Maraş Ermenilerinden çok iyi Türkçe konuşan yaşlı bir kadındı muhabbet ettiğim. "Sizler yolladınız, Suriye kucak açtı. Kendiniz düşünün." demişti. Doğrusu yetiyordu ve Peder Efrem'in o gece anlattıkları ile örtüşüyordu.
Yoksulluk ve de yoksunluk acı, hem de yaralayıcı.
Son mu, elbette mutlu ve ferahlatıcı bir tablo. Müftü, Türkçe gecenin ve yemeğin kapanış duasını okudu. Oxford tahsilli Metropolit Saliba da Süryanice. Barış, kardeşlik, dostluk ve hoşgörü egemen olsun, dedi. Bizlere düşen ise hep bir ağızdan "Amin" demekti.
Kapılar, her zaman insanın kendi zevkine göre önünde açılmıyordu. Bazen de açmayı bilmek gerekiyordu. İşte Diyarbakır böyle bir kapı açmayı beceriyordu 25 Aralık 2004 gününde, Noel Bayramında. (ŞD/YS)